Müslüman Öğrencilerin Düzenlediği Ümmet İftarlarının Dördüncüsü Gerçekleşti
28 Haziran Salı günü Süleymaniye Camii'nin avlusunda Üniversiteli Müslüman öğrenciler tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen ümmet iftarı yapıldı.
Organizasyonunu üniversitelerdeki öğrenci topluluklarının üstlendiği iftar Tayyip Sümbül'ün okuduğu Kur'an tilaveti ile başladı. Ardından okunan ayetlerin meali Muhammed İbrahim Fidan tarafından verildi. Topluluk adına selamlama konuşmasını Hacer Özdemir yaptı. Özdemir, konuşmasına bu organizasyonu yapmalarının amaçlarını ifade ederek başladı. Birlik olmanın öneminden bahsederek sözüne ümmet coğrafyalarındaki acılardan ve zulümden bahsederek devam etti.
Daha sonra üniversitelerdeki faşist-sol güruhların birtakım baskı ve zorbalık yöntemleriyle buralarda tahakküm kuramaya çalıştıklarını ifade ederek Müslüman öğrencilerin onlara istediklerini vermeyeceklerini ve içini boşalttıkları ilim yuvası kavramını yine Allah'ın adının anıldığı yerlere dönüştüreceklerini vurguladı. Üniversitelerde kasıtlı barındırılan terör sevici hocalarla gençlerin kafasının karıştırılmaya çalışıldığını ifade etti. Ayrıca öğrencilerine karşı adil davranmak zorunda olan bu kurumların tüm saldırganlığına ve haksızlığına rağmen bu şahısları tolore ederken Müslüman öğrencilere adaletsiz davrandığını da örneklendirerek anlattı. Özdemir, sözlerine iftara katılanlara teşekkür ederek son verdi. Ümmet iftarı programı Murad Karaca'nın yaptığı dua sonrası gerçekleşti.
Yapılan konuşmanın tam metni:
Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun kardeşlerim. Bu yıl dördüncüsünü düzenlediğimiz ümmet iftarına teşriflerinizden dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ederiz. Bu organizasyonu her yıl yapmayı tanışmak ve aramızdaki muhabbeti kuvvetlendirmek adına önemsiyoruz. Bu vesileyle İslam âlemindeki tüm ayrılıklara inat Allah’ın Kur’an’da bize emrettiği gibi birlik oluyoruz elhamdülillah.
Ümmet iftarı düzenlememizin elbette başka sebepleri de bulunmaktadır. Bunlardan biri de İslam beldelerinde Müslümanlara karşı uygulanan saldırılar, zulümler karşısında kardeşlerimizin yanlarında olduğumuzu, onların yalnız olmadığını gösterme amacını taşımaktadır. Bugün Suriye’de tüm dünyanın utanç dolu sessizliği içinde adeta bir halk soykırıma uğramaktadır. Esed hanedanlığının emperyalist dostlarıyla beraber nasıl ayakta tutulmaya çalışıldığını hep birlikte izlemekteyiz. ABD’siyle, Rusya’sıyla, İran’ıyla, Çin’iyle ve daha birçok devlet eliyle Suriye halkı açık bir zulme maruz kalmaktadır. Tüm bunlara rağmen onurlu bir direniş 5 yıldır sürmektedir. Suriye direnişi bizlere çok şey öğretti. Kimin mazlumun kimin zalimin yanında olduğunu, kimin adaletli davranıp kimin davranmadığını, kimin taassup benzeri bir takım çıkarlar gözettiğini öğretti bize.
Bizler İstanbul’da okuyan Üniversiteli Müslümanlar olarak Suriye’de, Filistin'de, Mısır'da, Arakan ’da, Bangladeş’te, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da zulüm altında bulunan kardeşlerimizin yalnız olmadığını, onların mücadelelerinin yanında olduğumuzu, onları unutmadığımızı bir kez daha vurguluyoruz. Kardeşler burada bir hususun altını çizmekte yarar var. Her yerde Müslümanlar, zulüm altında yaşıyor diye yılgınlığa düşmemeliyiz. Bir yerlerde Müslümanlar her türlü zulme rağmen ye’se düşmüyorsa bizim de düşmeye hakkımız yoktur. Suriye’de devam eden zulme hala direnen Müslümanlar varsa bu başlı başına bir zaferdir, buna böyle bakmak gerekir. Gündemde iken değinmek istediğimiz bir diğer konu Siyonist çeteyle yapılan anlaşma meselesidir. Her ne kadar ambargo altındaki Gazze halkının asgari bazı ihtiyaçları giderilecek olsa da, İsrail'i Gazze üzerinde egemen kabul eden bu anlaşmanın Filistin İslami direnişinin temel ilkeleriyle çelişiyor olduğu görülmektedir. Müslümanlar olarak İsrail'i asla bir otorite olarak tanımama duruşumuzu sürdüreceğiz.
