Namus
Son dönemlerde Batman DTP Kadın Kolları tarafından “Em Jin in Ne Namusa Kesî ne, Namusa Me Azadiya Me Ye!” “Biz Kadınız Kimsenin Namusu Değiliz, Namusumuz Özgürlüğümüzdür!” yazılı pankartların şehrin belli noktalarına asılması ve söz konusu pankartların toplumun büyük bir kesiminde rahatsızlık yaratması, hatta kimi STK ve partilerin bunu yüksek sesle dillendirmesi, bölgede yaşayan her birimiz için söylem ve gündemlerimizde kendimizin dışındaki insanların dünyalarını da hesaba katma gerçeği ile bizleri tekrar yüzleştirmiştir.
Bu topraklarda yaşayan her birimiz birbirimize ölüm fermanlarını ilan etmeden, birbirlerimizin dünya görüşlerine tahammül etmeyi, adil, erdemli ve medeni bir topluma gitmenin ilk adımı olarak kabul ederek, zihnimizde tabulaştırdığımız doğmalardan mümkün mertebe soyutlanarak, şartlanmışlıklardan berileşerek, irademizi birilerinin iradesinde buharlaştırmadan, gündem ve gelişmeleri merhamet donanımlı insanlar olarak, hayrı hedefleyen bir endişeyle konuşabilmeli, tartışabilmeliyiz.
Kuşkusuz her birimiz veya her kesim, kendi beslendikleri kaynaklar ve olayı algılama biçimiyle vakıaya bir anlam yükleme durumundadır. Laik seküler bir bakış açısıyla biz kavramlarımıza bir anlam yüklediğimiz takdirde, Kur ‘an ve sahih sünneti esas alan bir bakış açısıyla ters düşmesi beklenen bir sonuçtur. Her bir kavramın, toplumların genetik kodlarında farklı anlamlar çağrıştırabilme gerçeğini göz ardı etme gibi bir lüksümüz olamaz. Binlerce yıl toplumun sosyal yaşam ve örfüne yerleşen ve hassas duyguları şekillendiren zeminlerde hoyratça bir bakış açısı sergileme lüksümüz olamaz. Kimi süreçlerde doğru bildiğimiz gerçekleri bile, toplumsal maslahat ve hikmet adına bastırabilme erdemliliğini göstermek, kendilerini demokrat gören bir zihin yapısının etik ilkeleri içerisinde yer almalıdır.
Hiçbir topluluk, kavim, devlet, organizasyon ödedikleri bedele bağlı olarak başkalarının kırmızıçizgilerini görememe zafiyetine düşmemelidirler. Böyle bir zafiyet, toplumsal barışımızı zedeleyebilecek ve fitne üretme durumunda olan güç odaklarına malzeme sunma gibi riskli bir zemini de tetikleyeceği muhtemeldir.
Tanzimatla başlayan batılılaşma sürecimiz/serüvenimizle beraber kavram ve kelimelerimizin ruhu ile de oynamaya başladık. Kitlesel hareketlerin/yapıların/kurumların bir kavramın mahşeri vicdandaki tekabüliyetini önemsememesi, birilerine bu durumun söz konusu kitlesel hareketlerin “tekebbür” psikolojisiyle açıklama hakkını vermiş olmuyor mu?
Kelimenin epistemolojik kök ve aidiyetinin tartışmasını yapmadan, kutsalları ile ilgili halen hassasiyet direnişini gösteren bir toplumda “kadın” “namus” “aidiyet” “özgürlük” gibi bir dünya görüşü ve perspektifi içeren söylemlerde bu denli rahatlığı anlamak çok güç. Hele modernizme karşı ailenin masumiyetini ve meşruiyetini güçlendirmemiz gereken böyle bir süreçte bu söylemin aileyi zayıflatan, sahih geleneksel değerlerimize karşı bireyselciliğin kontrol dışı vahametini/fitnesini besleyebilecek bir yaklaşıma müsait bir üslup. Kısacası, cesur ve riskli bir yaklaşım.
Bir müminin dünya görüşünde kavramları, eşyayı, olayları değerlendirme, tanımlama ve netleştirmede belirleyici unsurlar, vahyi ve fıtri değerlerdir. Bu değerlerin bir açılımı olarak, vicdan, duygu, tecrübe, bilgi gibi imkânları işlevsel kılıp, her şeyin sahibi olan Allahın muradına uygun, seçkin elçilerinin naif açılımlarını esas alarak,bu değerleri bir yaşam formuna dönüştürmemizle ancak adil ve fıtri bir tanımlama formunu oluşturabiliriz.
