Ne Abdülhamit Kızıl Sultan ne de Akif hain
Mehmet Akif ve Abdulhamid hakkında uzun zamandır süren bir karalama kampanyası var. Ortaya atılan iddiaların gerçek olduğunu kanıtlamak için ileri sürülen savların bütün yönlerini görmemiz gerekiyor.
Ergün Yıldırım’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan Abdulhamid ve Mehmet Akif hakkında ortaya atılan iddiaları değerlendirdiği yazısını ilginize sunuyoruz.
Epey zamandır Mehmet Akif üzerinde bir karalama kampanyası sürüyor. Bu kampanya ilginç bir biçimde muhafazakar kesim içinde bazı çevreler tarafından yürütülüyor. Ona hain diyorlar. II. Abdülhamit’e karşı çıktığı, onun rejimine istibdat dediği ve İttihat ve Terakki’ye katıldığı için bu damgayı yapıştırıyorlar. Akif, yine onun ifadesiyle “hayâsızca akın” ile karşı karşıya. 28 Şubat’ta bile ona hakaret edenler hain dememişti. Şimdi, İslam davasından bahsedenler kalkıp böyle hadsizliklerde bulunuyor. Akif, hayatını imana ve millete adamış bir şahsiyettir. İstanbul’da padişah Milli Mücadele harekâtına karşı fetva çıkarttığı gün, İstanbul’u terk etmiştir. Anadolu’ya koşarak cami cami dolaşmış, hutbelere çıkarak milleti Anadolu cihadına çağırmıştır. Yazdığı risaleler, cephede orduya dağıtılarak ve okunarak ordunun mücadele ruhu ateşlenmiştir. Ankara’ya ayak bastığı gün, “İslam Şairi Ankara’da” diye haber yapılmıştır. Tacettin Dergâhı’nda, Yunan ordusunun Polatlı’da attığı toplar, Ankara’da yankılandığı zaman “korkma” demiştir. Herkes panik haldeyken millete istiklalin müjdesini vermiştir.
Anadolu’nun işgaline karşı bülbül kesilmiştir. Bülbül şiiri budur. Kabına sığmayan, esarete isyan eden bir sestir Bülbül. İşgale karşı isyanın sesi olan Akif’tir. Orduya ithaf ettiği İstiklal Marşı, isyanın manifestosudur, milletin manifestosudur, imanın manifestosudur. Bu manifesto, Anasırı İslam için yazılmış ve Türk milletine sunulmuştur. Bu nedenle hangi İslam diline çevirirseniz çevirin bu marş, bütün Müslümanlara hitap eder. Hepsine imanı, özgürlüğü, adaleti ve hakkı hatırlatır. Dünyada kaç tane İstiklal Marşı vardır böyle? Türklere hitap ettiği kadar tüm Müslüman milletlere de hitap eden…
Akif, İslam meşrutiyeti felsefesi ile kurulan Birinci Meclis’in aktörüdür. Bu mübarek meclis, bütün anasır-ı İslam’ın sesidir. Alimler, üdeba, arifler ve askerler beraberdir. Bu Meclis tasfiye edildiği gün, Akif de tasfiyeye uğrar. İşsiz, parasız ve takibattadır. Özellikle vatanı için her şeyini ortaya koyan bu şahsiyet, takibat altında olmaktan mustariptir. Buna tahammül edemez. Kahire’ye hicret eder. Vatanı için Bülbül olmuş, payitahtı terk etmiş, padişaha muhalefet etmiş bir aydın, şimdi vatanını terk etmek zorunda kalıyor. Bu, onu derinden yaralar. Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu, İbrahim Efendi Akif’e “Neden yeterince diremediniz” diye sitemlerde bulunduğu zaman verdiği cevap manidardır: İbrahim Efendi darmadağınığım, yıllardır namazlarımı sehiv secdesiyle kılıyorum. Evet! Akif’i ne işgaller, ne emperyalizm, ne de fakirlik ve yokluk yıkmıştır. Ama Birinci Meclis’in ve ruhunun dağıtılmasıyla o da dağılmıştır.
Akif, II. Abdülhamit için İstibdat şiirini yazdı. Çünkü hoşumuza gitmese de, sebebi ve gerekçesi ne olursa olsun II. Abdülhamit istibdat rejimi uyguluyordu. Anayasa’yı rafa kaldırmıştı ve Meclisi Mebusan’ı da kapatmıştı. Bu siyasal tutum istibdattır. Üstelik büyük alim Elmalı Hamdi de buna inanıyordu ve bu nedenle II. Abdülhamit’in halli için fetva vermişti. Said-i Nursi de öyle düşünüyordu, Filibeli Ahmet Hilmi de. Nitekim Ahmet Hilmi de İstanbul’dan uzaklara sürgün edilmişti. İttihadı İslam düşünürleri, dışlarda İttihadı İslam siyasetini uygulayan padişahlarıyla iyi geçinemiyorlardı. Meşrutiyet siyasetini benimsiyorlardı. Bunu benimsemeleri nedeniyle istibdat rejimini eleştiriyorlardı. Akif de böyleydi.
Said Halim Paşa gibi birçok İslamlaşma düşünürü de İttihat ve Terakki’ye katılmıştı. Paşa sadrazamdı. Akif’in de yakın dostuydu. Akif, İttihat ve Terakki’ye II. Meşrutiyet ilanından sonra ve belli şartlarla katıldı. Her şeyine şartsız itaat etme talebini kabul etmemişti. İttihat ve Terakki bir koalisyondu. Ne sadece masonlar, ne sadece batıcılar ne de sadece Türkçüler vardı. Devleti kurtarmaya inanan tüm muhalefetin toplandığı yerdi. O nedenle İttihat ve Terakki’yi masonluk ve hainlikle eşitlemek de büyük bir hatadır.
II. Abdülhamit, Hicaz Demir Yolları, Milli Mimari, telefon ve telgraf hatları( 50 bin km üzerinde), mülkiye mektepleri ile birçok önemli projeye imza atmış bir siyasetçidir. Ama istibdat rejimini de hangi gerekçeyle olursa olsun uygulamıştır. Akif ile çatıştırmak ve Akif’i onun üzerinden okumak manasız. Bu şahsiyetleri çatıştırmak yerine, onları gerçeklikleriyle anlamalıyız. Akif de hata yapabilir. Ama bu onu hiçbir zaman hain ya da isyancı yapmaz. Çünkü hayatının bütünü ortada. Bu büyük Müslüman aydını çizmek en büyük hainlik! Çünkü hayatı baştanbaşa samimiyet, iman, mücadele olan bir Müslüman şahsiyettir. Babasına da Abdülhamit’e de eyvallahı yoktur. İmanı, adaleti ve hakikati dümdüz haykırmıştır.
HABERE YORUM KAT