Nasrullah’ın Üç Dili: İdealizm, Diplomasi ve Pragmatizm
Lübnan İslami Direniş Hareketi Hizbullah’ın Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah 1 yıldır süren Ortadoğu İntifadaları sürecini değerlendiren bir konuşma yaptı. Müslümanların 2006’da İsrail’e karşı iftiharı olan Nasrullah’ın son sürece dair politika farkı hep gündemdeydi. Bu açıdan söz konusu beyanatlar kendi dilinden olaylara yaklaşımını göstermesi açısından önemli.
Nasrullah’ı, Bin Ladin’i ya da başka bir şahsiyeti aşırı severek ikonlaştırmak ve efsaneleştirerek dokunulmaz, hatasız addetmek de kimi hareketlerinden dolayı tamamen üzerini çizmek de dengesiz ve duygusal tavırlardır. O açıdan bizler bu şahsiyetlerin dünyada insanca attıkları adımları istişari temelli konuşabilmeliyiz.
Nasrullah bir politikacı. Doğal olarak Lübnan iç siyasetindeki konumunu korumak ve Suriye ile geliştirdiği mezhebî-stratejik dostluğu devam ettirmek için olayları Baas penceresinden yorumluyor.
Konuşmasını üç ayrı dil ile yapıyor. İdealist, diplomatik ve pragmatist dil. Bu açıdan haklı olduğu birçok nokta yer yer diplomatik ve pragmatist yorumlarıyla karışmış...
İdealist diline örnek olarak, El-Kaide’nin yöntemlerine dair yaptığı tespitleri gösterebiliriz. Nasrullah isabetli biçimde tekfircilik ve kör şiddet yönteminin Sünnisiyle Şiisiyle Hristiyanıyla tüm bölgeyi tehdit ettiğini ve emperyalistleri sevindirdiğini belirtiyor. Bombalı saldırıları ve sonuçlarını değerlendiriyor. Nasrullah’ın aynı idealist tutumunu bölgedeki Ortadoğu İntifadaları konusunda da gösterdiğine şahit oluyoruz. Tunus, Libya, Mısır, Yemen ve Bahreyn devrimlerini analiz ederken hakkaniyetle olaylara yaklaşıyor.
Burada Türkiye’deki kimi Nasrullah’tan çok Nasrullahçı kardeşlerimizin tüm Ortadoğu İntifadalarını töhmet altında bırakan tutumuyla Nasrullah’ın tutumu arasındaki bariz çelişkiye de dikkat çekmek gerekir. Tunuslu, Mısırlı ve Libyalı devrimcilere iftira düzeyinde saldıran bu komplocu yaklaşıma karşın Nasrullah’ın idealist ve gerçekçi tutumu ibretlik...
Başka bir ibretlik durum ise garip biçimde İran ve Taliban arasında hayali bir işbirliği-dostluk ve birlik olduğunu varsayan aynı çevrelerin sanal söylemlerinin aksine Nasrullah’ın Taliban’ı ve el-Kaide’yi İslami hareket olarak bile tanımlamamasıdır. Nasrullah bu hareketleri yöntemsel hataları sebebiyle tamamen karşısında yer alıyor. Burada mezhepçi bir ayrışmadan söz edebiliriz. Biz istemesek de gerçek bu.
Nasrullah’ın Taliban, Şebab ve El-Kaide’ye yönelik toptan karşı duruşuna da bir başkası emperyalistlerle aynı kareye düşmek olarak yorumlayabilir. Çünkü öyle ya da böyle bu hareketler de emperyalizme karşı direniş gösteriyorlar. Sünni kökenli direniş hareketlerinin yöntemleri sebebiyle tamamen mahkum ediliyorken “Direnişe” zarar gelmiyor mu emperyalistlerin çıkarlarına hizmet edilmiyor mu?
Ayrıca Taliban’ın işgal sonrası özeleştiri yapıp yöntem değişikliğine gittiğini ve Nasrullah’ın bahsettiği olumsuzluklardan ayrışmaya çalıştığını hatırlatalım. Bu açıdan Nasrullah zayıf ve eski argümanlarla Taliban’ı yargılıyor. El-Kaide ile Taliban’ın eşitlenmesi ve toptan reddi de bu açıdan sağlıklı değildir. Herhalde Nasrullah bunu benden daha iyi biliyordur/bilmesi gerekir...
PRAGMATİST DİLDEKİ MANTIK HATALARI
Nasrullah’ın Taliban konusunda değişen dili Bahreyn’e gelince pragmatist bir dile evriliyor. "Çifte standartta Bahreyn-Suriye karşılaştırması" yapıyor. Oysa mantıksal olarak birisinin çifte standardı başka birinin çifte standardını meşrulaştırmaz. Aksine ortada iki yanlış olduğunu tanımlar.
Semahatuş Şeyh Nasrullah diyor ki, "Bahreyn'in bir tek uydu kanalı bile yok". Bahreyn devrim sürecini bilen bilir ki Bahreyn'in uydu kanalı açmasına gerek yoktur, Menar TV, Kevser TV, Sahar TV, İRİB-1-2, Press TV zaten yeteri kadar bangır bangır Bahreynli devrimcilerin hizmetindedir.
“Bahreyn için dünya nerede?” diye soruyor üstad. Kendisi de çok iyi biliyor ki, Batı medyası ve özellikle ABD medyası Bahreyn devrimini sahiplenmiştir. Suudi Arabistan ekseni dışında Batılı liberal dünya Bahreynli devrimcilere destek olmaktadır.
Bahreynli muhalifler hem ABD ile en üst düzeyde görüşmeler yapmakta hem de Batı'da lobi faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu negatif bir durum değil. Garip olan bu durumun Suriyeliler yapınca kınanması ama Bahreynliler yapınca saklanması durumudur.
Konuşmadan öğreniyoruz ki, Hamas'a Gilad Şalit'i İsrail'e vermesini Nasrullah tavsiye etmiş. Bu da ilginç bir anektod. Demek ki siyaset gereği İsrail’le müzakere edilebilir ve kazanım için masaya oturulabilirmiş. Bu durumu yani "Şalit için arabuluculuğu" Türkiye hükümeti yapınca yeri göğü inletenler Nasrullah'ın bu politik hamlesi karşısında ne diyecekler? Nasrullah'ın idealist ve diplomatik dilinin yanı sıra pragmatist tavrı en çok Suriye Devrimi konusunda açığa çıkıyor. Öyle ki gerçek dışı tutum ve yansıtma ile karşılaşıyoruz.
NASRULLAH İNTERNETE GİRİYOR MU?
Mesela, “Nasrullah, Şam ve Halep dışındaki birçok şehirde, kalabalık halk, rejimi desteklemek için meydanlara döküldü.” diyor. Gerçek bu mu? Nasrullah ya tek bir bilgi kaynağını yani Baas propagandasını esas alıyor ya da internete hiç girmiyor. O insanların hangi şartlarda meydanlara döktürüldüğünü kendisi de iyi biliyor. Memurlar, öğrenciler ve işçilerin istihabaratın baskısıyla kayıt altına alınarak o meydanlara götürüldüğünü, Suriye’nin 25 milyonluk bir ülke olduğunu, ülkede yaşayan 2.5 milyonluk Alevi kesimin çoğunluğunun diktatörlüğe destek verdiğini ama %80’e varan kesiminin özgürlük istediğini Nasrullah da iyi biliyor. Aynı Nasrullah Yeşil Meydan’daki Kaddafi “yandaşlarını” ve Bağdat’taki Saddam’a destek gösterilerini de böyle mi yorumluyordu? Hiç sanmıyorum...
Üstad tek başına sadece youtube'a yüklenen gösteri görüntülerinde sörf yapsa Suriye'de olan gösterilerin kitleselliğini görür. Sadece şu linklere baksa yeter:
http://www.youtube.com/user/SHAMSNN
http://www.youtube.com/user/SuriyeDevrimi
Tabi Hollywood setlerinde çekilmiş sahte görüntüler(!) olarak tanımlayabilecek kadar komplocu ve paranoyak insanlara da inanmıyorsa...
Nasrullah, şöyle devam ediyor: "Bu halk, lideri Beşşar Esed’in yanında durdu. Suriye, son on yılda, Amerika’nın bölgede hegemonya kurmak için yaptığı saldırılar karşısında direniş gösterdi.
Beşşar Esed, halkının desteğini almasaydı bunu yapabilir miydi?" Bu da açıkça polemik içeren bir cümle. Suriye rejiminin görece direncinin halk desteğinden kaynaklandığı önermesi yanlış bir gerekçelendirme.
Bir ülkenin rejiminin direnişçi olması için halk desteğine ihtiyacı yok. Eğer öyle olsaydı, Saddam Irak'ı da Kuzey Kore'nin de Çin'in de "direnişini" halk desteğine bağlamamız doğru olurdu. Ama bizler biliyoruz ki totaliter ve halkını ezen diktatörlükler de direniş rejimleri olabilirler. Esed rejiminin halk desteğiyle değil askeri bürokrasinin dikta yöntemleriyle ve İran-Rusya ikilisinin dış desteğiyle ayakta durduğunu Nasrullah hepimizden iyi biliyor... Ama mantık hatalarını bilinçli biçimde aynı cümle içinde kullanarak bakışları başka yere çekip manipülasyonunu tamamlıyor.
