Ne de nâzeninmişsiniz Kemal bey?
Kemal Alemdaroğlu’nu hatırlıyorsunuz değil mi? Nasıl da kükrüyordu, başörtü karşıtı konuşma yapacağı zaman..
Sesini nasıl da yükseltiyordu!
Sanki karşısında teröristler varmışçasına, bas bas bağırıyordu. (Hoş; teröristleri görse, böyle bağıramaz ya.. Bizimki de, lafın gelişi işte!)
Gazetemizin yaptığı haberlere tahammül edemiyor, her biri için tazminat davaları açıyor, yetmiyor ceza davaları için şikâyetlerde bulunuyordu.
Davaları şahsı adına açtırıyordu ama, dilekçelerini, üniversitede görev yapan hukuk fakültesinin öğretim üyeleri imzalıyordu....
Bir defasında, üniversitenin resmi otobüsünü, avukatına tahsis edip, icra memurları ile gazetemize adeta baskın düzenletmişti.
Ne olacak ki, otobüs ile geliyorlardı!
İçine bindirilmiş kıta olarak, fedai statüsünde öğrencileri doldurmuşlar da, onun için!
Biz de sanki onun göndereceği üç tane fedaiden korkacağız!
Açtığı davalar yıllar sürdü.
Gideriz duruşmaya, müşteki olan rektör beyefendi gelmez. İki ay sonrasına bir daha duruşma... Kendi gelir, yardımcısı gelmez... Onlar gelir, delil listesi ile bildirdiğimiz belgelerin üniversite öğrenci işleri bürosundan gelmesi mümkün olmaz..
Dosyalar gelse, sergilediği rezaletler ortaya çıkacak çünkü..
Tıp Fakültesi’nin 5. sınıfına gelmiş, pırıl pırıl öğrenciler, o güne kadar tüm derslerini ilk imtihanda vermiş en başarılı öğrenciler, birden bire Kemal Bey’in kafasına esen yasak ile okuldan ilişiklerinin kesilme durumuna düşmüşler..
Rektör bey enayi mi ki, şimdi o dosyayı göndersin mahkemeye!..
Şu gerekçe ile, bu gerekçe ile; aylarca beklersiniz, dosya gelsin diye..
Öyle-böyle, açtığı davalar yıllar sürdü.. Hâlâ da, aleyhimize açtığı davalardan, devam edenler vardır..
Mahkemelere işi düşenler bilirler, bir duruşma, asgarisinden insanın yarım gününü alır.
Düşünün, beyefendinin açtığı davalar ortalama 4 sene sürse, iki ayda bir duruşma yapılsa.. Senede 6 duruşma.. Her dava için toplam 24 duruşma eder.. Yarımşar günden tam 12 gün eder.
Sadece Kemal bey için, onun tek davası için, 12 gün harcamışız.
Açtığı 10’a yakın davayı hesaplarsanız, 120 günümüz, bu beyfendiye gitmiş demektir.
Ne yapmışız beyefendiye?
Kendisinin şimdi suçlandığı gibi, derin örgütler kurup, illegal eylemler peşinde mi koşmuşuz?
Provokasyon kokan faaliyetler mi yürütmüşüz?
Ne yapmıştık ki, Kemal bey bizi mahkemelerde süründürmeye kalkışmıştı?
Tüm eylemimiz, “Alemdaroğlu yasak başlattı” veya “vicdansız yasak” türü haberler.
Birebir somut bilgilere dayanan, gerçek haberler..
Sadece haber verdiğimiz için, bizi susturmaya, dahası; cezaevine tıktırmaya kalkıştı..
Şimdi beyefendi; Ergenekon terör örgütünde sanık olunca, daha ilk günden “pes” ediverdi..
Dün, duruşmanın ilk bölümünden hemen sonra, “Çin işkencesine maruz kalıyoruz. Böyle bir yargılama skandaldır. Eziyet çekiyoruz" diye kendisini acındırmış!
Hemen söyleyeyim, “O bize, bunları yaptı.. Şimdi de onun yaşadıkları, kendisine oh olsun” diyecek halimiz yok.
O bize, onbinlerce genç kızımıza haksızlık etmiş olsa da, yine ona haksızlık edilmesin...
Ama lütfen, “el bebek-gül bebek” şartlar oluşturularak yargılanmayı da beklemesin Kemal bey...
Ne olmuş da Çin işkencesi çekiyormuş?
Daha durun bakalım, birinci gündeyiz.
Sadece haber verdiğimiz için, bize açtığın davalarda, 120 gün mahkemelerde süründük de, bir şey demedik biz..
Ne biz, ne de birlikte olduğumuz hiç kimse, adam da öldürmüş değildi, bomba da atmış değildi..
Ama Kemal bey şikâyet etti diye, defalarca mahkemeye gidip geldik.
“Çin işkencesi” demedik. “Eziyet çekiyoruz” demedik.
Eminim, o tür yorumlarda bulunsaydık, bir de o sözlerimizden dolayı yargılanırdık..
Sadece Kemal bey için değil, dışarıdaki şakşakçıları için bile, tarlalara kurulan portatif tuvalet kabinlerine kadar, her şeyin düşünüldüğü bir duruşma için “Çin işkencesi” derseniz, ben de size sorarım: “Çin işkencesi nedir bilir misiniz?”
Bir de adres verebilirim: Birlikte yargılandığınız Doğu bey..
Bugünlerde ulusalcı da takılsa, kendisi Çin hayranıdır da!
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT