
Müstemlekecilik dışlanarak Kapitalizm eleştirisi yapılabilir mi?
Türkiye’de seksenli yıllardan itibaren oryantalizme yönelik eleştirilerde Batı’nın Doğu algısı öne çıkmıştı. Doğal olarak Edward Said’in Oryantalizm adlı eseri de bu çerçeve de okundu"
Selçuk Türkyılmaz Yeni Şafak yayınlanan yazısında Edward Said'in oryantalizm kitabı bağlamında, Avrupa solunun ve Türkiye'deki bazı kesimlerin kapitalizm eleştirisinin zaaf ve çelişkisini ele alıyor. Müstemlekecilik merkeze alınmadan yapılan kapitalizm eleştirilerinin, Batınin işgal ve sömürü politikalarina işbirliği getirdiğini ifade ediyor.
Selçuk Türkyılmaz/Yeni Şafak
Kapitalizm eleştirisi tek başına yeterli değil
Türkiye’de seksenli yıllardan itibaren oryantalizme yönelik eleştirilerde Batı’nın Doğu algısı öne çıkmıştı. Özellikle telif eserlerde oryantalistlerin Doğu’yu ve bizi tanıma derecesi üzerinde durulmuştu. Doğal olarak Edward Said’in Oryantalizm adlı eseri de bu çerçevede okundu. Bunda Tanzimat sonrası edebiyatımızda oryantalistlere yönelik ilk eleştirilerin payı büyüktür. 1870’lerden itibaren yayımlanan eserler, oryantalistlerin Şark’ı tanıyıp tanımaması üzerinden şekillenmişti. Namık Kemal’in meşhur makalesinin başlığı da “Avrupa Şark’ı Bilmez” şeklindeydi. Sonraki dönemlerde yayımlanan eserler aşağı yukarı aynı çizgidedir. Ömer Seyfettin’in “Gizli Mabet” adlı hikâyesinde de olay Şark’ı tanımak isteyen bir Avrupalı ekseninde gelişir.
Edward Said’in meşhur kitabı Oryantalizm’in Türkçe çevirisinin ilk baskı tarihi 1982’dir. Kitabın İngilizce ilk baskısı da 1978’de yapıldı. O dönemin koşullarında Oryantalizm’in bu kadar kısa sürede Türkçeye çevrilip basılması oldukça önemliydi. Birkaç yıl sonra Rahmetli Cemil Meriç’in bu kitapla ilgili değerlendirmelerini okumuştum. Oryantalizm’in Türkçe baskısıyla ilgili bir ayrıntının altının çizilmesi gerekir. Pınar Yayınları tercüme kitaba “Sömürgeciliğin Keşif Kolu” alt başlığını ilave etmişti. Bu alt başlık o zaman Cemil Meriç’in de dikkatini çekmişti. Yıllar sonra Cevat Özkaya’dan bu ilavenin hikâyesini dinledim. Kitabın orijinalinde yer almayan bu alt başlık kendisinin fikriymiş. Aslında “Sömürgeciliğin Keşif Kolu” alt başlığı bir yorumu yansıtıyordu ve kitabın doğru bir şekilde anlaşılmasına imkân veriyordu. Daha doğrusu oryantalist çalışmaların bağlamı bu alt başlık ile çarpıcı bir şekilde okuyucunun dikkatine sunuluyordu. Yıllar sonra Edward Said’in Oryantalizm başlıklı kitabı başka bir yayınevi tarafından yeni bir tercüme ile basıldığında bu alt başlığa yer verilmedi.