Nasrullah, konuşmasının Suriye bölümünde rejimin reformlara başladığını ileri sürüyor. Göstermelik kimi makyajlardan öteye geçmeyen yüzeysel icraatların ötesinde 9 aydır sistematik biçimde uygulanan devlet teröründen ise hiç bahsetmiyor. Irak’taki bombalı saldırılarda rakam rakam ayrıntı veren Semahatuş Şeyh, Suriye’deki insanlık suçlarında Baas sahte iyimserliğinin dilini kullanıyor. Katledilen çocuklardan, tecavüze uğrayan kadınlardan, kirletilen mescidlerden de hiç bahsetmiyor. O bahsetmese de Suriye halkı ve dünya kamuoyu bunları bildiği için Nasrullah’a ve onun gibi olaya yaklaşanlara yönelik öfke katlanarak büyüyor. Peki, bu öfkeye sebep olanlar “Direnişe” zarar vermiyor mu? Muhasebe edelim...
Daha önce kaleme aldığımız bir yazımızda Nasrullah’ın muhaliflerle rejim arasında köprü olmasını temenni etmiştik. Ama bu konuşmasından anlaşılıyor ki Nasrullah, direnen halk kesiminin mazlumiyetini gidermek için arabulucu olmak yerine rejimin “Reform yapıyoruz, direnmeyin, itaat edin!” çizgisine ortak oluyor. Ortadaki insani krizi ve katliamları “görmüyor”.
NASRULLAH DERHAL ESED’E SEÇİM ÇAĞRISI YAPMALI
"Halkın çoğunluğu yönetimin yanında." diyen Nasrullah'tan acilen bu iddiasını kanıtlaması için dostu Beşşar Esed'e tüm kamuoyu önünde özgür ve adil seçimlere gitmesi çağrısında bulunmayı bekliyoruz. Suriye halkı kimin yanındaymış, görelim...
YAZIYA YORUM KAT
Anladığım kadarıyla herkes için asli meşruiyet kaynağı "ABD karşıtlığı" en çok ABD karşıtı olan en meşru olan. ve bu konuda sunniler ve şiiler birbirleriyle yarış halindeler daha doğrusu sonradan çıkan boynuz konumundaki sunniler şiileri geçtiklerini iddia ediyorlar. Şiilerde siz yokken biz buraların tozunu atıyorduk edasıyla racon kesiyorlar.
Yanıtla (0) (0)bu arada temel ilke her halükarda denize düşen yılana sarılır, ne yaptıda denize düştü üzerinde düşünülmemesi gereken bir konudur.
iran ABD'nin yapamayacağını yaptı ve kendi evlatlarını yiyerek meşruiyetini yok etti ve kendisini yanlızlaştırdı. ABD de şimdi kanatlarını buduyor hemde bunu sunni islamcılar eliyle yapıyor. İran da buna kızarak sunni islamcıları suçluyor ve aslında kendi bindiği dalı kesiyor. vakti gelince anlar. sunni islamcılar da ABD'nin kendilerini niye öptüğünü işin sonunda anlarlar ama atı alan üsküdarı değil karsı bile geçmiş olur.
Burada yazı yazanların hepsi de (ben dahil) bu oyunun figüranlarıyız. islam dünyası bir birine tahammül edemeyen grupçuklardan oluştuğu ve karşısındakini anlamaya çalışmaktan ziyade kendisinin niye haklı olduğunu anlatmayı ve döğüş horozları gibi karşılarındakine saldırmayı maharet bildiği müddetçe kazanacak olan daha üst bir bilinç düzeyini temsil eden ve ortalığı kızıştıran Emperyalistlerdir.
olay budur gerisi ise hikayedir.
''Bizler; Hüseyni bir ruha, Hüseyni bir basirete, Hüseyni bir kabullenişe, O'nun Allah'ın yazdığına olan sabrına, şehadet aşkına, direniş ve cihat taki sebatına muhtacız.. Bizler; geçmişte olduğu gibi, ruhumuzu şehadet yoluna kurban verebiliriz. Bizler; bizden öncekilerin yaptığı gibi, çocuklarımızı ve sevdiklerimizi inançlarımız uğruna, izzetli ve şerefli bir yaşam uğruna şehid verebiliriz. Aradan geçen yıllar gittiğimiz yolun ve düşünce biçimimizin doğruluğunu kanıtlamıştır. Bazıları o varlık ile anlaşsa da; İsrail bizim ve ümmetimizin düşmanıdır. İsrail'in koruyucusu olan Büyük Şeytan Amerika ise; ümmetimizin baş düşmanıdır ve öyle de kalacaktır..!''
Yanıtla (0) (0)Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah
Bülent'in daha yazının başında
Yanıtla (0) (0)"Nasrullah’ı, Bin Ladin’i ya da başka bir şahsiyeti aşırı severek ikonlaştırmak ve efsaneleştirerek dokunulmaz, hatasız addetmek de kimi hareketlerinden dolayı tamamen üzerini çizmek de dengesiz ve duygusal tavırlardır."
demesine rağmen bazı arkadaşların, "Nasrallah'ı sen kimsin ki eleştiriyorsun" demesine, bazı arkadaşlarında el-kaide savunuculuğuna soyunmasını hayretle okudum.
Burhan abinin bazı eleştirilerini haklı bulmakla birlikte yazının genelini olumlu bulduğumu, beğendiğimi belirtmek isterim.
Eline sağlık kardeşim...
Her kul hata edebilir,yanlışta edebilir,bu normaldir insanın doğasında vardır ,ama samimi insanları hele ki islam davasının önderlerini ,her türlü fedekarlığa soyunan insanları, canını , malını ,varlığını ve sevgili oğlunu şehit vermiş bir baba bir önder bir yiğit insan hakkında bu kadar rahat ,bu kadar iğneleyici alttan altada dalgavari bir dil kullanmak müslümanın ahlakına yakışmaz,çünkü sizin kaleminiz le yapamadığını onlar savaş meydanlarında bunu ispat etmişler ,kanın yazıya galebe olduğu bir davanın liderlerine böyle bir dil kullnmakda yakışıksız olmakla birlikte kendinizi küçük düşürmekten öteye gitmez.Bir başka yorumcunu aha nasrallahın bir başka hatası derken sanırım kendi hatalarını hiç hesaba katmıyor olmalıki bilgi ,tecrübe ve savaşların her türlü hileye rağmen galebe gelmiş bir lider hakkında akıl vermek ne anlama geliyor anlamış değilim ,ve kendisine sorulsa bu şahsa sen neiş yaparsın? ne cevap verecek merak ediyorum ,tek işiniz nasrallaha akıl vermekse sizinde icraatınızı görmek istiyorum.islam ümmeti adına ne yaptınız,bireysel ibadetlerden öteye gitmeyen hayatınızda başkalarına yön vermeye çalışmak yerine kendi hayatınıza yön verebildiniz mi?filistinin kurtuluşu için söz den öte elinizde ne var? nasrallah için efsane yapılmak isteniyor diyorsunuz zaten bir efsane değil mi?sizin yazınızla mı değeri düşecek?sayın bülent bey gelelim diğer konuya pragmatizm diye bir kavram tutturmuşsunuz gidiyor.siz hiç islam tarihi okumadınız mı?vahiy merkezli bir hayattan bahsedenler peygamberimiz s.a.v. medine de medine vesikasında yahudilerle işbirliği yapıyor keza diğer gayri müslimlerlede o halde peygamber pramatist mi oluyor?islamın geleceği için yahudilerle işbirliği yapması onu pragmatist mi yaptı?hudeybiyede reel olarak müslümanların aleyhine müşriklerin lehine yapılırken senin mantığına sahip olanlar ogünde peygambere karşı çıkmışlardı?evet suriye yönetimi islami değildir ama icraatları abd ve batı lehine değil aleyhinedir ve suriye yönetimi sayesinde filistin ve lübnan işgal edilmekten kurtulmuştur ,siz söylediğiniz o süslü anlatımlarla değil
Yanıtla (0) (0)bence nasrallah baska konularda da yanlis yonlendirmeler aliyor. su an icin somalide oldugum icin somali konusunu hic arastirmamis gibi duruyor. sebab a cephe alirken yonetimin yaninda yer aliyor. onlarin islamci oldugunu iddia ediyor ama burda kucuk cocuklar dahi biliyor ki bu yonetimi ve serif ahmedi amerika cibuti sinirindan helikopterlerle alip kenyaya goturdu. serif ahmet islam mahkemelerinin ve sebabin butun bilgilerini verdikten sonra cumhurbaskani oldu. hele ki islamci bir talepleri yok. somali basbakaninindan duydugum ile bizler batiyla iliskilerimizi guclendirip kapitalizme hizmet etmek istiyoruz. etiyopya askerlerini ulkeye davet etmesini soylemiyorum. somalide patlayan bombalar mi evet su ana kadar bir tanesini ustlendigini duyduk peki ustlenmediklerini kim yapiyor. bir ornek vereyim basina yansidigi icin. 2 yil onceki emniyet muduru mahmut dervis. ailesi ingilterede yasiyor. onlara para gondermek icin ilginc bir yontem bulmus. sokakta patlama yaptiriyor sonra o bolgedeki insanlari tutuklayip serbest kalmalari icinde ailelerinden para talep ediyor. baska bir ornek turkiyede bilinen sebap banadir hastanesinin cocuk bolumunde patlatma yapti. 10 kisi oldu. gunlerce boyle bilindi. sonra hstane bashekimi ile yapilan gorusmede patlama falan degil doktorlarin kaldigi bolumde ihmalden dolayi ufak bir kaza oldu olu falanda yok sadece bir kisi hafif yaralandi. elbette sokak patlamalarini kabul etmiyorum. asiri uclari tasvip etmiyorum ancak burda kotunun kotusu denilecekse o burda sebap degil. ancak maalesef nasrallah burda da bana gore hatali konusmus