Bugün burada toplanmamızın bir sebebi de Üniversiteli Müslümanlar olarak dayanışma ve birlikte iş yapma gereğinin bir sorumluluk, bir ödev halini aldığını hatırlatmaktır. Bilindiği üzere faşist-sol gruplar üniversiteleri kendilerine ait görmekte hatta tabiri caizse babalarının çiftliği sanmakta ve yalnızca içlerindeki kin ve nefret yüzünden Müslümanları burada görmek istememektedirler. Bunun için ellerinden gelen her şeyi yaptıkları vakidir. İslam düşmanı bu güruhlar, kardeşlerimizin bilhassa yalnız kalmaları ya da namaz kılmaları gibi savunmasız olduğu halleri kollamaktadırlar. Müslüman öğrencilerin yardım stantlarını, fotoğraf sergilerini, etkinliklerini bu savunmasız hallerde veyahut alçakça bayan kardeşlerimizin olduğu vakitleri kollayarak müdahale etmeye, sözlü ve fiili şiddet uygulamaya çalışmaktadırlar.
Görülmektedir ki bu saldırgan güruhlara karşı üniversite yönetimleri tarafından akıl almaz bir tolerans gösterilmekte hatta bazen haklıymış gibi arka çıkılmaktadır. Alenen işlenen suç durumunda dahi en asgari düzeyde cezalar uygun görülmektedir. Fakat aynı üniversite yönetimleri söz konusu taşkınlığı Müslüman bir öğrencinin kışkırtılması yahut nefsi müdafaa gibi haklı bir gerekçe ile yapmış olduğu savunmayı adaletten uzak ve acımasızca yargılamaktadır. En basit örneklerinden biri olarak; ODTÜ'de üniversitenin mescidindeki kitaplığa dahi üniversite yönetimi tarafından el konulmakta, kitaplar raflardan boşaltılmakta iken; Müslümanlar'a yönelik ağır saldırılar karşısında ise üç maymunu oynamaktadırlar. Bu durum bazı üniversitelerde bu saldırgan ve tahammülsüz grupların birer terör kampına dönüşmesine sebep olmuştur.
Bugün üniversitelerde terör sevici hocalar alenen ve bile isteye barındırılmakta, gençlerin kafası karıştırılmaya çalışarak adeta terörist militanlar yetiştirilmektedir. Birçok üniversitede hakim zihniyet sakallı yahut başörtülü kardeşlerimize IŞİD'ci yaftası yapıştırmak isterken; eli kanlı örgütlerin bayrakları altında kampüslerin orta yerlerinde halay ve marşlarla teröre arka çıktıklarını pişkinlikle ilan eden örgütlere destek verilebilmekte ve hiçbir yetkili tarafından bunlarla ilgili herhangi bir işlem uygulanmamaktadır.
Bizler Üniversiteli Müslüman Öğrenciler olarak, İslam düşmanlıkları ile matuf faşist-sol güruhların bir takım baskı ve zorbalık yöntemleriyle üniversitelerde tahakküm kuramayacaklarını bir kez daha vurguluyoruz. Bu anlamda bulunduğumuz her ortamı olduğu gibi üniversiteleri de “Allah’ın adının anıldığı mekânlar” yapma noktasında çabalarımızı, çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Ümmetin bir parçası olduğumuzu, müslümanlar olarak dertlerimizin ortak olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak üzere bu yıl bir kez daha burada toplandık. Biz böyle kenetleniriz birbirimize ve bırakmayız kardeşimizin elini demek için buluştuk aslında.
Bu vesileyle bugün buraya gelen, kalbi ve vicdanı İslam ve Müslümanlar için bir şeyler yapmak için atan siz değerli kardeşlerimize teşekkür ediyoruz, Allah razı olsun diyoruz. Rabbimizden bu şahitliğimizi katında kabul buyurmasını ve bu birlikteliklerimizin hayırlı amellerle sonuçlanmasını diliyoruz. Esselamualeykum verahmetullah.
Haber: Hacer Özdemir
Foto: Eminenur Çakır
HABERE YORUM KAT