Heva ve heveslerimizin, nefislerimizin, egolarımızın kontrolünden kurtulamayan sadece yetim yeteneklerimizle hayata dair algı ve tanımlamamızı oluşturmak, bizleri çıkmaz sokaklara mahkûm edecektir.
Medeniyetimizde namus çok naif bir kavram. Geniş bir anlam dünyasına sahip. Kimi yerde dürüstlük algılanır, “Adam namusuyla çalışan biridir!” gibi.
Medeniyetimizde namus iffettir, kadının takva zırhıdır, tesettürde mücessemleşen hayâdır, Mezepotamya’ya ruh katan Selahiddin’i doğuran annenin kendini bir aile müessesesine (malbata) ait hissetme duygusudur. Kuran’ın ifadesiyle eşlerin birbirlerinin velileri olma disiplinin arka planıdır. Meşru bir örfle evlenip, özel (mahrem) bir yaşam neticesi/ ürünü olan ve aynı zamanda Allah’ın bir ayeti olan bebeğini doğuran annenin bebeğini ilk kucağına alışında babasına gönderdiği ilk bakışın arka planındaki anlam dünyasıdır. Neslin/soyun bir kimlikle şekillenmenin netliğidir. Nesebinin hukuki boyutunun meşruluğunun zımnen belirleyicisidir.
Yaşlı Kürt ninelerimizin giydikleri geniş fistanlarına (kıras) rağmen erkeklerin yanına gittiklerinde önlerine takma ihtiyaçlarını hissettikleri peştamelin sadeliğinde saklı masum bir duygudur namus…
Özgürlük de gencecik kızlarımızın batılı tarzı giyimleriyle akşam karanlığında Sanat Sokağımızda veya Diyarbakır Caddemizdeki bir cafede sanal dünyada kontrolsüz chatleşmesi değildir. Vesselam.
YAZIYA YORUM KAT
brastiji gotına şefik ğoce gotıneki raste.ez wağte ve yaziyate nvısand pır kehf ğexş bum.
Yanıtla (0) (0)*Hangi akla hizmet ederek, kendi politik çıkarlarını kullanıp, henüs anlamını dahi bilmeyen kadınların ellerine, o pankartları veriyorlar anlamadım gitti..Namusumuz azadımızmış!O zaman özgürlüğümüz olmaz ise namussuz mu oluyoruz bu durumda!Kürt kimliği önemsizdir demiyorum lakin müslüman kimliğimiz var hamd olsun.Namusumuz da var hamd olsun.Madem bu kadar önemli onlar için BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜ KARŞISINDA NİYE TEK PANKARTLARI YOK!KÜRTLÜĞÜMÜZ DİYE TUTTURDULAR MÜSLÜMANLIĞIMIZ, ALLAH'IN EMRİ BAŞIMIZIN TACI YASAKLANIYOR, KÖŞE BUCAK NERELERDELER?Eylemlerinde kadın unsurunu kullanmadan edemiyorlar zaten!Kadınlarda galeyana gelmeye de hazır!Ben onları hiç samimi bulmuyorum.ALLAH hidayet etsin..Daha ne diyeyim..
Yanıtla (0) (0)Yazınız için teşekkür ederim Şefik Hocam...Öğrenciniz Sultan Ülgey..
Saygılarımla...
yazar ve yorumcu arkadaşlar değişik konularda görüşlerini söylediler
Yanıtla (0) (0)ama
evet ama bu konudaki islami çözümden kimse bahsetmedi
bilindiği üzere namus meselesi bir ailede bir bayanın gayri meşru ilişkisinin ortaya çıkması sonrasında ailenin ortak kararı ile öldürülmesidir.
bu konuya müslüman olmayanların kendilerince çözümler bulmaya çalışması doğal.
kürt ulusalcı kesimlerinin bu konuda fikir üretleri normal ve kendilerine yakışır.
zaten nasıl bir çözüm ileri sürdükleri de kendi inanç dünyalarının bir sonucu olması doğal.
ama
kimse bu konuda islami çözümü sunmuyor
dikkat ettiyseniz yazar da bir çözüm sunmadı.
sadece bir kesimin bakış açısını eleştirdi.
bu da güzel ama
çözüm yok
ben şahsen bir şey itiraf edeyim.
