Müslüman Tutsaklara Özgürlük
Tahşiye Operasyonu, Türk yargı sistemi içinde Müslümanlara kurulan kumpasların son örneği idi. Bu tür kumpaslarla halen cezaevlerinde yatan yüzlerce Müslüman var. Umurumuzda mı?
Tahşiyeci adı verilen bu küçük grup, Risale-i Nur talebeleriydi ve Fethullah Gülen'in bu çizgideki aykırılıklarını eleştiriyorlardı. Bu grubun diğer Nur talebeleri gibi aşırı kelami yorumlarına katılmamız mümkün değil; ama bunlar dindar, musalli, haşr gününe inanan insanlar.
Kemalist yargının "irtica" refleksinden yararlanan Gülenci yargı mensupları, Gülenci çizgiden beri olmaya çalışan bu insanların evlerini "irticai kalkışma" içindeler iddiasıyla Paralel Polislere bastırttılar. Suç unsuru olarak önceden kurgulanmış bir sürü senaryo, arama anında evin uygun köşelerine bırakılmış el bombası ve esrar poşetçikleri buldular (!). Paralel Yapı, Kemalist vesayetin "irtica" fobisini de harekete geçirerek bu kumpas senaryosunu hem yazdı, hem oynadı.
Lozan'dan icazet alan Kemalist Türk ulus yapısı ve oligarşisi, başından bu yana bu tür iz'ansız, iffetsiz, zalim kurgularla yerli olanı, fıtri ve İslami olanı öteledi, baskıladı, tasfiye edemese bile diz çöktürmeye zorladı.
Tek Parti ve Milli Şef'lik döneminde de; 1960 İhtilali, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 İhtilali, 28 Şubat 1997 Post-modern Darbesi ve 27 Nisan 2007 Muhtırası süreçlerinde de Kemalist asker-sivil bürokrasinin yargıdan medyaya, eğitimden polise, sermayedarlardan dış istihbarat birimlerine kadar nasıl da "parelel" şekilde çalıştıklarını hep gördük.
Yargıda Gülencilerin hukuksuz senaryo tatbikatları ise, bugüne kadar “karşıtına sığınarak” var olmaya çalışan Fethullah Gülen taifesinin, bu sefer “karşıtına benzeyerek” muktedir olmaya çalışmasıyla su yüzüne çıktı.
Çevre’yi ezen oligarşik Merkez’e karşı vesayetten kurtulmak ve hukukileşmek için AK Parti yönetimleri sürecinde önemli hamleler yapıldı.
Özel Hal uygulamasının ve gözaltında işkencenin kaldırılması ilk olumlu adımdı.
Hukuki iyileştirmeler, başörtüsü yasağının kamusal alanda da kaldırılması, İHO’larının yeniden açılıp katsayı zulmüne son verilmesi, ırkçı Ant ritüelinin iptali, öğrencilere militarizmi dayatan Milli Güvenlik Dersleri’nin kaldırılması diğer ileri adımlar. Hak’kın ve ezilen Çevre’nin sesine kulak veren bu açılımlar tabii ki çok önemli kazanımlardır.
Ama Türkiye’deki vesayetten kopma süreci hala topal, hala kırıkları var. Bunlardan birisi de 28 Şubat süreci öncesi ve sonrasında “Taşhiye Örgütü” gibi kumpasa gelmiş, işkenceler altında ifadeleri alınmış Müslümanlar ve muhalif tutsaklardır.
Derin Devlet’in statüko refleksi ve 28 Şubat Darbe mantığının komplo ve iftiraları neticesinde cezaevlerinde yatan binlerce mahkum var. Bu süreçlerde Tahşiye Operasyonu gibi yargısal-polisiye kumpaslarla Sivas Davası, İslami Hareket Davası, Hizbullah Davası, Hizb-ut Tahrir Davaları, İBDA/C Davası, Tevhid-Selam Davası, Malatyalılar Davası, AFİD Davası gibi birçok Müslüman çevreye komplo kuruldu ve yüzlercesi hala tutsak.
Geçen hafta İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Şubat post-modern darbesi etkisindeki yargının verdiği kararların resmen hükümsüz olduğuna karar verdi. Çünkü başta Yargıtay olmak üzere o zamanki yargı, Genel Kurmay Başkanlığı’nda “brifing”lendirilmişlerdi. Yani 28 Şubat mantığı ile davranan Türk yargısı, İstiklal Mahkemeleri yargısından farksız hale getirilmişti.
Kaldı ki anayasal suç olmasına rağmen işkenceler altında alınan ifadelerle DGM’ler mağdur insanlara ağır cezaları yapıştırmıştı.
Yargıda Kemalist yapılanma ve Gülenci Paralel Yapı nüvelenmesi varlığını hala sürdürüyor.
Şimdi hukukileşme ve özgürleşme sırası yargıda.
Binlerce muhalif ve Müslüman siyasi tutsak için yaşanan zulümlerin birikimini de düşünülerek “Genel Af” gündeme gelmelidir. Hiç değilse brifinglendirilmiş yargı kararlarının iptalini ve yeniden adil-şeffaf yargı zorunluluğunu gündemleştirebilmeliyiz.
28 Şubat’ın yıldönümünde Özgür-Der birçok ilde yaptığı eylemlerle Müslüman tutsaklar sorununu gündeme getirdi. Bu insani ve fıtri çabayı medyamız görmedi. Ama tüm umursamazlıklara rağmen Hak’kın ve doğruların haykırılması ibâdi bir görev...
Sorumlulara yeniden bir hatırlatma, bir uyarı. Haşr gününü gözetenler için…
YAZIYA YORUM KAT