Nerede durduğumuzu belirlemek en asli görevimiz!
Necdet Subaşı çok sık kullanılan "yer bildirimi" kalıbından hareketle insanın nerede durduğunun varoluşuyla yakından ilgili olduğunu ifade ediyor.
Dr. Necdet Subaşı / Açık Görüş
Yer bildirimi
"Yer bildirimi"ni fiziksel anlamda bir konum belirleme formu olarak kullanmıyorum. Aksine onu yeni bir kavram önerisi sıfatıyla, kişisel düzeyde sahiplendiğimiz kimliğimizi, niyet ve eylemlerimizi yansıtan dünya görüşümüzü ve her durumda üzerinde sebat etmek için direndiğimiz yegâne çizgimizi belirlemek için kullanıyorum.
Belirsizlik gariptir
Durduğumuz yer bellidir. Bir şekilde gözlerden kaçmayı deneyip yitsek de saklanıp kayıplara karışmaya yeltensek de görünsek de görünmesek de herkesin taraf olduğu bir hikâyede ucundan köşesinden kendimize bir yer açsak da açmasak da sonuçta biz belli, somut, bilinen ve tanımlı bir yerde durmaktayızdır. Buna şek ve şüphe yoktur. Bulunmak için aranmamız, bulmak için dolaşmamız gerekir. Belirsizlik gariptir, muğlaklık ve müphemlik kimlik kargaşasına yol açar.
Bir yerimiz yurdumuz kesin vardır, üzerinde konuşlandığımız bir evren olmaksızın varlık beyanında bulunamayız. Buradayızdır, şu ağacın altındayızdır, şu yeni caminin önünde tam da kıble tarafında beklemekteyizdir. Kim bilir belki de evimizin balkonundan etrafa bakıyoruzdur; azıcık kafanızı bu tarafa döndürseniz nerde olduğumuzu fark etmeniz ve görmeniz hiç de zor olmayacaktır. Buradayızdır, yerimiz yurdumuz bellidir. Kime sorsanız bilirler, kime sorsanız gösterirler. Fasılasız koşuşturmalarımız, dur durak bilmeyen gidiş gelişlerimiz, soluksuz duraksamalarımız, sık sık adres değiştirmelerimiz ayaklarımızı sürekli yerden kesen bir kopmayla bizi karşı karşıya getirse de yine de hazırdaki bu trafik bir yerimizin olmadığı anlamını vermez. Aksine buradayızdır. Detaylandırılmış bir gayret yerimizi, yurdumuzu bilme ve öğrenme konusunda kimseyi yormayacak netlikte bizi adresimize ulaştıracaktır. Fiziksel yer bildirimlerimiz biz buharlaşmadıkça, fiziksel varlığımız yokluğa kavuşmadıkça apaçık bellidir. Er ya da geç nerde olduğunuz bilinir. Hele modern teknikler özellikle de navigasyon araçlarına muttaliysek pek de gama kasvete gerek yoktur. Oradayızdır, buradayızdır, bir yerlerdeyizdir. Nasıl olsa buluruz, bir şekilde bulunuruz.
Yeni bir durumsallık
Oysa yer bildirimi ifadesi fiziksel adres beyanından farklı olarak yeni ve özgün bir durumsallığa işaret etmektedirr. Böylece o bütün varlığımızla, ruh ve beden arasındaki ilişkiselliğimizle, zihinsel dünyamızın işleyişiyle, kişisel hayatımızın belli başlı kodlarıyla kendimizi nasıl ve nerede hissettiğimizle ilgili bir göstergeyi açığa çıkarmaktadır. Kimim, neyim, neredeyim sorusu cevaplar hanesinde her zaman bir yer bildirimini belirtmeye ihtiyaç serdeder. Dinî, siyasal, kültürel ya da entelektüel dünyamızın biçimlendirdiği kimlik örüntülerinin de üzerinde durduğu, kendi konumumuzu açıklığa kavuşturduğu, düşünsel evrenimizin sınırlarını çizdiği, muğlaklığa prim vermediği net bir evreni vardır. Sahici bir soru-cevap faslının da kolaylıkla açığa çıkaracağı gibi insan en çok da kendilik bilinci etrafında bir yer bildirimine ihtiyaç duyar. Nerden gelip nereye gittiğimiz kadar, ilişkiler ağımızı belirleyen olay ve olguların, norm ve değerlerin de oldukça özel sayılabilecek belirleyicilikleri içinde bir karara, bir vasata ve bir açıklığa erişmek isteriz.
Yerini bilmek, kendini bilmek
Yer bildirimi yerimizi belirlemek, onu açıklamak ve açıklığa kavuşturmaktır. Değişik söylemlerin, zihin akışlarının, entelektüel ilgilerin, psişik arzu ve heveslerin rastlaştığı bir bağlamda tam da orada durduğumuz yeri bilmektir. Etkileşimler çoklu bağlamlarda gerçekleşir, kendimizi bulmak zaman alır. Nokta bildirimde bulunmak yüksek nitelikli arayışların ürünüdür. Yerini bilmek kendini bilmenin eşikleri arasında yer alır. Yer bildirimi, gündelik hayat dünyasında kendimizi zeminler arasılığın ürettiği karmaşa ve kargaşaya rağmen bilinir kılmanın özel bir imkanıdır. Neredeyiz, kimiz, kiminleyiz ve kendimizi nasıl görmekteyiz? Bunların yanı sıra yer bildirimi sadece kişiler arası bir farklılığın altını çizmek için değil aynı zamanda türlü kategorilerin bilişsel adreslerine erişim için de gereklidir. Bu çerçevede o; aydının, entelektüelin, alimin ve ulemanın nerede konuşlanıp çevrelerine nasıl vaziyet ettiklerini göstermesi açısından da önemli bir gönderme alanıdır. Kişisel olarak "ben"den toplumsal olarak "biz"e kadar türlü farklılığı içinde taşıyan ve barındıran insan çeşitliliği en çok da bilişsel düzeydeki duruş ve ilgileriyle bir yere ait olurlar, orada durur, oradan kendilerine bir söz alırlar.
