Ne yapıyorsun Başbakan
Mısır’da da ortalık karıştı.
Belli ki Ortadoğu bir kabuk değişikliğine doğru gidecek.
“Üç vakte kadar” dünyanın en zengin topraklarının üstüne kurulmuş “diktatörler çöplüğü” büyük bir sarsıntıdan geçecek.
Dünyadaki değişimin doğal ve kaçınılmaz sonucu bu.
Ortadoğu, demokratikleşme kıvranmaları yaşarken, bu bölgeye “demokrasi” örneği olması gereken ve bu yolda büyük ümitler vaat eden Türkiye’de gittikçe daha tuhaf işler gerçekleşiyor.
AKP, önce Kürt meselsinde Milli Güvenlik Kurulu’nun “sesi haline” geldi, kuruldaki generallerin konuşmalarının aynılarını yapan bir başbakan gördük.
Sanki Kürt açılımı başlatan insan o değildi.
Ardından Sayıştay Yasası rezaletiyle karşılaştık.
2004’te Anayasa maddesini Avrupa Birliği’nin “demokrasi standartlarına” uymak için değiştiren AKP, 2010 yılında 2004’te yaptığının tam tersini yaptı.
Ordunun harcamalarını halkın gözünden saklamayı öngören bir madde ekledi yasaya.
Ardından da şimdi “ombudsmanlık” yasasındaki “asker-AKP işbirliğiyle” karşı karşıyayız.
Melih Altınok’un haberinde ayrıntılarını okuyacaksınız.
Daha önceki ombudsmanlık yasasında “askerî faaliyetler” tümüyle denetim dışı tutuluyor.
Sonra AKP, demokratikleşmeye doğru bir adım atıyor.
Bakanlar Kurulu tarafından Meclis Anayasa Komisyonu’na gönderilen bir tasarıyla askerî faaliyetlerin hepsinin denetime tabi tutulması öngörülüyor.
Ve, perşembe günü AKP’li bir milletvekilinin önerisiyle, Bakanlar Kurulu’nun tasarısı değiştiriliyor ve “askerî faaliyetler” yeniden denetim dışı bırakılıyor.
Sayıştay Yasası’nda da, ombudsmanlık yasasında da AKP “tavır” değiştiriyor, geri adım atıyor ve askerî vesayete geniş bir alan açıyor.
İki yasada da “ilk yaptıklarıyla” AKP, işin “doğrusunun” ne olduğunu bildiğini gösteriyor.
Doğruyu bildiği halde niye şimdi “yanlışı” tercih ediyor?
AKP’ye ne oldu?
Niye Başbakan Erdoğan dümen kırdı ve ordunun isteklerini kabul eden, onun vesayetini pekiştiren adımlara tevessül ediyor?
Yolculuk ne yana Başbakan?
Nereye doğru gidiyorsunuz?
Askerî vesayet konusunda Başbakan Erdoğan’ın karşısında hiçbir ciddi muhalefet yok, CHP ve MHP zavallı birer dilsiz bu konularda.
Medyanın bir bölümü Başbakan’ı kızdırmamak için, diğer bölümü de ordunun gücünün artmasından hoşlandığı için sessiz.
Erdoğan’da bu rahatlık içinde keyfince değişiklikler yapıp, askerî vesayetin vidalarını teker teker gevşetiyor.
Bunu halka kabul ettireceğine de çok emin.
“Entelektüellerin dili, milletin dili değil” demesi zaten bu güveni gösteriyor.
Anladığım kadarıyla, Erdoğan, “askerî vesayet bitsin” diyen entelektüellerin sesini milletin paylaşmadığını sanıyor.
Eğer Başbakan, milletin “askerî vesayet bırak genişlesin, sana vesayet kurban olsun” diyeceğine inanıyorsa, bu millete “bidon kafalı” diyenlerin görüşlerini fazlasıyla ciddiye almış demektir.
Millet “bidon kafalı” değil ve özellikleri sevdikleri tarafından kandırılmaktan nefret eder.
Bu millet askerî vesayeti istemiyor, Erdoğan’ı da bunu sona erdireceğine güvendiği için seviyor.
Askerî vesayetle el ele tuştan bir başbakan içi ne düşüneceğini hep birlikte görürüz.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, “başkanlık” sistemini getirecek bir çoğunluğu parlamentoya sokma ihtimali kuvvetlendikçe, Erdoğan’ın “askerî vesayet” konusundaki politikaları da değişiyor.
Daha önce attığı olumlu ve demokratik adımlardan birer birer geri çekiliyor.
Aklındakinin ne olduğunu bilmek, niyetini okumak mümkün değil ama “askerî vesayete” gösterilen bu büyük hoşgörüyle “başkanlık” lafını yan yana koyunca ürkütücü ihtimaller beliriyor ufukta.
Erdoğan “Demirelleşmeyi”, onun Çankaya’da yaptığı gibi askerle işbirliği yapmayı düşünüyorsa büyük bir hataya sürükleniyor demektir.
Asker destekli bir başkanı bu ülke kabul etmez.
Tunus’la Mısır, ordu desteğini arkasına almış liderlerin koltuklarını sarsarken, Türkiye yeni bir “Mübarek”i baş tacı yapmaz.
Başbakan’a dostça tavsiyem demokrasiye geri dönmesidir.
Milleti kandırmaya çalışmak hiçbir siyasetçiye uğur getirmez.
İsterse, denesin görsün.
[email protected]
TARAF
YAZIYA YORUM KAT