Yanıtla (0) (0)İran ve Nasrallah eleştirlince doğruda el kaideyi eleştirince mi canınız sıkılıyor.Bir sunni bir şii bir vahabi kesilen sizler nerde durduğunuz önce açıklayın isterseniz?ne zamandır prensipli oldunuzda bizimmi haberimiz olamadı?İşinize gelince vahdetçi,işinize gelmeyince mezhep çi mi oluyorsunuz?bu nasıl anlayış?Bazende mezhepsizlige bürünüveriyorsunuz .asıl sorgulanması gereken bu değil mi?gerçek derdinizi söyleyin isterseniz
Yanıtla (0) (0)öyle kelime oyunlarıyla,ucuz eleştirlerle ,islam kimliği adı altında başka işler peşinde olduğunuzu düşünmeye başlayacam yoksa,
hiç kimse uzun süre kendini saklayamaz,o halde takke gün düşüp kel görünmeden oyun oynamayı bırakmak lazım
Son yillarda siklikla dillendirilen soylem emperyalizme,siyonizme karsi direnis gosteren basta Iran olmak uzere bazi gucleri,liderleri elestirmek dogru degil vs.kisacasi Ummetin hak ve hakikati dile getirmek,adil ve dogru sahitlik yapmak icin yapmasi gereken en temel vecibelerden birisi olan uyarmak ve nasihat etme girisiminin onune su,yada bu nedenle gecilerek yeni bir tabu insa edilmektedir.sonucta bu tabunun arkasinda yanilma veya isabet ettirme gibi beseri vasiflara haiz bir devletin, orgutun veya sahislarin isledikleri hata ve kusurlarda bu tabunun arkasinda kaybedilmektedir veya mesruiyet saglamaya calisilmaktadir.Oysaki hicbir gerekce ve saik zulme ve zalime karsi sessiz kalmayi,zimnende olsa desteklemeyi,yardim etmeyi mesru ve mazur gosteremez,gostermemelidir diye dusunuyorum.Bazi arkadaslar Bulent beyin Nasrullahi elstirmesini dogru bulmayarak,ayip telakki etmisler.Usulunce ( edebi kurallar icerisinde)yapilan elestiri nicin ayip olsun?Nasrullah Hz.Omerden(ra) dahami alim,adil ve takva sahibi ki Omer(ra)i hutbede susturan kadina Halife "ayip ediyorsun demiyor "bilakis "kadin dogru soyluyor ,Omer yanildi "diye mukabelede bulunuyor.Abdurrahman Dilipak agabey diyorki "sahabiden birisine istinaden < geriye dondum baktimki agzinda dis kalmamis "kara derili" bir kadindi> "Islamin ve sahabinin mesverete,uyariya,sahitlige bakisi bu iken imdi Bulent beyin yerinde ve bizce gerekli uyarilari,elestirileri nicin yadirganiyor?Eger ortada bir "ayip" varsa Bulent beyin yaptigi degil bizzat bizlere bu dini getiren Allahin rasulunun dilinden (onlar gokteki yildizlar gibidirler) diye buyurdugu sahabilerle(ki helede bu sahabeler ashabin gozbebegi,Allahu tealanin dunyadayken cennetle mujdeledigi ornek sahsiyetler olursa) ile gunumuzdeki liderleri mukayese etmek veya baska saiklerle Onlari tahkir ve tezyif etmeye tevessul etmektir diye dusunuyorum.Vesselam.
Yanıtla (0) (0)İran konusunda İran'ı eleştirirsen doğru olursun ,ama savunursan ağzınla kuş tutsan İrancı olursun ,bu bizim ülkede bir takım islamcı cenahın ölçüsü olmuştur,onlar doğrudur ,adaletten en iyi onlar anlar ,hakikatin merkezi onlardır, onlar Kuran merkezlidir, başkaları hurafeye ,bidate ,sapkınlığa bulaşmıştır, Tevhidleri bulanmıştır ,inanç sistemleri mitoloji ve bozuk biale gelmiştir ,yalnız kendileri hakikatin merkezindedir ,dolayısı ile onlara uymayan her anlayış bir batıl hükmündedir.
Yanıtla (0) (0)Seyyid Hasan için sarfedilen ifadeler öyle boyuta vardı ki artık söylenmeyen laf kalmadı ,daha bir müddet önce öldürüldüğü iddia edilen fakat tam bir muamma olan kaide lideri için sayfa sayfa şehadet haberleri yapanlar ,onun ve ekibinin yaptığı ,yaptırdığı eylemleri Kuran' a sunmadan mücahit ilan ederler ne kadar Kurani olduklarını gösterdiler .
Seyyid Hasan ise sünni ve farklı islami camialarla birliktelik ve beraberliği herşeyin üstünde tutarken bu hakaret- eleştirileri hak etti fakat mezhep savaşı çıkarmak için ellerinden geleni yapanlar ,İNTİHAR saldırılarıyla müslüman kanını dökmeyi mübah bilenler söylemlerinde müslümanları ayrımcılığa düşürenler kahraman oldu ,hayırlı olsun Kuran merkezciler!
Kimileri Seyyit Nasrallahı eleştirmeyi günah saymış,kimileri İran karşıtı haber üretme olduğundan bahsediyor..evet,haber kirletilmesi var,eskiden olsa tek aleyhte ses olmaksızın tüm İslami çevreler,Eset gibi bir Fravunun karşısında,Müslüman Halkın yanında görüş ortaya koyarlardı.Demekki haberler kirletilmiş...Hasan Nasrallahın konuşması bizzatihi buna hizmet etmektedir,Halkın çoğunluğu Eseti destekliyormuş,bu lafı bile etmek için Allah'tan korkmak lazım..Silah ve güç elinde olanların sessiz çoğunlukları nasıl kontrol ettiğinin örnekleri çok.Tersine İnsanların Hayatını ortaya koyarak zulme direnme ise yiğitliktir,azamettir.Kim ne derse desin,hangi fıkhı,hangi yalanı maske ederse etsin...yiğit ve Müslüman Halkı zafere kavuşacaktır,ve bu süreçte kendilerine şaşı bakanlara kör olacaklardır..bu (...) kesindir.kalkıp kimse boş sloganlarla laf üretmesin,zaten bu yorum ve yazılarda boş,ne varsa Suriye Halkının direniş ve İradesinde ve Allahın takdirindedir.Allah'tan niyazım Suriyenin Mazlum ve yiğit Müslüman Halkına bu Nemrudi ve Yezidi düzene karşı güç ve zafer versin.Allah aşkına Direniş,devrim...bilmem ne hikaye adına düşünce ve imanlarımıza ipotek koymak isteyenler,İslami kavramlarla bizleri bir Balam gibi Esetin şer düzenine payanda etmek isteyen zavallı,takıntılı bir akım var.Şu yorumları adını anlamayacam,bu kafa sahiplerinin sitelerinde aforoz ediyorlar,varsa Eset,yoksa Eset....(...) Eseti en yumuşak savunana bile yazıklar olsun,Ashabı Uhdut zulmüne maruz Suriyenin mazlum sahipsiz Müslüman Halkına en ufak laf edenede yazıklar olsun,yolum onların yolundan ayrıdır,hiç bir Müslümanda sureti HAKK yalanları ile maniplasyon ve Müslüman düşmanlığı yapan katolik takıntılı tiplere fırsat vermemeli,ağzının payını vermeli.
Yanıtla (0) (0)yeni Müsüman olmadık,Suriye Müslümanlarınıda yeni tanımıyoruz,Müslüman Kadeşleride ilk defa duymadık,işte Hamas,işte Fis,işte Nahda,işte biz...hepimiz Müslüman Kardeşleriz...varmı ötesi.
Herkes bulunduğu yerden ve sahip olduğu bilgilere göre yorum yapıyor..Ama kesin hüküm türünden ifadelere herkesin dikkat etmesi lazım...Hakikat ve Zan arasında derin uçurum vardır...Sadık Aydın ismiyle yazı yazan şahıs intifadanın(!) kısa ve orta vadede İrana ve Lübnana ulaşmayacağıdır...Anlamadığım kim kime ulaşacak?? Suriyeye desteğin Mehdeviyet inancıyla,mezheple meşreple ne alakası var?Birde neymiş Ali Şeriati düşüncesinden İran daha fazla korkuyormuş...Ben bu kadar delilsiz iddaaların, bilir kişi iddaasıyla arka arkaya sıralandığını görmemiştim.