Allah korusun benim yakınlarımdan bir bayan böyle bir durumda kalırsa nasıl bir tavır alacağımı bilmiorum.
ailenin alacağı ölüm fermanını mı kabul edip uygulayayım. yoksa kurani emri mi yerine getireyim bilmiorum.
ve ben kurani bildiğimi biliorum.
bu konudaki islami kural pek bilinmior.bilinse bile toplumda gündemleşmior.
toplumun bu kuralının islami olmadığını düşünüyorum.
bu düşünce erkek egemen toplumun kadına bakış açısının bir sonucu bence.
bence bu konunun tartışılması lazım.
bu da yetmez bu konuda islami çözümün toplumda gündemleşmesi lazım.
yoksa sadece DTP li kadınların fikri alternatif olarak toplumda gündemleşir.
şimsi sormak lazım.
islam bu durumdaki kadınları öldürmeyi mi emreder.
bilen varsa beri gelsin.
vesselam
Şöyle tepeden bir fotoğrafla Türkleştirme sorununa-kürt sorunuuna- bakıldığında ilginç detaylar çıkıyor...
Yanıtla (0) (0)1-PKK -ve siyasal vücudu DTP- ulusal bir kurtuluş mücadelesi verdiğini söylüyordu fakat ne hikmetse resmi beyanlarında,yazışma dilinde,kendi aralarındaki konuşmalarda hep KÜRTÇE yerine TÜRKÇE yi kullandı...
2-Ulusal Kurtuluş mücadelesi verdiğini söylediği halkın insanlarını da öldürdü...
3-Ciddi bir İslam karşıtı söylemi ön plana çıkardı,zaten hedefi Sosyalist bir dünya görüşü, fakat halktan daha fazla taban bulamayınca yeri geldi imam ları bünyesine almaya çalıştı hala da öyle
4-Bugün Kürtler çok garip şekilde gerçekten çoğu Kürt bir kaç cümle Kürtçe konuştuktan sonra ötesine gidememekte -çünkü dil kullanılmaya kullanılmya unutuluyor-Türkçe konuşarak anlaşma yolunu seçiyor mecburen...
Türkçe yi seçmesinin diğer bir nedeni farklı şive ve ağızlardaki farklılıkların -bazen- anlaşılmamaya neden olması.
5-Milyonlarca Kürt hem ekonomik nedenlerden dolayı hemde köy boşaltmalarından dolayı batıya göç etti/ettirildi.Bunun sonucunda modernizm ile yakından uzaktan ilgili olmayan milyonlarca Kürt kendini modernizmin kucağında buldu..
6-PKK ve siyasal vücudu DTP Kürtlerin ciddi anlamda modernleşmesini istemiş düğünlerinde,etkinliklerinde,kılık kıyafetlerinde,sanatçılarında bu belirgindir...
7-Şu ana kadar Kürt kadınını fistan -boyundan ayaklara kadar uzanan bir elbise- ıyla kabul eden ön kabul şimdi de zihinlerde ciddi bir zihin kırılması yaşatmaktadır... DTP bundan ciddi anlamda zarar görecektir,ilerleyen günlerde ortaya çıkar...
8-Şu an Türkleştirme Sorunu-kürt sorunu- bağlamında geriye -köye- dönüş yasası sağlansa dahi korucuların veya şu anda toprakları,arazileri kim kullanıyor ise eski sahipleri ile şimdiki kullanıcıları arasında ciddi anlamda bir çatışma konusu olacaktır...
9-Bazen oturup düşündüğümde herhalde diyorum "Allah Kürtlerin batıya göç etmesini istedi ve devletin zulmünü de sebep kıldı" yoksa ordan hiç çıkmazlardı..
şimdi ben yazar kardeşimizin söylediklerini anlamada zorlandığımı itiraf etmek istiyorum son birkaç paragrafın dışında yazarın ne demek istediğini, kime yönelik konuştuğunu ve hangi taraflara seslendiğini anlamadım. bölgemizde varolan bir realite var. bu realite dtp nin kürt halkını modernleştirici sekülerleştirici politikasını açık ve net bir şekilde dile getirmesidir. fakat biz müslümanların bu olaya yaklşımında bir netliği yok. bu anlamda müslümanların böyle bir gerçekliğe nasıl yaklaşması gerektiği cevaplanması gereklidir. yazar kardeşimiz cümle arlarında fitne ve benzeri şeylerden söz ediyor. şimdi bu fitne nedir! varolan dtp politikalarını şiddet ve çatışmaya başvurmadan gündem etmek fitne midir? fitne ise başka nasıl bir tarzla hareket edilmeli? bunların da açıklaması ve netleştirilmesi gereklidir. son olarak yazının netlikten uzak, kimi eleştirdiği, müslümanların yapmaları gerekenler ve mesajın nereye gönderilmek istendiği anlamında kapalılıkları var. meramlarımızı biraz daha net tarafı belli yazılarla dile getirmeliyiz. yoksa söylediklerinizin zıttı anlaşılabilir. mesela bu satırları yazarken dahi kapalı anlatımdan kaynaklı haksızlık etme kaygısını da taşıdığımı da ifade etmek isterim vesselam
Yanıtla (0) (0)Şefik Abemize bu güncel konuyu kaleme aldığı için kendisinden Allah razı olsun diyorum.Burdan selamlar gönderiyorum.
