Namazı da Değiştirmeye Kalktılar
Cumhuriyetin Türkçe Ezan, kılık kıyafet, şapka gibi 'devrim'leri arasında namazın formunu değiştirmek de yer alıyormuş...
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Demirel, 1921’de Birinci Meclis’te cumhuriyet önerildiğini fakat Mustafa Kemal’in kabul etmediğini söylüyor: “Çünkü Meclis kontrolünde. İstediğini aday gösterip seçtiriyor. Muhalifler aday gösterir de çoğunluk sağlarsa endişesi var.”
Aksiyon dergisine konuşan Demirel, Cumhuriyet'in kuruluşu öncesinde Mustafa Kemal'in savaş yılları sırasında diğer silah arkadaşları arasından nasıl sivrildiğini ve onları nasıl saf dışı bıraktığını anlatarak, Atatürk’ün, 1923’ten iki yıl önce, İkinci Grup tarafından önerilen cumhuriyeti reddettiğini de yeni bir iddia olarak ekledi.
ATATÜRK'ÜN KAFASINDAKİ MODEL
Demirel, Atatürk'ün devrimleriyle ilgili olarak şunları söyledi "Atatürk’ün kafasındaki model bence eski İttihat Terakki modelinden farklı değil. Yöntemi farklı olabilir. İttihat ve Terakki döneminde iki saat modeli birden kullanılmış bir ara. Yenisi gelince eskisi yok olacak deniyor. Atatürk’teki düşünce ise ‘eski geriletir’. Yenisi geldi mi onu yasaklayacaksın ki yeni hızlansın. Daha radikal bir modernleşme var. Ama Atatürk döneminde esas itibarılma bir sosyoekonomik dönüşüm asla olmadı. Toprak mülkiyeti, ekonomi değişmedi. Modernleşme ülkeye yayılmadı."
–Dönüşen neydi peki?
Şerif Mardin ‘kültür devrimi’ der. Zihniyeti değiştirmek istiyor, gelenekselliğin yerine Batılı tarzda rasyonel düşünmeyi insanların kafasına sokmaya çalışıyor, bunu da sembollerle yürütüyor. En temelde de laiklik var. Dini hem devletten hem de insanların birbiriyle gündelik ilişkisinden çıkartmak arzusu var. Bütün o geleneksel düşüncenin arkasında din olduğu düşünülüyor. Ayrıca toplumsal hayatta dinden kaynaklanan bir otorite olması istenmiyor. İttihatçılarda sekülerizm vardı ama bu keskinlikte değildi.
NAMAZA OTURARAK KILINSIN TEKLİFİ
–Bunu nasıl izleyebiliyoruz?
Halifeliğin kaldırılmasıyla bir dinî lider ve otorite ortadan kalktı. Tekke ve zaviyeler kaldırıldı. Türbe ziyaretleri yasaklandı. Yazıyı da buna bağlamak lazım. Kur’an’ın dili Arap harflerinden Latin harflerine geçildi. Tatilin olması 1935’tir. En son hamlelerden biri odur. Şapka Kanunu düzenlenmesi; fes demek din demek. Ezanın ve Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi. Hatta o kadar ileriye gidiliyor ki Şemsettin Günaltay’ın hazırladığı “Camilerde insanlar yere secde ediyorlar, üstü başı kirleniyor. Acaba kilisede olduğu gibi sandalye üzerinde namaz kılınabilir mi?” diye rapor var. Sonra bu da çok ileri diye vazgeçilmiş. Öte yandan diyanetin kurulması. Din ve devlet işlerinin ayrılmasından ziyade dinin kontrol altına alınması hedefi var. Devletin yetkili memuru ‘doğru dini’ anlatacak.
–Kurtuluş Savaşı’nın ve ilk Meclis’in bazı aktörlerini bir süre görmemeye başlıyoruz. Galiba esas konumuz bu, değil mi?
Dönem içinde rakipler kimdi diye bakalım. Birincisi İttihat ve Terakki. İttihat ve Terakki iktidara gelseydi aynısını yapardı. İttihat Terakki aynı tabana hitap ediyor. O yüzden de en tehlikelisiydi! Aynı şeyleri söylüyorlardı ve kavga çok sert oldu. İzmir Suikastı sonrasında bunların çoğunu suçsuz yere asmalarının temel sebebi bu. İttihatçılar tasfiye edildi. Cavit Bey’in hiç suçu yok, olaydan haberi bile yok. Atatürk’ün ekibi tamamına yakın İttihatçı. Akif Bayındır, demirbaşlardan biri. İstanbul’dan tehcir edilen Ermenilerin Ankara’da öldürülme işini bizzat organize eden adammış meğer. Ben de yeni öğrendim, Meclis’teki eski İttihatçıdan biri diye bakıyorum. Adamın sicili bayağı kabarık. Atıf Kamçıl var, mesela. 1908’de Fevzi Paşa’yı öldüren adam. 1939’da İsmet Paşa “Gel Atıf seni milletvekili yapalım.” diyor. Bildiğin silahşor.
İKİNCİ GRUP SAYESİNDE DEMOKRASİ KURULDU
–İttihatçılardan sonra diğer rakiplere bakalım isterseniz?