Yanıtla (0) (0)İslami Piyasada birileri İran konusunda kasıtlı olarak yalan çarpıtılmış bilgileri uzun zamandan beri kamuoyuna pompalıyorlarda ,ya kardeşim siz aydamı yaşıyorsunuzda böyle mesnetsiz,ucube laflara inanıyorsunuz.Görülen odur ki,İran sadece Amerikayı,İsraili ve diğerlerini rahatsız etmiyor,İslami piyasada tezgah kurmuş,yeşil kuşak İslamcılarınıda çok rahatsız ediyor.Hüccetiyeler İranı ele geçirmişmiş, bunlar Şii Hilali kurmakla meşguller, Suriyeye destek mezhebi kaynaklı sallayın beyler belki tutar...Ama birde düşünün ya tutmazsa??? İran ve Hizbullah o kadar mezhep ve maslahatı düşünüyorki Suriyede yapılan zulümlere göz yumuyor ha???? Atilla bey adalet lütfen!!!! Sistani 200milyon dolar almışmış bu kesin dille tekzip edildi.Nasrallahın yazısını okumadın herhalde hiç bir şekilde Suriyeye bir tane bile adam göndermediklerini söyledi.Hayret yani bu kadar basiretsizliğe pes doğrusu...Sirki kuranlar kendilerine oyuncuda buluyorlar.Yazılıcak çok şey varda basiret müslümanlar öyle hemen dolduruşa gelip kesin hüküm verecek türden ifadelerden kaçının....Birde bilgi kaynaklarınızı iyi kontrol edin, kimlerin neler söylediği ama sonunda neler olduğunun karşılaştırmasının iyi yapılması bir çok kişininde maskesini düşürecektir..Yeşil Kuşak İslamcıları şimdilerde Nato mücahidi oldular.Görülen odurki Amerika, İslam ülkelerinde ataları İngilizlerin taktiklerini uygulamaya koydu.Şiilere karşı Sünni Cephe ...Şii Hilali zaten var...birde Mehdeviyeti Hüccetiye sosuyla fırına verdinmi..tehlike çanları çalmaya başlar...Vesselam
Editör Notu: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yanıtla (0) (0)İntifadanın Lübnan ya da İran’a yöneleceği kısa ve orta vadede mümkün değil, uzun vadede ise yönetim değişikliği değil İslami yapılanmaların metodik değişimi şeklinde olur. Zira Lübnan Hizbullah’ın kitle desteğine ve diğer guruplarla ittifak birliğine sahiptir. İran’da ise muhafazakârların çok kuvvetli organizasyon ve belli potansiyeli var, orta vadede muhalefet seçimleri kazansa bile İran devlet geleneği ve muhalefetin ana gövdesinin İran İslam İnkılâbına bağlılığı vardır. Hatta daha dinamik bir toplum modeli olduğu bile söylenebilir. İran ve Hizbullah iktidarlarının Suriye’deki Baas rejimine desteklerinin arka planında takıntılı bir mehdiyet inancı ve mezhebi kaygılar kısmen de muhafazakârlıktan kaynaklanan değişime direnç vardır. Ruhban Molla geleneğinin en tehlikeli gördüğü düşünce, ABD ve işbirlikçileri değil, Ali Şeraiti ve gelenek kalıplarından, din adamlığı sınıfından sıyrılmış Ali Şiası mektebi geleneğine dayalı Öz’e dönüş düşüncesidir.
Yanıtla (0) (0)Gözden kaçırılan husus; Arap intifadalarının Suriye’deki halkasının ardından kitle desteği olmayan Ürdün ve Suudi Arabistan krallığını geleceğidir. Dengeler adına Suriye halkı yalnız bırakılıyor.
Zulüm ve acılar yaşayan İslam Coğrafyasında,Hizbullah ve Nasrallah isimleri şii sunni her müslüman için çabuk efsane oldu,belki bazılarımız için beknenen Mehdi gibiydi.Gel görki Nasrallahın şu son sözde Hitabeti bile bu efsaneyi bir masala dönüştürmeye yetti.Hz.Ömer yanlış yapınca kendisini kılıçları ile düzelteceklerini hatırlatan sahabe karşısında hamdetmişti,bu gün ise çocukların bile yanlış olduğunu gördüklerini parlatma aklama algısı uyandıran söylemi ile,katı ve geri adım atmaksızın Esete destek imaları ile efsane olarak kalması mümkün değil, kimse Kurani bir Kavramı tescil hakkına sahip te değil,herne kadar mazeretler sıralasalarda,bu zulümden yana duruşun izahı imkansız ve sürdürülürlüğü mümkün değildir.Hz.Ömere yanlış yapma ihtimaline karşı kılıç hatırlatması yapan Ümmet bugünde kimseye,zalimlerle ele ele efsane kahramanlığını vermez.Dolayısıyla son 6 ayın en imaj kaybedeni Nasrallah,Hizbullah ismini kullanan örgütüdür. ... Bu görüş ve anlayışla İslam Devrimi,Direniş,Kerbela yada Hüseyni söylemlerini bir arada barındırmak ta mümkün değildir....Nasrallahın ağzından yeni ve ufuk açıcı bir şey duymak istediğimiz bir zamanda,her duyduğumuz ile hayret ve şaşkınlığımız artmaktadır,Allah sonucu Hayreylesin,inşallah..
Yanıtla (0) (0)Sayın Erdeğer'in yöntemsel hatalar yaptığını öne sürdüğü El Kaide ve Taliban 2001 yılından beri defalarca kendilerine atfedilen suçlamaları ve eylemleri reddettiler. Göz göre göre bu eylemler hala bu cemaatlere mal ediliyor. Değerli kardeşlerim Nasrallah Talibanın Rabbani'yi öldürdüğünü söylemiyor mu? Rabbani Kuzey ittifakı lideri olması ve ABD kuklası meclisin bakanlığını yapmasına rağmen onun kanını haram Karzainin kanını helal yapan nedir? Ama buna rağmen Taliban onu öldürmediğini net bir biçimde açıkladı. Ayrıca Sufilere yapılan saldırıyı da Taliban lanetledi. El Kaide'de bir çok defalar sivillere ve camilere yönelik saldırıları reddetti ve bunu yapanlardan beri olduğunu ilan etti. Bunların tümü pressmedya.com isimli sitede kaynaklarıyla ve görüntüleriyle mevcut. Ama hala bu hareketleri tekfirci yaftasıyla değerlendirip bu ön kabulle hareket etmeniz aıp olmuyor mu? Burhan Bey Lübnan'da Fethul İslam'a karşı Hizbullahın yaptıklarını Sadr ordusunun ABD yanlısı tutumunu ve Sistani'nin 200 milyon dolarlık fetvasını unutup araştırmadan Sünni hareketlerin kınadığı cami bombalamalarını onlara mal ediyor. Adalet lütfen! Ben Suriye'de Mehdi ordusu ve Hizbullahın Müslümanları doğramasını görünce Irak direnişinin ne denli sabırlı olduğuna hayret ediyorum.
Yanıtla (0) (0)Birileri Hasan Nasrullah'ı eleştirmek isterse önlerine ne koysan da fayda etmez ,kalkar derki Nasrullahçılar derler ,bir dönem İrancı ,Humeynici söylemleri meşhurdu ....
Yanıtla (0) (0)İran,şia, anlaşılamayan bir durum olmaya devam edecek ,insanlar nasıl bakmak isterse öyle görmeye devam edecekler, taassubiyetlerini yenemeyenler taassup penceresinden bakacaklar ,ibn teymiye bakışında olandan zaten daha fazlası beklenemez,kutsamacı anlayışları ona buna isnat edenler kendilerine ise hiç dokunmazlar ,Nasrullahçı deyip kolayına kaçarlar .
Kusura bakmayin ama hep kendi penceremizden bakiyoruz ve cita düsüyor ,genel degerlendirmelerden yoksunuz mücadelemizde hep böyle kisir döngü icinde yuvarlaniyoruz...
Yanıtla (0) (0)Konu anlaşılmıştır. Bülent Bey'e bu ayrıntılı ve ölçülü izahlarından ve de Burhan Abi'nin şahsında Müslümanların birbirleriyle güzel bir üslupla tavsiyeleşmelerine yönelik takınmaları gereken tutuma dair ortaya koyduğu örneklikten ötürü teşekkürler.
Yanıtla (0) (0)9-Burhan ağabey, Siz Şubat 2007’de yazdığınız “Emperyalizm ve Yerli Despotizm Olgusuna Bakışımız “ başlıklı makalenizde şöyle diyordunuz: “İslami İran Cumhuriyeti, büyük şeytan ABD'ye karşı bölge halklarının ve tüm Müslümanların savunucusu kimliğini taşıyamamıştır. Bir ulus devlet gibi, bir mezhep devleti gibi davranmaktadır. Biz İslam'ın, İslam devrimini yapanların, İmam'ın öğrencileri olarak, bu eleştiriyi yapma hakkına sahibiz. Aksine davranmak, yani ne yaparsa yapsın bütün İran politikalarını savunmaya kendini mecbur hissetmek, İslamcılık değil taraftarlık psikolojisidir. Sosyalizmden uzaklaşan sol rejimler gibi, inkılabın çizgisinden uzaklaşan bir İran yönetimi de, sıradan bir anti-amerikancı güce dönüşmek durumunda olacaktır.”
Yanıtla (0) (0)Ben bu satırlarınıza tüm kalbimle katılmakla beraber Irak’ta Felluce’de, Bakuba’da, Bağdat’ta mezhep davasına insanlar boğazlanırken şu cümleleri kurmuştunuz: ”Elbette, çaresizlik içinde bir zalimin pençesinde kıvranan mazlum halkların yine de bir mazereti vardır. Bu insanlar içinde bulundukları durumdan kurtulmak için yılana da sarılsalar bu anlaşılabilir bir durumdur. Geçici kurtuluş ve çözüm arayışları mazur görülebilir” Şimdi ben bu cümleleri yılana sarılmadıkları halde “mazeretleri” olan Suriye halkının Türkiye tarafından, Arap ülkeleri tarafından yalnız bırakılan ve 9 aydır sessizce ölüme terkedilen bir halkın Dünya kamuoyunda lobi faaliyeti yapmasını mazur görünüz.
Şayet bu lobi faaliyetleri esnasında endişeleriniz varsa Suriye halkına güveniniz. Suriye halkı bağımsızlığını kazandığında kendi kararını kendi verir. Ama bu halkın önceliği despottan kurtulmaktır. sizin de 2007'deki makalenizde belirttiğiniz gibi "Emperyalizm ile despotizm arasında bir çelişki olduğu şeklindeki yaygın kanaat koskoca bir yalandan ibarettir." evet sizin de haklı biçimde söylediğiniz gibi "Osmanlı İmparatorluğu topraklarında kurulan despotik yönetimlerin tamamını zamanın hegemonik güçleri İngiltere ve Fransa gibi emperyalist güçler işbaşına getirmişlerdi. " O zaman Baas'a karşı mücadele de antiemperyalizmdir!
Allah'a emanet olunuz
7-İhvan’ın açıklamasına zaten suizanla yaklaşılması doğru değil. İhvan’ın tavrı çok net. Bugün İran açıkça Baas’ın yanında durmaktadır. Baas’ı askeri ekipman/silah ve lojistik desteğini İran sağlamaktadır. Şuan Suriyede dökülen her kanın faili olarak Baas ile birlikte İran da sorumludur. Bu noktada İran’ın pazarlık teklifi Esed’i ayakta tutmaya ve İhvan’ı bu katliamcı sistemin içine çekmeye yönelik bir barış teklifidir. Tıpkı ABD’nin Filistin Barışından anladığı gibi bir şey. Adil olmayan bir barış zilletin sürmesi demek. Zillet sürecekse İhvan o bakanlıkları ne yapsın? İhvan bakanlık pahasına rejimin bir parçası olacaksa Suriye halkı İhvan’ı ne yapsın? Suriye halkının mesajı net: eş-Şaab Yurid İskaten Nizâm!
Yanıtla (0) (0)8-Burhan ağabey, ben makalemde çeşitli argümanlar öne sürüyorum. Şayet eleştiriniz varsa teker teker bu argümanlarımı tartışmanızı beklemek hakkım. Daha önce sizin Galyun ile ilgili yazınıza ben öyle yapmıştım ama bu metodla yani -delile karşı delil ya da tamamlayıcı delil- herhangi bir karşı cevab alamamıştım.
4b- Ben ayrıca Nasrullah’ın 3 ayrı dil kullandığını ve sizin de işaret ettiğiniz şeye ben yazıda şöyle işaret etmişim: “İdealist diline örnek olarak, El-Kaide’nin yöntemlerine dair yaptığı tespitleri gösterebiliriz. Nasrullah isabetli biçimde tekfircilik ve kör şiddet yönteminin Sünnisiyle Şiisiyle Hristiyanıyla tüm bölgeyi tehdit ettiğini ve emperyalistleri sevindirdiğini belirtiyor. Bombalı saldırıları ve sonuçlarını değerlendiriyor.” O halde bu eleştirileriniz kimi yorumlarıma duyduğunuz kızgınlıktan olacak ki biraz çalakalem olmuş...
Yanıtla (0) (0)5-"Bahreynli muhalifler ABD'de en üst düzeyde görüşmeler yapıp destek almaya çalışmışlarsa bu negatif bir durum değildir. Neden? Çünkü eğer sizin halkınız dünya dengeleri uğruna bir kaşık suda boğuluyorsa ve kimse yardımınıza yetişmiyorsa. Halkınızın kanının dökülmemesi için Dünya dengelerinndeki yarıklarda sızıp lobi faaliyeti yapabilirsiniz. Bu negatif olsaydı hepimizin Aliya’yı lanetlememiz gerekirdi. Ama öyle olmadı. Aliya İzzetbegoviç hem Türkiye ile (Özal ve Demirel ile) hem ABD ile hem de İran ile eş zamanlı olarak lobi faaliyeti yapmıştır. En üst düzeyde görüşme yapmak onun emrine girmek, uşağı olmak anlamına gelmez. Ortada hiçbir katliam ve varoluş mücadelesi yokken bile gayet rahat biçimde ABD ile Rusya ile Çin ile masaya oturup Müslümanların katledilmesiyle sonuçlanacak işbirlikleri yapınca bu negatif olmuyor da Aliya gibi, Bahreyn ya da Suriye Muhalefeti gibi ölüm kalım mücadelesi veren hergün onlarca insanı katledilen liderliklerin çıkış arayışları uşaklık ya da negatiflik olarak değerlendirilemez.
6-Halid Meş’al’in kullandığı “diplomatik dil” üç söylem barındırıyor. 1) Suriye Halkına Vefalıyız ve özgürlük taleplerini destekliyoruz. 2) Suriye Rejimine vefalıyız çünkü bizi korudu 3) Suriyenin içişlerine karışmıyoruz. Suriyede yaşananlardan Esed rejimi sorumludur. Hamas’ın şu noktada bundan fazlasını yapamaz. Hizbullah gibi doğrudan rejimin yanında yeralmaması anlaşılabilir. Mazur görülebilir.
3b- Siz Haksözdeki Taliban’la ilgili yazınızda aynen şöyle diyorsunuz: “Usame Bin Ladin olayı. Taliban'a antiemperyalist ve antiamerikancı olduğunu gösterme fırsatı verdi. Önce lider Molla Ömer'in "Bin Ladin'i, kanımızın son damlasına kadar koruyacağız" diyerek ABD'ye meydan okuması, ardından Afganistan topraklarına yapılan ABD füze saldırıları, Afganistan olayında antiemperyalist bir yönelimin başlangıcını teşkil etti.”
Yanıtla (0) (0)4- Nasrullah'ın "politikacı olduğu için Suriye ile stratejik ve mezhebi dostluğu korumak istemesinin doğal olduğunu" söylüyorsun” Camiamızdaki Siyaset-Politika ayrılığı bence gereksiz bir ayrımdır. Sahabe döneminden başlayarak Siyaset hep “çıkar ve iktidar ilişkileri” üzerine kurulmuştur. Nasrullah ta Lübnan demokrasisindeki bir partinin lideridir. “Siyase” idare etme sanatı, iktidara gelme ve orada kalma mesleği demek geleneğimizde. Bunun İngilizcesi de “Politic” oluyor. Şayet siyasetin bir ahlakından bahsedeceksek sanırım bunda en son söz sahibi olması gerekenler İran iç siyasetinde, Irak’ta ve Afganistan işgalinde gayet başarılı bir iktidara gelme ve orada kalma becerisi gösteren siyaset çizgisi olmalı. bir ahlaki kaygı yerine çıkarları gözeten bu siyaset çizgisinin adı koymalı. Adını koyunca küçümsemiş olmuyoruz aşırı yüceltilmiş kimi ikonların gerçek boyutlarını göstermiş oluyoruz....
Stratejik dostluğu anladık ta, "mezhebi dostluğu" nereden çıkarıyorsun? Diye soruyor Burhan abim. Abicime Haksöz’ün Aralık Sayısında yayınlanan İran-Suriye İlişşikileri konulu ayrıntılı makalemi okumasını isteyeceğim. Nreden çıkarttığımı orada ayrıntılarıyla anlattım çünkü. Musa Sadr’ın Nusayriliği meşrulaştıran ve Hafız Esed’i de dolayısıyla meşrulaştıran fetvasını ve sonrası gelişen ilişkileri hatırlatmam bu dar yer için yeterli sanırım. (Devamı yukarıdaki yorumda inş.)
Burhan Ağabey’in eleştirilerini argümanlarını tek tek masaya yatırararak cevaplayabiliriz tabi çalakalem diye yazdıklarımızı baştan küçümsemesini kendisine yakıştıramadığımızı da söyleyelim:
Yanıtla (0) (0)1-"daha fazla Nasrullahçı" birilerine cevap vermeyi önemsemedim. Sadece ülkemizdeki bu açık çelişkiye dikkat çektim. Ayrıca şeyt siz bu özellikte değilseniz (ki bence değilsiniz) bu eleştiriyi üzerinize alınmamanız gerekir. Çünkü sizin tutumunuz ayrı bir durum.
2-Nasrullah'ın konuşma metninde, “eleştirdiği bu grupları İslami saymadığına dair bir ibareyi ben bulamadım” diyorsunuz. Oysa Nasrullah şöyle diyor: “Taliban, kendisinin İslami cihadi bir hareket olduğunu iddia ediyor. Afganistan’daki intihar eylemleri, NATO’yu hedef almıyor.” Oysa bu bilgi yanlış. Çünkü Nasrullah ta çok iyi biliyor ki Taliban yıllardır işgalle savaşıyor ve Nato’ya ağır kayıplar verdirmeye devam diyor. Ben Taliban’ın yöntemlerinde kimi zaman İslami ölçülerden uzaklaştığını düşünüyorum. Tıpkı Irak’ta Zerkavi grubunun ve karşısındaki Sadr ve Bedir Tugaylarının uzaklaştıkları gibi. Haksöz’de Eylül 1998’de “Taliban'ın Artıları ve Eksileri” başlıklı makalenizde Taliban’ın olumlu bir Halk hareketi olduğu, emniyeti ve halk desteğini sağladığını anlatmıştınız. Aynı yaznızda şöyle diyorsunuz: “ABD’nin Bütün desteklere veya destek iddialarına rağmen, bir ülke veya hareket, pekala antiemperyalist bir istikamete yönelebilir. İran'ın da Afganistan'daki gelişmeler karşısında Rusya, Özbekistan ve TC ile ittifak oluşturma eğilimlerine aynı türde eleştireler yöneltmemiz mümkündür.”
3-“Başına Sünni kelimesini getirerek tanımlamada ısrarın, sana ait vahim bir hata.” Diyorsunuz. Oysa Taliban hareketi Hanefi/Deobandi Sünni, el-Kaide de Şebbab ta Sünniliğin en radikal kanadı olan Cihadi Selefilik mensubudurlar. Öyle değil mi? Taliban Şii ya da Mutezili oldu da haberimiz mi yok? (Devamı yukarıdaki yorumda...)
4- Burhan Abi Nasrallahın genel manada şiddeti eleştirdiğini söylüyor. Ama buyursun İsra haberde yayınlanan Nasrallah açıklamasına baksın. Görecekki orda açıkça Taliban, Kaide, Şebab hakkında isim vererek iddialarda bulunuyor. Suriyedeki Muhalifleri Amerikancılıkla suçlayanlar Nasrallahın Somalideki Şerif Ahmet yönetimine İslami demesini, savunmasını neyle izah edecekler? Şerif Ahmedin Amerikayla olan ilişkileri, ABD dışişleri bakanı ve niceleriyle sarmaşdolaş resimleri gözünden kaçmış olmalı. Eh nede olsa selefi Şebab sözkonusu olunca birilerinin Amerikayla ilişki kumasına göz yumulabiliyor, Ama Suriye İhvanı mevzubahis olunca bunun adı satılmışlık, hainlik vs. Elbette ABD ile görüşme savunulamaz. Ama Mezhebçi bakış, politik bakış Şerif Ahmete reva görür, ihvana görmez, Maliki gibi bir ABD kuklasını ise anti emperyalist ilan eder. Oysa Maliki de Karzai gibi ABD nin çocuğudur.
Yanıtla (0) (0)6- Bülent Abinin yazısına bütün olarak bakmak yerine cümle cımbızlayıp bakmak da adil değildir. Ortada gayet yerinde ve ciddi cevaplar bekleyen bir yığın sorusunu sen şunu yaptın- ben bunu dedim basitliğine indirgeyip yorumlamak maalesef bu soruların ve tesbitlerin varlığını yoketmiyor.
Adaleti Allah için ayakta tutmakla, zalime ve kimden olursa olsun zulme karşı durmakla mükellefsek sevdiklerimizin aleyhine de olsa hakkın şahitleri olmak zorundayız.
Suriye sınavında ihvanın hatalarını abartmamak kadar İranın zalimden yana tavrını, Nasrallahın politik hamlelerinin yanlışlığını da gözardı etmemeliyiz., ve en temel mevzunun ise Suriye halkının tağuta karşı kıyam etmek, adil, özgür, insanca yaşamayı talep etme hakkının bulunduğunu, Beşşar ve çetesinin ise zorba katiller olduğunu unutmamalıyız. Direniş cephesi adına mazlumun kanını politik hamlelerin hareket alanına çevirmeyi kimse meşru göremez. Bir masum suriyelinin kanı, bir genç kızın iffeti-ırzı direniş cephesinden daha mübarektir. Kimsenin suriyelilerden direniş bahanesiyle tecvüze uğramayı, katledilmeyi sineye çekmeye razı olmayı bekleme hakkı yoktur.
Ben öylesine derin analizlerle, çarpık yorumlara tabi tutulan verilerle, uyduruk komplo teorileriyle değil de ayan beyan olanları yalın haliyle sorgulayarak bazı sonuçlara varabiliyorum.
Yanıtla (0) (0)1- Taliban ve El- Kaide üst düzey yöneticileri diledikleri kadar sivil saldırıları kınayıp, cami-pazar vs saldırılarını ısrarla reddedip, tekfirden, müslüman kanı dökmekten beri olduklarını haykırıp dursunlar, bu liderlerin yazılı, sözlü, görüntülü onlarca açıklamasının bir kısım islamcılar nezdinde zerre miktarı kaale alınır yanı yok. Molla Ömer'in beyanatları, enver evlakinin aşırılığı reddeden makaleleri, Atiyetullah'ın sivil saldırıları reddeden-bir masumun kanı örgütümüzden daha önemlidir diyen açıklamaları, zevahirinin tekfiri ve sivil saldırıları eleştiren beyanları, Talibanın sivil saldırılara yaptığı kınamaları bile isteye görmemek, bu müslümanların sözünü medya tesirine köle olmuşluğun zihni şartlanmışlığına köle olarak dışlamak ADALET vurgulu yorumlarınızı laçkalaştırıyor.
2- Hasan Nasrallah düne kadar Adil kişiliğiyle biliniyordu. Ama bugün kalkıp Beşşar Esad ve Baas çetesinin katliamlarını savunuyor. Hydi diyelim bunun hikmetini biz anlayamıyoruz, peki Hama'da yaklaşık 40 bin müslümanı katleden Baba Hafız Esad'a medhiyeler dizip rahmet okumasını? Baba Esada büyük saygı duyduğunu vurgulamasını kim neyle izah edecek? Bu ifadeler Adalet ahlakından mı, politik batağa saplanmaktan mı? Bu Pragmatik dili kim neyle izah edecek? Talibanı sivil katletmekle suçlarken Hamayı yerlebir eden azılı bir katil'e, İslam düşmanı Baas partisine sahip çıkmak ve Suriyelilere Baas partisine sahip çıkmalarını vaazetmek, katillere derin saygı duyduğunu söylemek çok mu islami bir tavır? Tavır eğer adil ve İslami değil ise o halde bu tavra Politik, prgmatist veya mezhepçi demek kimin mantalitesine göre "haksızlık" veya "basitlik" oluyormuş anlayamadım.
3- İran medyasında tek kare suriyedeki halk katliamı yok, Baasçı çeteye destek ayyukta, Suriye halkı terörist ilan edilip zalimin insafına terkedilmiş haldeyken, bu hal üzre duran İran Politik Şii Cumhuriyetini ihvan neden kabul e
İhvan alıntısında dış askeri destek talebi nedense atlanmış. Bu duruma gelinmesi gerçekten üzücü.
Yanıtla (0) (0)İhvan yetkilisi Faruk Tayfur The Washingtnon Times'ta hem görüşmeyi reddettiklerini açıklıyor, hem de muhteva hakkında bir hayli ayrıntı veriyor. Bizzat Hameney özel temsilcisini göndermiş. "Biz bunu bile reddettik" diyerek övünüyor. Ekim'deki görüşme talebinin reddedildiğini Ocak'ta açıklarken herhalde bir faydası umuluyordur.
Bir de şunları açıklasa: İran sadece Ekim ayında arabuluculuk mu talep etmiş, daha önce de İhvanla ilişki kurmak istemiş mi? Ne cevap verilmiş?
Deklere edilmeyen hususları açıklamak bize düşmez ama, belki NATO 'yu ikna çabasına düşen İhvan bunları da açıklamakta mahzur görmez: İran, başka bir alternatif kalmadığı için Beşşar'la beraber hareket etmek zorunda kaldı mı... İran politikalarını eleştirelim ama hataları kadar, fazlası değil. Hele tek taraflı yüklenmek haksızlık oluyor.
İkinci bir husus, ABD ile "en üst düzey görüşmeler yaparak destek istemek" negatif bir durum mu değil mi konusunda artık Haksöz'ün net bir tavır belirlemesi ihtiyacı hasıl oldu. Nerdeyse aksi yönde kanat oluşmaya başladı. Bülent'e benden başka itiraz eden olmadığına göre, durum kanıksanmış gibi.
İşte İhvan yetkilisinin açıklaması
Yanıtla (0) (0)"...İranlı yetkililere, Suriye rejimi halkını katletmeyi bırakır ve İran gerçekten tarafsızlığını ortaya koyması durumunda görüşmeye hazır olduklarını belirten Tayfur, ''İran, halkımızı katleden Suriye rejimine desteğini sürdürdükçe görüşmemiz imkansız'' dedi.