Yanıtla (0) (0)DTP Kadın platformu tarafından gündeme alan ve bunu ilin belirli yerlerine astıran zihniyetin bir ürünü ve yansıması olarak görmek gerekir.Kürt kökenli insanların üzerinde yıllarca değişik yöntemleriyleve uygulamalarıyla toplumu;dejenere etmeye, yozlaştırmaya, gelenekten gelen bir islami anlayışı bile yok etmeğe....vs politikalarla toplumu manevi değerlerden uzaklaştırıp,kendi zihniyetleri doğrultusunda şekillendirmeği amaç edinmişlerdir.İlk evvela toplumu sonu ve hedefi belli olmayan iddialarla yönlendirip,kendi dünya görüşlerini(komünizm-sosyalizm...)'i aşılamaya başlamışlardır. Bunların asıl amacı,halkın sorunlarına/kürt sorununa çözüm getirmek değil(asılan yazı ile anlaşılıyor ki),kürt halkının manevi değerlerini yok etmek ve dinden tümü ile uzaklaştırmaktır.
Yerel seçimler öncesi Batman'da bulunma şansına sahip oldum. Seçim propagandaları içerisinde bizim de en çok dikkatimizi çeken sloganlardan biriydi; "Biz kimsenin namusu değiliz." Bunun yanında; "Daha çok kadın daha çok demokrasi" pankartları da bir çok yere asılmıştı. Neticede Batman belediyesini Dtp'li aday kazandı. Şefik hocamın yazısını okuyunca bunun sadece seçime endeksli bir eylem olmadığını, Dtp'nin toplunmu dönüştürme projesi olduğunu görmekteğiz. Onlarda Tc gibi bu işi kadını modernleştirmek ve sekülerleştirmek üzerine bina etmiş gibi gözüküyorlar. Ayrıca dtp, halklarının geri kalmışlığının faturasınıda, Tc gibi, dine bağlamakta ve özgürleşmenin yolunun dinsel yaşamdan soyutlanmaya bağlı olduğu tezini vurgulamakta. Bu bağlamda kendilerince önemli olduğunu düşündükleri teologları, idare ettikleri illere davet ederek konferanslar verdirmekteler. Bu teologların temel savunusu, kavmi kimliklerin ön plana çıkartılması ve bunun için Tc'nin yaptığı gibi İslam öncesi medeniyetlere atıfta bulunulmasıdır. Aslında buradan şu anlaşılıyor; Dtp, tc'nin kuruluşunda yapmaya çalıştığı toplumu dönüştürme çabalarına, nufuzu olduğu alanlarda destek veriyor. Rejim açısından pekte tehlikeli olmasa gerek..
Yanıtla (0) (0)"Öyle büyük boş laflar vardırki, içinde tüm bir ulus tutsak edilebilir."
Yanıtla (0) (0)"Kendilerine zincirler oluşturmuş tutsakların özgürlüğü, zincirlrinin uzunluğu ile orantılıdır." selamlar.
\'Bu topraklarda yaşayan herbirimiz,birbirimize ölüm fermanlarını ilan etmeden birbirlrimizin dünya görüşüne tahammül etmeyi...\'diye devam eden cümlenin tamamı için biraz açıklama yapmak lazım diye düşünüyorum.Nasıl bir sabır nelere sabır önemli olan bu.Rotasını kaybetmiş bir dünyada umarsızca konuşan yaşayan milyarlarca kelle var.bunlara nehyi anil münkerde lazım olsa gerek.selam ile...
Yanıtla (0) (0)Öncelikle selam olsun batmanlı kardeşlerimize allah şefik amcamızdan razı olsun gerçekten çok güzel ve anlaşıla bilecek birşekilde yazmıştır bir insan saten ben müslümanım diyorsa giyimine çok önen mermesi lazın giyimine önem vermeyen bir insan erkek kadın fark etmez ama özelikle kadın anun kendi namusuna taaruz etmiş olur allah yar ve yardımcımız olsun [selamüaleyküm]
Yanıtla (0) (0)