Cemil Meriç, “Oryantalizm”le ilgili yazılarından birinde “bu kitabı biz yazmalıydık” demişti. Bu yakınmanın ya da gıptanın ne anlama geldiği üzerinde düşünmüş olsam da Cemil Meriç’in hislerine tercüman olabilecek doyurucu bir açıklama yoktu. Keşke Cemil Meriç ne demek istediğini kendisi açıklasaydı. Marksizm geçmişi ile kolonyalizmin anlaşılmasına yönelik bir makale entellektüel hayatımızda kalıcı tesirler uyandırabilirdi. Üstelik Cemil Meriç Fransız Komünist Parti’sinin Cezayir bağımsızlık savaşında Fransız kolonyalizmine desteğini de eleştiri konusu yapmıştı. Fakat o yıllarda genel olarak Avrupa kolonyalizmine yönelik eleştirel bir literatür henüz ortaya çıkmamıştı. Cemil Meriç’in Fransız soluna yönelik eleştirileri en azından benim için çok çarpıcıydı fakat daha sonra sistemli bir eleştiri ortaya çıkmadı. Üstadın ömrünün son dönemleriydi. “Sömürgeciliğin Keşif Kolu” alt başlığı bir çığır açtı fakat bu çığırın genişlemesi için biraz daha beklemek gerekti.
Said’in “Kültür ve Emperyalizm” başlıklı kitabında şarkiyatçılığın bağlamı biraz daha vuzuha kavuşur. Bunun Türk fikir hayatına tesir derecesini belirlemek de ayrı bir meseledir. Karl Marks’ın kapitalizm eleştirisinin kolonyalizmin tahlili bakımından ne derece değerli olduğu sorusunun cevabı üzerinde ayrıca durulabilir. Fakat Marks’ın da Avrupamerkezci bakış ile malul olduğunu bilmek gerekir. Türkiye’de farklı ideolojik grupların “Avrupa hayranlığı”nı tam da bu bağlamda tartışmak gerekir. Bugün sol düşünceyi temsil eden çevrelerin Avrupamerkezci bir bakışı içselleştirmiş olması kolonyalizm bağlamının önemini bir kez daha ortaya koyar. Milliyetçi ve muhafazakâr çevreler de aynı hayranlık ile maluldür. Aktüel bir örnek olduğu için yazmakta bir sakınca görmüyorum, bugün, Kuzey Kıbrıslı birinin çıkıp da İngiliz kolonyal yönetimine övgüler düzmesi bizim için çok önemli bir meseledir. Bu durumu “sömürge zihniyeti” kavramıyla açıklayamayız, çünkü anlaşılmaz. Müstemleke zihniyeti ne demektir sorusunu tekrar tekrar cevaplamaya çalışmamız gerekir.
Cebelitarık, Malta, Kıbrıs adaları İngiliz sisteminin en önemli uğrak yerleriydi. Bu adalar İskenderiye ve Aden üzerinden Hindistan’a bağlanıyordu ve müstemleke sisteminde ayrıcalıklı bir yere sahipti. Deniz hâkimiyeti teorisinin ortaya çıkmasına imkân veren yerlerle zihniyet biçimleri arasındaki bağlantıyı görmek gerekir. Kuşkusuz bu da aktüel çatışmalarda tarafları çok daha kapsamlı bir şekilde tahlil etmemize imkân verecektir.
Fanonlar ve Ahmet bin Bellalar bir çığır açmıştı. Said’in genişlettiği çığırdan da “keşif kolu” kavramı çıktı. Kapitalizm eleştirisi tek başına yeterli değil, müstemlekeciliğin ne olduğu sorusuna cevap bulmak gerekir.
HABERE YORUM KAT
Ayrıntılarda boğdular bizi.........oysa herşey çok sade,basit ve yalındı..............günah yada sevab sadece sahih iman sahibi müminler için gecerliydi.bu nedenle İMAN olmazsa olmazdı.gayrimüslimlerin salih amellerinin Allah katında bir değeri yoktu.Allahın farz kıldığı haramları meşrulaştıranlarla hiçbir sorunu olmayanlara İMAN-TEVHİD anlatilması gerekirken,günah ve sevaptan bahsediliyor.biz nasıl buhale geldik,getirildik.....küfre korku salmayan bir iman,küfürle kanka bir İslam anlayışı..............
Yanıtla (0) (0)Kapitalizm'in öznesi, başat hedefi .. ifsad hareketlerine , gayri/meşru olgulara zemin hazırlamaktır .. Beslendiği nemalandigi ve mamalandigi ana kaynaklar bunlardır ..
Yanıtla (0) (0)