Nerde o eski CHP?
Arzu ettiği kadar üst düzey bir hükümet yetkilisiyle görüşemese de, Büyükelçi Ricciardone'nin de araya girmesiyle CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ABD gezisi gerçekleşti.
Yıllardır Ak Parti'yi ABD güdümünde hareket etmekle, 'Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı'yla suçlayan en ABD karşıtı, pek anti-emperyalist anamuhalefet lideri için bu bir ilk... Zaten İran'ın bile ABD ile el sıkıştığı bir dönemde, bilmem ABD karşıtlığıyla övüneceğimiz kaç ülke kaldı, değil mi?
Amerikan hükümetine ve düşünce kuruluşlarına kendisini ve partisini anlatmaya giden Kılıçdaroğlu'yla ''Varsa uygun bir projeniz, talibim' demeye gitti' şeklinde istihza etmek ne kadar yanlışsa, ABD ile kurulan her ilişkiyi sadece tanışmak-kaynaşmak bağlamında değerlendirmek de naiflik olur.
Kemâl Derviş'in yönetiminde olduğu Brookings Enstitüsü'nden, '28 Şubat mimarı-Çevik Bir'in yakın dostu' Alan Makovsky'e kadar görüşülen herkesin, ziyaret edilen her çevrenin ayrı bir anlamı var.
Gel gör ki, bizdeki yaygın ezber demokrasilerde pek işlemiyor. 'Sandık her şey değildir' türküsünü en çok çığıranların nedense hep sandıktan birinci çıkamayanlar olmasından anlaşılacağı üzere ABD'den de istediğin onayı alsan bile, son kertede milletin teveccühü kâfi gelmiyorsa nafile.
Bugün, Amerika ziyaretini takip eden gazetecilerin de dikkat çektiği üzere, Kılıçdaroğlu'nun ikna gücünün en zayıf bulunduğu konu olan Kürt meselesinde, CHP daha geçen yıl nerede duruyordu, onu hatırlatmak istiyorum.
Ak Parti, 2012'nin başları ve ortalarında, Kürt meselesi bağlamında en zor zamanlarını yaşıyordu. Uludere'de 34 kardeşimiz, devletin savaş uçaklarıyla bombalanmıştı. Bununla nasıl baş edileceği, özellikle de 7 Şubat darbe teşebbüsü sonrası kestirilemiyordu.
İşte bu noktada, CHP'den Sezgin Tanrıkulu ve Faruk Loğoğlu parti adına şahane bir hamle yaptı ve 10 maddelik bir öneri paketini Meclis Başkanı Çiçek'e sundu. O maddelerden birkaçı:
- Kürt meselesi ülkemizin gündeminde sürekli olarak ve üst sıralarda yer almaya devam etmektedir. Bu meselenin çözülememesinin bir sonucu olarak şiddet olayları ve terör eylemleri sürmektedir.
- Cumhuriyet tarihi Kürt meselesinin salt güvenlik eksenli politikalarla çözülemeyeceğinin kanıtlarıyla doludur.
- Güvenlik eksenli politikaların Kürt meselesini çözemediği acı tecrübelerle aşikâr hale gelmiştir. Başka seçeneklerin hayata geçirilmesi, ertelenemeyecek bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktır. Bu bağlamda, siyasi alanın toplumsal barışı sağlayacak demokratik bir çözüm için yeniden düzenlenmesi ve yeni araçların devreye sokulması gerekmektedir.
Bugün sorun, Ak Parti'nin başlattığı ve Öcalan liderliğindeki PKK'nın onay verdiği çözüm süreci sayesinde can almıyor. Barış kelimesi merkezileşti ve normalleşti, diyalog yoluyla çözüm kabullenildi. CHP'nin dediği gibi salt güvenlik eksenli politikalar terk edildi; 'başka seçenekler' hayata geçirildi.
Fakat anamuhalefetteki CHP ve lideri, sürece takoz koymak için kendi projeleri olan 'Âkil İnsanlar Komisyonu' önerisini bile inkâr etti. Hatta mecliste sorunun çözümü için kurulan komisyona üye vermeyi bile reddetti. Hâlbuki o öneri paketinde şunlar da yazıyordu:
- Ülkenin önemli ve bütün toplumu ilgilendiren sorunlarının çözümünün asli adresi TBMM'dir.
- Kürt meselesinin çözümü ulusal mutabakat gerektirmektedir. Anayasa gibi toplumsal mutabakat gerektiren temel bir konuda çalışma başlatarak uzlaşma arayışına giren TBMM'nin Kürt meselesinde benzer bir çalışma içinde olmaması/olamaması, izah ve kabul edilebilir bir durum değildir.'
Ortada gerçekten izahı ve kabul edilmesi zor olan bir durum var. Herkes 'yeni CHP'den bahsederken, ben tam da bu bir yıl önceki 'eski CHP'nin nostaljisini yapmak istedim.
CHP lideri, neden Kürt meselesinde ikna edicilikten uzak yuvarlak cümleler kurmak zorunda kaldığını merak ederse, kendi elleriyle çöpe attıkları eski öneri paketlerini gözden geçirebilirler.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT