1. HABERLER

  2. HABER

  3. MEDYA

  4. Müslümanlara Medya ve Siyasette Skandal Ayrımcılık
Müslümanlara Medya ve Siyasette Skandal Ayrımcılık

Müslümanlara Medya ve Siyasette Skandal Ayrımcılık

Şiddet her ülkede var. ABD'deki aşırılıkçı Hıristiyan milisleri ve Filistin'deki Yahudi şiddeti bir dine dayandırılmadı. Fakat İslam konusunda şiddet direkt dine dayandırılıyor. Yaser El Zeatire’nin yorumu:

14 Kasım 2010 Pazar 16:59A+A-

Müslümanlara medya ve siyasette skandal ayrımcılık / Yaser El Zeatire

Müslüman kimliğimizle gurur duymamıza rağmen farklı tasnifleriyle ırkçı ayrımcılık şekillerini reddediyoruz; ancak bizler medyanın ilgilendiği konuları ve gürültülerini belirli aralıklarla izlediğimiz zamanlar, Batı medyasının (doğal olarak Batı siyasetinin ifadesi olarak) diğer milletlere ve din mensuplarına oranla Müslümanlara yönelik bu çifte standartlığı kınıyoruz.

Daha da kötüsü bu çifte standartlığın, büyük bölümü rejimlerin hegemonyası altında olan Arap medyasında da bulunması.

Bu satırlarda medyanın bazı sorunlara yönelik tutumlarındaki ironileri, bahsini ettiğimiz çifte standartlığa örnek olarak tespit ettik. Belki de ele alınabilecek en önemli örnek Yahudi hahamları ile Müslüman alimler arasındaki fetva meselesiyle ilgili. Aylar önce ünlü haham Ovadia Yosef'in açıklamalarını dinlemiştik. Yosef açıklamalarında Filistinlilerin 'vebaya yakalanıp yok olmaları' gerektiği çağrısı yapmıştı. Bu açıklamalar İbrani devletindeki birçok hahamın ağzından çıkan ve çocuklar da dahil Filistinlilerin ve Arapların öldürülmesi fetvaları derecesine çıkmadı. Washington'un Yosef'in açıklamalarını kınadığı söylenecektir; ancak bu kınama bu adamın İsrail hükümetindeki Şas hareketinin manevi rehberi olmak gibi siyasi konumu sebebiyle yapılırken hiçbir gün kesilmeyen Filistinlilerin ve Arapların öldürülmesine ilişkin başka ırkçı öldürme fetvaları görmezlikten gelindi.

Ramazan ayında Lübnan Menar ve ANB televizyonları Lübnanlı Hıristiyan çevrelerin baskılarından dolayı 'Mesih' dizisini yayından kaldırmışlardı. Bu olay sıradan bir olaymış gibi geçiştirildi. Tam tersi olsaydı dünya yaratıcı düşünceyle savaşan 'İslamcı karanlık güçlere' karşı ayağa kalkardı. Geçen yıl 'Azazil' adlı romana yönelik de aynı durum yaşandı. Hıristiyan çevreler romana saldırmış ve davalar açmıştı. Hiç kimse o gün bu konu üzerinde durmadı. Yıllar önce bazı İslamcılar 'Deniz Yosunları Şöleni' romanına itiraz ettiğinde tutum farklıydı. Mısır'da Papa Şanuda, Müslüman olmuş kadınlar için kilisede tutuklama kampları kuruyor ve hiç kimse bu olay üzerinde durmazken Müslüman bir alim yaptıklarından dolayı bir erkeği veya kadını tekfir ettiğinde dünya ayağa kalkıyor.

Her gün Taliban hareketinin uygulamalarına ilişkin haber duyuyoruz. Bu durum yıllardır tekrarlanıyor. Burnu kesilen kadının durumunda olduğu gibi doğru ve yanlış şekilde bu haberler veriliyor. Amerikan Time dergisi kadını kapak ve dosya konusu yaptı. Oysa Taliban'ın ailevi anlaşmazlığın sonucu olan bu olayla hiçbir ilişkisi yok. Fakat Uganda'da 'Rabbin ordusunun' daha çirkin uygulamaları bu türden medya yoğunlaşmasına maruz kalmıyor.

Dünya Bağdat'daki kilise katliamını kınadı. Bu katliam şüphesiz kınanmayı hak ediyor, ancak Iraklı Hıristiyanların yarısının tehciri üzerinde bu kadar durulması, Müslümanlara yönelik klasik önyargının bir parçasıydı. Sebep ise işgalden sonra ve önce Hıristiyanlara verildiği gibi başka Iraklılara da Avrupa'ya göç etme kolaylığı verilirse Iraklılar Avrupa'ya gitmekte tereddüt etmezdi. Bilgi bağlamında Hıristiyanlardan ölenlerin sayısı Sünni ve Şii Müslümanlardan ölenlerin sayısına oranla çok az.

Bazıları Amerikalı piskopos Terry Jones'un 11 Eylül saldırılarının yıldönümünde Kur'an yakılması hususundaki açıklamasına yönelik ret dalgasına işaret edecektir. Fakat işin aslı reddetme, ilkesellikten dolayı değil, Kur'an yakılmasının Afganistan'daki Amerikan askerleri üzerindeki etkisine yoğunlaştı.

Şiddet her ülkede var. ABD'deki aşırılıkçı Hıristiyan milisleri ve Filistin'deki Yahudi şiddeti bir dine dayandırılmadı. Fakat İslam konusunda şiddet direkt dine dayandırılıyor. Bu durum, dedikleri gibi şiddetle savaş değil, İslam'ı karalama süreci kapsamında gerçekleşiyor. Müslümanlara yönelik bu önyargı yakın zamanda duracak gibi değil. Bu önyargıyı cesaretlendiren de birçok Arap rejiminin bu önyargının varlığından dolayı katkıları olmasa da rahatlamış görünmeleri... Katar gazetesi El Arap, Ürdünlü yazar, 10 Kasım 2010

ZAMAN

HABERE YORUM KAT