Müzik ve Kimlik(sizlik)
Asım Gültekin, Cemal Reşit Rey Salonunda gerçekleştirilen “İz Bırakan Ezgiler” programını değerlendirdiği yazısında, ‘İslami müzik’ ve ‘Müslüman müzisyenler’e patronaj işlevi görmekten imtina edenlere önemli eleştirilerde bulunmuş.
Asım Gültekin’in Karar gazetesinde yayımlanan konuyla alakalı yazısı (02 Mart 2019) şöyle:
Sistem Muhalifi Ezgiler Hiç Yok Olmayacak!
28 Şubat akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonunda idim. İz Bırakan Ezgiler isimli konser için orada idim. Hem de heyecanla. Türk müziğinde son 30 yıl içerisinde nevi şahsına münhasır çok kıymetli bir yol açan ezgi, marş tarzı besteler ilk defa Cemal Reşit Rey’de icra edilecek idi.
Ezgi, marş deyince elbette aklınıza Ömer Karaoğlu, Taner Yüncüoğlu, Aykut Kuşkaya, Barbaros Ceylan, Tamer Duman, Eşref Ziya, Abdülbaki Kömür, Adil Avaz, Mesut Çakmak, Grup Genç, Grup Kıvılcım, Grup Yürüyüş, Mehmet Ali Aslan, Murat Polat, Abdullah Taşkıran, Ergün Ekşi, Emirhan Ertürk, Mustafa Demirci, Bestami Korkmaz, Erdoğan Akın, Mikail, Hakan Aykut, Hakan Ayaz, Kardeşlik Çağrısı, Şehidler Kervanı, Umut Mürare, Osman Eriş, Gündoğar, Ammar Acarlıoğlu, Yusuf Goncagül, Asaf Ekin gibi isimlerin ve daha birçok ismin icra ettiği müzik gelsin.
***
Bu müzisyenler müziğimize sundukları üç hususiyetle çok önemlidir:
1- Yaşadığı çağa tanıklık edemez hale düşmüş, ağırlıklı nostalji ve kendini tekrar mahkumu Türk müziğine yeni arayışlar sundular.
2- Bunu yaparken son yüzyılın Türk şiirinin usta şairlerinin şiirlerinden besteler yaptılar. Benim Türk müziğinin tıkanmışlığını ancak Türk şiiri ile sağlıklı bir yakınlaşma ile aşabileceği tezime en yakın duruşa bu İslamcı müzisyenler sahip oldu. Sosyalist müzisyenler 70li 80li yıllarda buna biraz yaklaşmışlardı fakat onların çoğu barlara, gazinolara teslim olmaktan kurtulamadılar. “Ben meyhanede, barda çalmam” diyebilen Ahmet Kaya mevzunun farkında olanlarından idi.
Üçüncü önemli katkıları eğlence endüstrisine teslim olmadan müzik yapmayı sürdürebilmiş olmaları idi. Müzik sektöründe eğlence için müzik yapmanın olmazsa olmaz kural haline getirildiği son 94 yıldır (Tekkelerin kapatılması ile müzik eğlence sektörüne boyunduruğuna mahkum edildi) insanlığın erdemleri için müziğini icra eden çağının tanığı diyebileceğimiz sanatçıların köküne nerdeyse kibrit suyu döküldü.
Elbette insanların heva ve heveslerine hitap etmeden müzik yapabilmek zor idi. Müşterisizliğe kendini feda etmek demek idi bu. Çünkü siz müziğinizde Kudüs’ten bahsettiğinizde size milyonlar kulaklarını tıkayacaktı. Siz “Kudüs göklerinde kara bulutlar” dediğinizde ekranların sahipleri, gazetelerin sahipleri, radyo yönetimleri size kapılarını kapatacaktı. Kapattılar da!
Gazinoda Kudüs’ten bahsedemezdiniz, idam sehpalarına gönderilen insanlık güzeli alimlerden bahsedemezdiniz meyhanede. Müzikte İslamın yeryüzüne hakim olmasını istediğinizi söylemenin keyif kaçıran bir tarafı vardı.
Onlar bu müzisyenlerimize sağır kalmayı çok iyi bildiler. Yönetenler. Türlü türlü yönetenler. Müziği insanlığın erdemleri için icra etmek isteyen insanları 30 yıl boyunca boğmaya çalıştılar. Önce dindar çevre medyası yok saydı, sonra yönetici taifesi yok saydı. Entelektüelleri de dindarların yok saymada yarış halinde idi. Bu müziklerin özünde nasıl bir cevhere, güce sahip olduğunu göremiyorlardı birçoğu. Saçma sapan isimler takarak boğmaya çalıştılar onu.
Ne merdiven altı tekkelerde kendine bir yer bulabiliyordu bu müzik ne gazinoda, ne okullarda ne televizyonlarda. Türkiye’de kitabevlerinin kitabevi olduğu yıllarda kitabevleri himayesine almıştı bu önemli müzisyenleri. Sonra o kitabevlerini kovduk hayatımızdan. Oraları kırtasiye ve cep telefonu satış yerlerine dönüştü.
Sonra dindar çevre partileri belediyeleri aldığında belediyeler de bu müziğe kapalı durdular. Ramazan pidesi muamelesi çektiler günah çıkarırcasına. Ciğeri beş para etmez eğlence sektörü müzisyenlerine 50-100 bin liralar onur duyularak takdim edilirken İslamcı müzisyenlere ya kapılar kapalı tutuldu ya da düğün orkestralarına bile verilen paralardan çok daha azı sadece Ramazanlarda layık görülmeye çalışıldı yıllarca.
***
Başka işler yaparak geçinmeye çalıştılar onlar da. Kimisi profesör oldu kimi pazarlamacı kimi dönerci kimisi işsiz yaşadı yıllarca. Kimisi ise müziğe de küstü hayata da…
Ama arkalarında çok güzel eserler bıraktılar. Birbirinden güzel besteler. O bestelere unutulmaz ezgiler denildi, iz bırakan ezgiler denildi. Günümüzde milyonlar bu müziği izlemeye devam ediyor. Ekranlar onlara kapatılsa da, gazeteler onlardan bahsetmese de. Hiçbir zaman popüler olmadılar ama onları dinleyen nitelikli birileri oldu hep. Ve olacak da!
CRR’de ilk defa ezgilerimize, marşlarımıza kapı açan tüm yetkilileri yürekten tebrik ediyorum.
HABERE YORUM KAT