Ne İşiniz Var Tenis Turnuvasında?
AK Partilililerin “Beyaz Türkler”e yakın durmak adına sergiledikleri tavırların nasıl ters teptiği Tenis Turnuvasında da görüldü.
HAKSÖZ-HABER
Mehmet Doğan Akit’teki yazısında Sinan Erdem Spor Salonunda yaşanan protesto eylemi üzerinden hükümet kadrolarının “Beyaz Türkler”e yakın durmak adına sergiledikleri bazı tavırların nasıl ters teptiğini ifade etmiş.
Benzeri görüntüler daha önce de yaşandı. Olmayacakları, olmamaları gereken yerlerde boy göstermeye kalktıklarında AK Partili hükümet yetkililerinin nasıl aşağılanmaya, kötü tezahürat ve tepkilere maruz kaldıklarına defalarca şahit olundu.
28 Ekim Pazar günü Tenis Turnuvası vesilesiyle gittikleri spor salonunda AK Partili Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Kadir Topbaş uzun uzun ıslıklı protestoya maruz kaldılar. Başbakan protestocu kitleyi holiganlıkla suçladı.
Aslında karşılarına çıkan her hükümet yetkilisini, her vesileyle yuhalamak holiganlıktan ziyade Türkiye’de Kemalist devletçi kesimin ruh halini yansıtan bir eylem olarak görülmeli. Kemalist güruh tam olarak tahammülsüzlüğün terbiyesizlikle buluştuğu bir noktada durmakta. Ne var ki, burada AK Partililerin de kendilerine sormaları gereken bir soru olmalı: Ne işiniz var tenis turnuvasında?
Mehmet Doğan’ın yazısı:
Ben sporun aynı zamanda laik olanını severim!
Mehmet Doğan / Yeni Akit
Başbakan'ın spor muhabbeti malûm. Hatta sporculuktan geldiğini söylesek, mübalağa etmiş olmayız. Döneminde bu alana yatırımların en yüksek seviyeye çıktığı da şüphe götürmez.
Büyük stadyumlar, kapalı spor salonları, kış sporları ile ilgili Türkiye'de eşi menendi olmayan tesisler...
Milletlerarası faaliyetlere verdiği ağırlık, olimpiyatların Türkiye'de yapılması konusundaki şiddetli ısrar...
Bunlar sırf siyaseten yapılan işler mi?
Siyaset adamının siyaset gözetmeden yaptığı işlerin bile siyaset olduğunu söyleyebiliriz!
Türkiye'de kaç tane spor dalı resmen federasyon olarak teşkilatlanmış? Sayısını bilene aşk olsun! İsimlerini telaffuzda zorlandığımız dünyaca meşhur, bizce meçhul nice "spor"lar var!
Türkiye'de futbola yatırımın, siyasetçiyi güçlendireceği tahmin edilebilir. Çünkü futbola alâka göstermeyen vatandaş neredeyse yok gibidir. Fiilen yapmak şart değil, taraftarı, seyircisi olmak anlamında neredeyse herkes futbolla ilgilidir. Başbakanın kendi futbol geçmişinden ötürü futbola yakın durduğu kolaylıkla iddia edilebilir. Bunun yanında milyonların ilgi gösterdiği bir alana yakın alaka göstermek, bu alanda başarılı olunması için destek vermek bunu aşan bir durumdur.
Futbol, spor siyasetle ne kadar ilgilidir?
Daha doğrusu tamamen ilgisiz olabilir mi?
Biz ilgisiz görsek bile, sporun, futbolun siyaset dışı olmadığını olaylar gösteriyor.
Başbakan ilk hayal kırıklığını, İstanbul'da büyük bir yatırım olarak gerçekleştirdiği Arena stadının açılışında yaşamış olmalıdır. Türkiye'nin en büyük ve en güzel stadyumu yapılmış ve meşhur bir klübümüze tahsis edilmiştir. İşte bir açılış töreni yapılacaktır. O törende de olan olmuştur!
Futbol kadar olmasa bile, Ankara'da yapılan dünya basketbol şampiyonasında cereyan edenler de rahatsız edicidir.
Son vak'a, Başbakan orada bulunmadığı için Ulaştırma Bakanı'nın başına gelmiştir.
İstanbul'da 23-28 Ekim tarihlerinde yapılan "TEB BNP Paribas WTA Championships İstanbul Tenis Turnuvası"'ndan söz ediyoruz. Dikkate gerek yok, biz yeterince dikkatliyiz, Türkiye'deki Tenis Federasyonu turnuvanın adını Türkçeleştirmeye muvaffak olamamış! (Muvaffak olmak ister miydi, o ayrı bahis. Biz buna rağmen Türkçesini bulmalı mıydık, o da apayrı bir bahis!)
"Bayanlar" arası bu turnuva, eğer Başbakan olmasa, siyasetle uğraşmasa, Tayyip Bey için seyredilebilir bir şey olabilir miydi?
Seyredemeyeceğiniz bir turnuva için milyonları döküyorsunuz. Ve sonunda bu size tepki olarak dönüyor! Ödül töreninde Ulaştırma bakanı yuhalanıyor, "Türkiye laiktir laik kalacaktır" sloganlarına maruz bırakılıyor.
"Tenis" bir İngiliz sporu. Asillere, burjuvalara mahsus "snob" bir spor. Türkiye'de ne erkeklerde, ne de bayanlarda bu alanda bugüne kadar bir başarı olmamış, olma ihtimali de yok. Benim hafızamda kalan tek tenisçi ismi "Nazmi Bari". Onun da kemikleri çoktan toprağa karışmıştır her halde!
Evet tenis Türkiye'de bir azınlık sporu! Değil icracıları, seyircileri açısından da öyle.
Bu küçük azınlık, sporun Türkiye'de yaygınlaşmasını, dilinin Türkçeleşmesini, halka mal olmasını sağlamak için demek ki, eme yarar hiçbir şey yapmamış bugüne kadar. Tenis literatürüne bakın, Türkçe kelime bulamazsınız. Jünyor, senyor, veteran...
Ne demek bunlar? Gençler, erişkinler ve yaşlılar...
Diğer tenis kelimelerine girmiyorum.
Tamam, tenis laik bir spor! Anladık! Onu icra edenler gibi, seyredenler de laik bunu da ayan beyan gördük!
Fakat tenise bugüne kadar gösterilmemiş ilgiyi gösteren bir hükümetin temsilcisine karşı gösterilen bu acayip alakayı yine de anlayamadık!
Başbakan'ın bu azınlık sporlarına ilgisine rağmen gördüğü karşılıktan rahatsız olmasını anlayamadığımız gibi!
HABERE YORUM KAT