Yer bildirimi sosyo-kültürel, dinsel ve duygusal pek çok etkinin ağırlığı altında müphemlikten sıyrılır. Bazen sosyal dünya ve gerçeklik hakkındaki tutum ve yönelimlerimiz sayesinde öne çıkan tercihlerimiz eşliğinde, toplumsalın içinde kendimize müstakil bir durak edinir orda karar kılarız. Böyle düşünmekle, böylece ayrışmakla kendimizi ancak ve ancak bulduğumuza, bulabildiğimize ikna olmaktayızdır. Bizi mutlu eden tam da işte şimdi burada durduğumuz yerdir. Bu süreçte kolay değil; birilerinden azat olmuş, bazı konulardan sıdkımız sıyrılmış, kimilerince bertaraf edilmiş, bazı mecralardan kopmuş, kimi toplumsallıklara mesafe koymuşuzdur. Katılmalar, ayrılmalar, dahil olmalar, uzak durmalar vs. gibi türlü kararlarımız bizim irademizi belli bir bilinç ve kararlılık düzeyinde tutmanın esaslı bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Karar vermek
Karar vermek yer bildiriminde önem kazanan bir etaptır. Nerde, hangi düşünce ikliminde, kiminle, kimden yana, neye doğru sorularıyla ilerleyen kişilik örüntüleri tam da bu problemler eşliğinde bize bizimle kaim bir yer bildirimi inşa eder. Uzaklaşmalar kadar yakınlaşmalar, ilgiler kadar nefretler, ayıklanmalar kadar karışmalar da bizim düşünsel koordinatlarımızı açık eden tercihlerimizi yansıtır.
Bir yer bildiriminde bulunduğumuzda pek çok konuda nasıl ve ne şekilde bir duruşa sahip olduğumuzu da belli etmek durumunda kalırız. Örneğin tarih nerededir biz neredeyizdir? Tarihte olanın bizim kimlik inşa serüvenimize ne ölçüde katıldığı, karmaşık desenlerle şekillenen sosyal çehremizde nasıl bir ağırlığa sahip olduğu açıklama bekler. Kimileri tarihte yaşar kimileri ise onda olandan bağımsız olmaksızın reel dünyasını tanzim eder. En az tarih kadar coğrafya da yer bildiriminde etkili olur. Doğduğumuz, büyüdüğümüz, kendimizi bulduğumuz lokasyonun etkisiz bir eleman olarak hayatımızda öyle bir yerde durması söz konusu değildir. Öyle ki coğrafya da tarih gibi arkamızdan gelir ve ama bizimle olarak entelektüel hamulemizin parçası olur. Daha da ileri gidip bir özet geçmek gerekirse; gelenek şekillendirir, kültür yapılandırır, hayat öğretir, din bağlar, ideoloji bir kalıba sokar, dil duyguyu taşır, anne kucaklar, baba gözetir, okul biçimlendirir, müfredat kuşatır.
Hikaye uzun
Kendimizi bulmanın ve sabit bir noktadan yer bildirmenin de türlü zorluklarından söz etmek pekâlâ mümkündür. Hayat bütün bu bileşenleri bir bir elden geçirmeyi, analiz etmeyi ve kendimize mal etmeyi zorunlu kılar, hatta dayatır. Oldukça uzun ve derin çabalarla ilerleyen bu serüvenin sonunda kendimize ait bir yerimiz olur. Ne var ki bu yer hiç de sabit değildir; öğrenme ve deneyimleme süreçleri bazen sık sık bazen de uzun fasılalara yayılan bir akışkanlık içinde bizi yeni birtakım adreslere ulaştırır. Bu gidişler etrafımızdakiler tarafından bir keşif, huzur bulma ya da yerini bulmadan çok garip bir hareketlilik, yerinde duramama ve döneklik olarak da okunmaya fırsat veren imalar taşır. Oysa hikâye uzundur ve insan, nihayetinde kalbinin, ruhunun ve bedeninin huzur bulacağı bir yere ulaşmak için çırpınıp durmakta, oradan oraya koşuşturmakta, bazen savrulmakta bazen de dingin bir ahval içinde rotayı tutturmaya, istikameti kaybetmemeye çalışmaktadır. Akıl hep devrededir, akıl tutulması ihtimal dahilindedir, makuliyet toplumsal, ikna siyasi bir kabuldür.
Yer bildirimi tam da bu kertede olabildiğince çeşitlendirilebilecek bileşenler arasında gerçekleştirdiğimiz özenli ve itinalı bir korelasyonu yansıtır. Bir yer bildiriminde bulunduğumuzda sınıf, milliyet, cinsiyet, siyaset, din ve kültür rejimleri içinde kendi gerçekliğimizi nasıl konumlandırdığımızı, alışkanlıklarımızdan nasıl sıyrıldığımızı, baskılardan nasıl yıldığımızı, yönlendirmelere karşı nasıl direndiğimizi, manipülasyonları nasıl savuşturduğumuzu göstermiş oluruz.
Bir yer bildiriminde bulunduğumuzda hesabı verilebilecek bir hikâyenin bizde tecessüm etmiş özünü kendi biricikliğimiz ve tarihselliğimiz içinde paylaşmış oluruz.
HABERE YORUM KAT