2. Grup. Dünyada 1920-21-22’de henüz demokrasi var. Almanya’da, İtalya’da, Portekiz’de ve Latin Amerika’da faşizmin yükselmesiyle bütün dünyanın kapanması an meselesi. Öyle bir dönemde İkinci Grup sayesinde dünyadaki diğerleri gibi bir demokrasi kurmuşuz aslında. Bayağı tartışıyoruz; Atatürk’e rağmen kanunlar çıkıyor. İkinci Grup reformları kesinlikle devam ettirirdi. Zihniyet olarak topluma sindirerek de götürebilirdi, daha çoğulcu da olabilirdi. Bu kadar radikal yapmazlardı. Aslında biliyor musunuz, Cumhuriyet ilan edilmeden 2 yıl önce 2. Grup cumhuriyeti öneriyor.
İKİNCİ GRUP CUMHURİYET ÖNERDİ ATATÜRK REDDETTİ
–Nasıl yani?
1921’de İkinci Grup cumhuriyet öneriyor ve Atatürk reddediyor. Bizde Cumhuriyet’in ilanı 21 Anayasası’nın birkaç maddesinin değiştirilmesiyle yapılıyor. Eskiden bakanlar Meclis tarafından tek tek seçiliyordu. Anayasada küçük bir değişiklikle başbakan atanıyor, o da kabine oluşturuyor. “Türkiye devletinin şekl-i hükümeti cumhuriyettir” denilerek kabine sistemine geçiliyor. Cumhuriyet değerleri, cumhuriyet ideolojisi hikâyesi başlamamış, telaffuz edilmiyor. 29 Ekim 1923’teki anayasa değişikliği ile Cumhuriyet ilan edilirken yepyeni bir Meclis seçildi; onlar da oturdu anayasa yazdılar değil durum. Yine bu anayasa değişikliği yapılırken ‘devletin dini İslam’dır’ maddesi konuyor. Daha önce yok. Cumhuriyet kelimesinden millet korkar düşüncesiyle yapılıyor bu. İkinci Grup’un 1921’de önerdiği kabine sistemi 23’te Cumhuriyet ilan edilirken önerilenle aynı. Atatürk ve Birinci Grup 21’de reddediyor bunu.
–Reddetmesinin sebebi ne?
Çünkü daha o zaman Meclis kontrolünde. İstediği kişiyi aday gösteriyor, seçtirtiyor. Muhalifler aday gösterir de çoğunluk sağlarsa endişesi var belki. Hakikaten de böyle birçok kanun değişiyor.
–2 sene öncesinden reddedilmeseydi ne olacaktı?
Şimdi Cumhuriyet’in 90. değil 92. yılını kutlayacaktık. Adamlar aynı yıl insan hakları, hürriyet-i şahsiye diye bir kanun çıkartıyorlar. O da 25’te kaldırılıyor yürürlükten. O kanun hürriyet lehine devlet memurlarına kısıtlama getiriyor. “Temel hak ve özgürlükler esastır, bunun kullanılmasını memuriyet nüfuzuyla engelleyen devlet memurlarına şu kadardan şu kadara ceza verilir.” diyor. “Özgürlük esastır, bunun kullanmasını engellersen seni atarım.” diyor devlet memurluğundan.
İKİNCİ GRUP TAKİBE ALINIYOR
–İkinci Grup, İttihatçılarla mesafeli mi?
Tabii. Meclis’te Birinci Grup’un (Atatürk’ü destekleyen) çok şiddetli bir İttihatçı bağlantısı var, İkinci Grup’un yok. Büyük çoğunluğu, 1908-12 arasında İstanbul Hukuk Fakültesi’nde okumuş insanlar.
–Peki sonrasında başlarına neler geliyor onların? Var mı içlerinde sivrilenler?
Bütün tek parti döneminde polis takibindeler. 45’e gelinceye kadar hepsi siyasi olarak zaten yaşlanmış ve siyaseten de perişan durumdalar. Mesela o Kara Vasıf… İttihatçılar adına Millî Mücadele’ye ilk liderlik yapan adam. 6 çocuğu var. Kimse iş vermiyor. Perişan hâlde.
–Siz İkinci Grup devam etseydi benzer bir modernleşmeyi yapacaktı diyebiliyor muyuz?
Yapardı ama daha iyi olurdu. Daha yavaş yapardı, daha kalıcı olabilirdi. Atatürk devrimlerine baktığımız zaman esas itibarıyla şehre hitap ediyor. Yani şehirli nüfus üzerine ve şehir içerisinde de öğretmene, doktora ve subaya. Bu üç meslek grubu önemli. Öğretmen okulda çocukların sosyalizasyon işini hallediyor. Hadi o tezgâhtan kurtardı nasılsa bir süre sonra askere gidecek. E, bir de doktor çok önemli. Adam ne derse onu yapıyorsun. Bunlara Kemalist devrimlerin kalıcılığı görevi veriliyor. 6 oktan biri olan İnkılapçılığın tanımı yanlış bilinir. İnkılap yapmak gibi bir ilke zannedilir. Öyle değil. “İnkılapçılık bugüne kadar yapmış olduğumuz işlerin korunması için uyanık zihinlerde insanlar yetiştirmektir.” diyor maddede. 1935 kongresinde adamın biri “Şimdiye kadar ne yapmak istiyorsak hepsini yaptık. O zaman bu inkılapçılığa ne lüzum var, niye hâlâ inkılapçıyız.” diyor. Cevabı da kendi veriyor. “Biz bunları yaptık. Bunların korunması için gençler, sağlam dimağlar yetiştirmeliyiz.” diyor. Köydeki kesim için bir şey ifade etmiyor bunlar. Bugünkü gibi iletişim imkânları da yok. Bir de korkuyor, aman ‘devletle işim olmasın’ diye şehre gitmiyor adam. İkinci Grup kırsala da hitap eden bir modernleşmeyi yürütebilirdi, kim bilir?
HABERE YORUM KAT