Nazlı Ilıcak ve Altan Kardeşlerin Tutukluluğu Sürecek
14 aydır FETÖ’den tutuklu bulunan Nazlı Ilıcak, Mehmet ve Ahmet Altan’ın yargılanmasına dün Çağlayan Adliyesi’nde devam edildi. Dosyanın mütalaa için savcılığa gönderilmesine karar veren mahkeme, duruşmayı 13 Kasım’a erteledi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ ithamıyla tutuklanan yazarlar Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın yargılamasına dün devam edildi. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın aralarında bulunduğu 5 tutuklu ile 1 tutuksuz sanık katıldı. Ahmet Altan ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Ilıcak: Manevi Cebir İthamıyla İnsanlar İdam Edildi
Duruşmada ilk olarak söz verilen Ilıcak, 3 ay önce yaptığı ilk savunmanın ardından heyeti ikna ettiğini sandığını ancak somut delile dayalı kuvvetli suç şüphesi nedeniyle tahliye edilmediğini söyledi ve “Bunların ne olduğu konusunu açıklamadınız.” dedi.
Darbeye zemin hazırlamak kastıyla hareket etme eyleminin somut delillerinin ne olduğunu soran Ilıcak, şunları söyledi:
“Darbe başarılı olsaydı Bakan mı olacaktım? Himmet paralarını cukkalayıp menfaat mi elde ettim? Bank Asya’dan kredi alıp villa mı satın almıştım? Menfaat temin edenler cezaevinde değil. Bunu bilen biliyor. FETÖ’yle göbek bağı olanların hepsi dışarıda. 11 tweet ve bir kar topu fotoğrafıyla darbenin asli unsuru olmuşum. Yassıada’da manevi cebir diye Menderes ve arkadaşları mahkûm edildiler. Böyle bir ayıbı gelecek nesillere taşımayalım diye hatırlatmak istiyorum. Kanun koyucunun amacına aykırı bir yorum yapmayalım. Menderes ve arkadaşlarının başına gelenlerle biz gazetecilerin başına gelen aynı şey. Orada cebir yorumu farklı bir şekilde değerlendirilerek, manevi cebirle insanlar asıldı. Yassıada ile mukayeseyi tarih tekerrür etmesin diye hatırlattım.”
Kar topu atma fotoğrafıyla savunmasında Zekeriya Öz’e kar topu atarken çekilmiş fotoğrafına değinen Ilıcak’ın “Bank Asya’dan kredi alıp villa mı satın almışım?” sorusuyla iktidara yakın gazeteciler arasında sayılan Nagehan Alçı’ya gönderme yaptığı anlaşılmaktaydı.
Savunmasında örgütün gerçek yüzünü anlamakta geciktiğini ifade eden Ilıcak, “Yanlış teşhis koymuş olabilirim. Ancak kesinlikle suç işleme kastıyla hareket etmedim. 15 Temmuz’un ardından gerçekler ortaya çıktı. Darbe yapmaya tevessül edenler ne yapmaz ki? Mücadeleci bir ruhum var ama yoruldum bu gergin atmosferden. Cezaevinin şartlarından yoruldum. Suçsuz olmama rağmen sürekli suçsuzluğumu anlatmaktan da yoruldum.” derken gözyaşlarını tutamadı.
Ahmet Altan: Tek Bir Kanıtınız Dahi Yok!
Ahmet Altan’ın duruşmadaki “Ben sizin sanığınız değilim” başlıklı konuşmasının öne çıkan satır başları şöyle:
“Bu mahkemeye, bu ülkeye ve dünyanın bu davayla ilgilenen kesimlerine çok net biçimde şunu söylüyorum: Hakkımızdaki tuhaf iddialarla ilgili bir tek somut kanıt gösterin, ben bir daha savunma yapmayacağım ve hakkımda en ağır hüküm verilse bile temyize gitmeyeceğim. Ömrümün geri kalanını bir hapishane hücresinde sessizce geçirmeye razı olacağım.”
Mahkeme heyetine insanları akıldışı suçlamalarla tutuklamanın bazı zorlukları olduğunu söyleyerek seslenen Altan, şöyle devam etti:
“Ya ‘Somut kanıt yok.’ deyip bu saçmalığa son vereceksiniz, ya ‘somut kanıtları’ göstereceksiniz ya da ‘somut kanıtlar’ olmamasına rağmen ‘Somut kanıtlar var.’ demekte ısrar ederek dürüstlüğünüzü ve yargıçlık vasfınızı kaybedeceksiniz. Sizinle birlikte devlet de devlet olma vasfını kaybedecek. Biz de sanık olmaktan çıkacağız. Yalan söyleyen, yargıçlık vasfını kaybetmiş yargıçlarla, devlet olma vasfını kaybetmiş silahlı bir çetenin elinde rehine olacağız. Bu kadar saçma iddiaların olduğu bir iddianameyi kabul eder, ortada tek bir kanıt bile yokken ‘Somut kanıtlar var.’ derseniz, hayatın alaycılığıyla karşılaşır, bizi yargıladığınızı zannederken kendinizi yargılarsınız. Sizden çok daha tecrübeli, yaşlı bir yazar olarak size tavsiyem kendinizi, mesleğinizi ve devletinizi kurtarmanızdır.”
Mehmet Altan da savunmasında darbeyi önceden bildiklerine dair suçlamaya ilişkin olarak, darbecilerle iştirak hâllerinin olması gerektiğini belirterek, “Yoksa darbe olabileceğini nasıl söyleriz?” diye sordu ve “Hukuktan ayrılmanın ağır neticeleri olacağını 1990 yılından beri darbeleri yazan, anlatan 40 yıllık hoca ve bir yazar, bir gazeteci düşünemez, öngöremez, öyle mi? Darbeyi bilmek suç ise darbe olacağını çok önceden, 2 Nisan 2016 tarihinde ısrarla yazan Fuat Uğur neden soruşturmadan azade?” dedi.
30 yıllık bir profesör olduğunu ve Sabah gazetesinin haberiyle tutuklandığını belirten Altan, kendisi gibi suçlanan birçok sanığın tahliye edildiğini anımsatarak, ortada keyfî bir tutum olup olmadığını sordu.
Savunmaların ardından kararını açıklayan heyet mütalaa için dosyanın savcılığa gönderilmesine ve gelecek duruşmanın 13 Kasım’da yapılmasına hükmetti.
HABERE YORUM KAT