Türk arabulucunun bir hükümet yetkilisi değil, yakın dostları olduğunu ifade eden Tayfur, Ankara'nın bu görüşmede bir rolünün olmadığını söyledi. Tayfur, İstanbul'da bir otelde kalan İranlı yetkililerin, Türk arabulucu aracılığıyla üç kez görüşmeye çalıştıklarını kaydetti..."
Bu sözlerde yanlış nerede?
''İranlı yetkililer Suriye ile uzlaşmamız ve Beşşar Esad'ın devlet başkanı olarak kalmasına itiraz etmememiz halinde Müslüman Kardeşlere 4 bakanlık vereceklerini vaadetti'' diyen Tayfur, Beşşar Esad yönetiminin çok zor durumda olduğunu ve bundan kurtulmak için İran'ı devreye soktuğunu belirtti.
Burhan Kavuncu yazıda gördüğü yanlışları sıralamış. Bir kısmı haklı eleştiriler ama son maddede İhvan'ı İran'a yaklaşımından ötürü mahkum etmesi haksızlık.
Yanıtla (0) (0)İhvan'ın ne yapması bekleniyordu, İran'a teşekkür mü etmeliydi? Biz oturduğumuz yerden İhvan'ın tutumunu beğenmeyebilir, reddedebiliriz ama binlerce insanımızın katledildiği bir süreci yaşayanlar onlar. Bu açık zulme karşı İran'ın zalime destek veren tavrına şahitlik edenler de onlar.
Burhan Kavuncu İhvan mensuplarına İran'ın arabuluculuk teklifini niye ve nasıl reddettiklerini sormuş mu? Bunu detayıyla bilmeden bir kalemde İhvan'ı haksız ilan etmenin, üstelik işbirlikçi yaftası yapıştırmanın İslami bir tavır olduğu söylenebilir mi?
Hasan soylu kardeşin ve Bülent Şahin kardeşin hiçbir kimseyi kutsamayacağına, masumlaştırmayacağına ve herkesi bir beşer olarak eleştirilebileceğibe eminim.
Yanıtla (0) (0)Sırtında fincandan putlar taşıyanlar kendi ayaklarına kurşun sıkmasınlar.
Doğalsa haklıdır mı diyorsun. Yoksa "politikacı olmak her zaman haksızlığı gerekli kılar" gibi avami bir düşünceye sahip olamazsın. Stratejik dostluğu anladık ta, "mezhebi dostluğu" nereden çıkarıyorsun? Her yaklaşımda mezhep mi belirleyici oluyor? Mezhep meselesini bu kadar çok vurgulamak, mezhep düşmanlığı isteyenlerin işine yaramaz mı? Nasrullah'ı "politikacı" diyerek küçümsemeye çalışman, "direnişi" ve önderini küçültmez.
Yanıtla (0) (0)5-"Bahreynli muhalifler ABD'de en üst düzeyde görüşmeler yapıp destek almaya çalışmışlarsa" , "bu negatif bir durum değil, garip olan Suriyeliler yapınca kınanması" diyerek Nasrullah'ı açmaza düşürdüğüne sevinmen gerçekten hazin. Müslümanların bu ilişkileri "negatif görmemesi" hangi tarihte başladı? Demek ki biz de yapabiliriz aynı şeyleri! Sırf laf yarıştırmak değilse söylenenler, geldiğimiz durum negatiften de öte.
6-Suriye konusundaki yanılgıların temelinde salt yerel ölçekte analiz yapılması yatıyor bana göre. Suriye İhvan-ı Müslimin'inin son açıklaması, İran desteğini reddederken Batı müdahalesini çağırması, Halid Meş'al'in geçen haftaki el Cezire konuşması birlikte ele alınmalıydı. Neticede bütün çatışma ve kutuplaşmaların temel ekseni, ABD/ İsrail bloku ile direniş arasındadır. 2006 Lübnan savaşı ve İsrail'in tarihi yenilgisi unutulmamalı. İran ve Şiilik bu direniş hattını iyi temsil edip yönetemiyor olabilir ki ben de bu kanaatteyim. Eleştirilerimizi yapalım ama büyük Şeytan'ı unutmayalım.
7-İran'ın İhvan'a işbirliği teklifi ve reddedilmesi, İhvan'ın görüşmeyi bile reddetiğini açıklaması, Suriye olaylarında tarihi bir noktadır. Asla göz ardı edilemez, unutturulamaz önemdedir. İhvan tarafından resmen açıklanmadığı için şimdiye kadar dikkate almıyorduk. Bundan sonra bunu görmezden gelerek yapılacak yorumlar zulümden arınmış olmayacaktır. İhvan'ın açıklama biçimi de dikkat çekici : ABD basınına dönüp "İran işbirliği teklif etti ama biz kabul etmedik, başka seçenek yoksa yabancı askeri müdahaleyi kabul ederiz". Batılı bu, yalvartmadan gelmez. ( "...ama önce İran ve Hizbullah.." mı? Neyin önce neyin sonra o
Kıymetli Bülent kardeşim, senin adaletten ayrılmayacağını bildiğim için bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum:
Yanıtla (0) (0)1-Yazıda Nasrullah'ın konuşmasını yorumlarken "daha fazla Nasrullahçı" birilerine cevap vermeyi önemsemen konuyu dağıtmış. Örneğin ben Nasrullah'ın Libya değerlendirmelerine katılmıyorum, durumum ne olacak?
2-"Taliban'ın işgal sonrası özeleştiri yapıp yöntem değiştirdiğini, el Kaide ile Taliban'a toptan tavır alan" Nasrullah'ın bu tutumunun "mezhepçi bir ayrışmanın sonucu" olduğunu söylüyorsun. Nasrullah'ın konuşma metninde, eleştirdiği bu grupları İslami saymadığına dair bir ibareyi ben bulamadım. Sadece "şiddet yanlısı tekfirci hareketlere Cihadi hareket", "halka yönelik bombalı intihar eylemlerine de Şehadet eylemi" denilemeyeceğini söylüyor, bu grupların bütün mezhepleri, hatta bütün dinlerden insanları, tüm halkları hedef aldığını ifade edip eleştiriyor. Onların Sünniliği veya dini yaklaşımları ile ilgili başka bir ifade kullanmıyor. Pakistan ve Afganistan'da hepimizin nefretle karşıladığı bazı bombalı eylemleri tek tek zikrediyor. Bu eylemler yeni tarihli, yani işgal sonrasında ve sorumlusu Taliban. Üstelik çoğu Sünni camilerine yönelik ve kurbanların çoğu Sünniler. Nasrullah bunun da altını çiziyor. Kısacası senin "mezhebi ayrışma" iddianın mesnedi yok ve adil değil.
Peki insan böyle bir haksızlığı niye yapabilir? Sebep muhatabının mezhebi ise, bu da tersinden mezhepçilik olmaz mı?
3-"Sünni kökenli direniş hareketlerinin yöntemleri sebebiyle mahkum edilmesi emperyalist çıkarlara hizmet etmez mi yorumunu yapanlar olabilir" diyorsun. Umarım sen olmazsın. Çünkü bu hareketlerin saçma sapan saldırıları, en büyük meşrulaştırma aracı olarak sadece emperyalizme hizmet ediyor. Başına Sünni kelimesini getirerek tanımlamada ısrarın, sana ait vahim bir hata. (Doğrudan işgalcileri hedef alan eylemleri tenzih ederim, işbirlikçi diyerek cami cemaatini öldürenleri değil).
4-Nasrullah'ın "politikacı olduğu için Suriye ile stratejik ve mezhebi dostluğu korumak istemesinin doğal olduğunu" söylüyorsun. Bu cümleyi de sana yakıştıramadım.
böylesine rüşdünü ispat etmiş islami mücadele noktasında o kadar cefa çekmiş ümmetin medar-ı iftiharı olan seyyid hasan nasrallah'ı bu kadar rahat bir şekilde eleştirmek bir müslümana yakışmıyor.
Yanıtla (0) (0)Hasan Soylu bir soru sormuş aynı soruyu kendisine de sormalı ki adalet olsun!
Yanıtla (0) (0)Bir insanın geçmiş müktesebatı ,önceki amelleri onu ve hareketini yanlış yapmaktan korur mu?
Soru doğru aynı soruyu 3. halife hz Osman için de soracak mı?Yani döneminde meydana gelen olayları teferruatlarıyla incelensin ondan sonra konuşulsun madem herkes eleştirilebilir buyrun 3.halife dönemini irdeleyin ;karışıklıklar ,isyanlar , muaviye ve avanesinin faalietleri ,mervan bin hakemin faaliyetleri ,adaletsiz uygulamalar ,Ebu Zer sürgünü ve akabinde faili mechul saldırı(!) ...Buyrun madem sen açtın cevapla ?Ha bu arada aşerei mübeşşere uydurmasıyla cevap verme ,döneminde Hakka aykırı uygulamaları izah et?
Konu nerden nereye ! Seyyid Hasan' a yazı yazanlar biraz da onu dinleseler diyorum ,burdan seyretmek ve tek taraflı olmak ne kadar doğru? Bakın yıllardır şia ve sünni camiaya saldıranların kimler hizmetine çalıştıkları irdelenmezken neden konular özünden sapılıyor...Anlamadığım sadece hayal ürünü suçlamalarla muhatap olan direniş ve önderleri bu kadar zulme uğrarken neden hem sünni hem şia camileri,pazar yerleri ,sivil -yaşlı-çocuk demeden saldıranlar neden eleştirilmezler ,hatta kahraman ilan edilirler ,neden onlar hakkında bir tek yazı yazılmaz ,sadece geçiştirilir hayret !
Direniş sünni birey ,cami saldırısı yapmazken ,vahdete aykırı bir tutum sergilemezken ,bir takım örgütler cami,kilise ,pazar yeri demeden şia-sünni demeden kanlı saldırılar yaparken neden direnişin onurlu -şerefli meşru mücadelesi böylesine hakaret ve şaibeli şekilde vurgulanıyor ,beriki taraftan katliamlarıyla ümmete kan ağlatan örgüt bir tek eleştiri almaz hayretki ne hayret!
Sözün kısası Bülent bey Taliban ve el kaide için de yazı yazmanızı rica ediyoruz vesselam ...
Bu yazıyı eleştirenler bir anlamda yazara "sen kim oluyorsun ki, Nasrullah gibi mücahid, bir alimi eleştirmeye cüret ediyorsun" demeye getiriyorlar. Kimse verileri tartışmıyor, Nasrullah'ın büyüklüğünden, geçmişinden delil getiriyor.
Yanıtla (0) (0)Soru şu: Bir insanın geçmiş müktesebatı, önceki amelleri onu ve hareketini yanlış yapmaktan korur mu?
Bu soruyu örneğin Nasrullah'a sorsak ve Hz. Osman hakkında bir değerlendirme yapmasını istesek bize ne derdi sizce?
ARAP BAHARI KATAR'A YARADI
Yanıtla (0) (0)Katar 10 yıldır bölgede yürüttüğü aktif dış politikasının semeresini ise Arap Baharı'nın başlamasıyla aldı. Tunus ve Mısır'da rejim değişikliklerini desteklediklerini sözlü olarak açıklayan Katar, Libya ve Suriye'de ise açıkça taraf oldu. Libya lideri Muammer Kaddafi'ye karşı isyancıları silahlandırmaktan çekinmeyen Katar, Libya hava sahasının uçuşlara kapatılması fikrini de ilk ortaya atan ülkeler arasında yer aldı. Kaddafi'nin isyancıları bombalamasını engellemek için Libya hava sahasının kapatılmasının altına imza atan iki Arap ülkesinden biri de yine Katar.
Muammer Kaddafi'nin linç edilerek öldürülmesinin ardından Libyalı muhalifler bile açıklama yaparak Katar'ın iç işlerine karışmasından ve İslamcı militanları silahlandırmasından şikayet ettiler.
KADDAFİ ÖLÜNCE SURİYE'YE YÖNELDİ
Libya'da rejim değişikliğinden hemen sonra bu küçük Körfez ülkesi Suriye üzerinde odaklanmaya başladı. Suriye'de geçtiğimiz yıl mart ayından bu yana şiddet olayları devam ediyordu. Ancak geçtiğimiz yıl eylül ve ekim aylarında şiddet olayları durma noktasına gelmişti.
Ancak Suriye'deki Esad rejiminin talihsizliği Libya lideri Muammer Kaddafi'in linç edilerek öldürülmesi oldu. Katar özellikle Arap Birliği nezdinde başlattığı girişimlerle Esad rejimini köşeye sıkıştırmaya başladı. Arap Birliği ülkelerini kıskaça alan Katar, geçtiğimiz kasım ayında Suriye'ye karşı ekonomik yaptırım uygulanması kararını çıkarmayı başardı. Suriye konusunda bakılacak adres nasrallah değil, işbirlikciler başka yerlerde...
Öncelikle yazıyı üslup ve içerik olarak beğendiğimi ifade edeyim.Son zamanlarda bir çokları bu sitede çeşitli nedenlerden dolayı özellikle Suriye meselesinde,oraya buraya savruluyorlardı.
Yanıtla (0) (0)Ben Nasrullahın yazısını okurken Allahta biliyorki banada bazı ifadeleri hiç alıştığımız Nasrallahın ifadeleri gibi gelmedi.Zaten yazarda bu konulara değinmiş.Yalnız dikkat etmemiz gereken,olması gerekenle olabilecek arasındaki derin uçurumlardır.
Suriyedeki Askeri vesayet rejiminin, karşıtları sindirmekte kullandığı metot ve refleksler aslında bizim yabancı olduğumuz hallerden değildir.Daha düne kadar Türkiyede durum farklı değildi.Bence bir çok meselede eğer böyle empati yapılsa daha rahatça meseleler anlaşılır.Yazarın, Amerikanın ve Batı medyasının Bahreyn devrimini sahiplendiği iddiası son derece yanlış bir bilgidir.Öyle bir şey söz konusu değildir.Bir çoklarının burada düştüğü yanlışda sanki bütün Siiler ve alimlerinin İran ve Hızbullah hattında oldukları düşüncesidir.Bahreyndeki Şii halkın geneline yakını Sistaniyi taklit etmektedirler ve kesinlikle şiddete karşıdırlar.Bu noktadada İran ve Hizbullahla derin ihtılafları vardır.Birde dikkat edilmesi gereken Nasrallahın konumudur.O, Lübnanda Hizbullahın lideridir.Alışılmışın dışındaki güç ve dünyadaki popülütesi, ondan herkesin beklentisini büyütmüştür.Yahu Esad artık sizde seçime gidin,muhaliflerde parti kursunlar orada yarışın demek,son derece ütopik bir yaklaşımdır.Hassas konularda, Realiteyle,İdeal arasında İslami olarak bağlantıların tam kurulamamasıdır.Pragmatizm batılı bir kavramdır amma zaman ve şartların İslamda belirleyici fonksiyonu vardır.İşte tamda bu noktada Hizbullah ve Nasrallahın sembollediği liderlikle,Taliban ve benzeri tekfir ve şiddet eksenli hareketlerin farkı görülebilinir.Nasrallah onları tekfir etmemiştir.Emperyalizme karşı savaşsa bile Müslümanları tekfir edip müslümanları katleden Camilerini bombalayan hareketlere nasıl İslami hareketlerdir desin.Nasrallah kesinlikle bir politikacı değildir.Ama gerektiğinde polıtıkanın dilinide kullanır.Şiddetin dilini kullandığı gibi...Vesselam
yazdığınız yazı'dan çıkan sonuç nasrallah'ın mezheb taassubuna sahip ve dolayısıyla da islam dairesi içerisinde bir hain olduğudur. çünkü eğer taliban ve el kaideye mezhepsel suriye'ye mezhepsel ise bunun adı en hafif ihanettir. bu görüşten de ben beriyim. bu nasıl bir bakış açısıdır. oğlunu şehid vermiş önden göndermiş çilekeş bir baba, ümmeti düşünerek hareket eder bence. heva heves mezhebi taassub için evlat kurban veren bir lidere bu kadar bereket nasib olmazdı. yanlış bakış açısı sayın erdeğer...
Yanıtla (0) (0)yazmayalım diyoruz ama zorla yazdırıyorlar. (...) kendi yaşları kadar medresede ilim tahsil eden nasrallaha politikacı demek(ahlaken?*)ayıp diye düşünüyorum...siyasetçi hadi neyse.........değerlendirmeleri siyasi olabilir..bu din hem siyaset hem ibadet dinidir...ama bir ulemaya politikacı denerek hakir görüldüğünü ilk defa gördüm.bahreyndeki muhalefetle suriyedeki hareketi muhalefet ve hak arayışı görmek için ya kör olmak yada çağın haricisi olmak lazım?****
Yanıtla (0) (0)ayrıca istanbulun mahallesinden fecabookyada internette google dan bakınca islam islam dünyası müslümanlar ve islami hareketler nasıl gözüküyor?**teknoloji(amerikan) ayağının altına gelince insan kendini şamın yeşil muaviye sarayında zannediyor herhalde?******nasrallahın konuşmalarına veya fikirlerine yazı yazıp cevap vermek için bazılarının çok ekmek yemesi lazım kısaca...hatta ekmek teknesinin yanında yatması lazım.islam tarihi öğretmiştirki ilmin kapısı ahlak ve tevazudur.ilmin zirveside adalet.
Biri bana 'Semahatuş'un ne anlama geldiğini anlatsın!
Yanıtla (0) (0)Semahatuş: Affedersiniz? mi demek?
sayın yazar fazlasıyla Taliban savunuculuğuna soyunmuş,ve fakat Molla Ömerin Abd nin terör listesinde yer almadığından ,yada Talibanın Katar da ofis açcağından yada ABD nin guantanamo açılımından hiç bahsetmemiş...Biz Seyyid Hasan Nasrallah'ı ve hareketini değerlendirirken mükemmeliyetçi yada mezhepçi değerlendirmeler görüyoruz.Yıllardır İsrail ve iç dünyasında bir yığın problemle boğuşan bir hareketin kendi faydasına kararlar alması doğaldır.Ve nitekim Suriye devriminin başı Galyun un açıklamaları bu endişeleri güçlendirmektedir.Ayrıca kuzey afrika isyanlarının anti emperyal bir söylem taşımadığını ve İslami bir kimliği olmadığını herkes biliyor....
Yanıtla (0) (0)