1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Müslüman için "güvenilir" sıfatı neden önemlidir?
Müslüman için "güvenilir" sıfatı neden önemlidir?

Müslüman için "güvenilir" sıfatı neden önemlidir?

Süleyman Gülek, doğruluğun ve güvenilirliğin İslam’daki yerini Hz. Peygamber’in (s.a.v.) örnek hayatı üzerinden ele alarak, bireysel ve toplumsal düzeyde ne denli önemli erdemler olduğunu vurguluyor.

08 Nisan 2025 Salı 10:30A+A-

Süleyman Gülek/Yeni Akit

Hayatımızda doğru ve güvenilir olmanın önemi

Hayatımızda doğruluğu ve güvenilirliği bir ilke edinmek, hem bireysel hem de toplumsal anlamda büyük önem taşımaktadır. Doğruluk, sadece bir insanın sözdeki değil, aynı zamanda davranışlarındaki bütünlükle de ilgilidir. İslam’da doğruluk, “Allah’ın emrine uygun bir yol takip etmek ve insanların haklarına riayet etmek” olarak tanımlanır. Bu tanım, doğru olmakla ilgili temel değerlerin bir yansımasıdır ve tüm insanlara örnek teşkil edebilecek bir yaşam tarzıdır.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Doğruluğu ve Güvenilirliği

Hz. Peygamber, doğruluğu ve güvenilirliğiyle en mükemmel örneklerden biridir. O, hayatta hiçbir zaman yalan söylememiş, insanlara verdiği sözleri yerine getirmiş ve her zaman güvenilir olmuştur. Bir müslümanın doğru ve güvenilir olması gerektiğini sürekli olarak vurgulamış ve bunu yalnızca sözleriyle değil, aynı zamanda davranışlarıyla da göstermiştir.

 O, doğrunun ve güvenin hayatın her alanında ne kadar önemli olduğunu, bu değerlerin insanın hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında ne kadar büyük bir kazanç sağladığını sürekli olarak dile getirmiştir. Hz. Peygamber’in hayatındaki en belirgin özelliklerden biri de, daha çocukken “el-Emîn” yani “güvenilir kişi” olarak tanınmasıdır. Çevresindeki herkes ona güvenmiş, doğruluğunu kabul etmiştir. Hz. Peygamber, doğru olmak ve güvenilir olmak için yalnızca sözleriyle değil, hayatının her alanıyla örnek teşkil etmiştir. Onun bu özellikleri, müslümanlar için her zaman bir rehber olmuştur.

Doğruluğun Önemi ve Müslümanın Sorumlulukları

Bir müslümanın, doğru, dürüst olmanın ve güvenilir olmanın önemini anlaması gerekir. Müslüman, “sözünün eri”, “güvenilir” ve “doğru” bir kişi olmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuya pek çok ayette vurgu yapılır. Yüce Allah, doğruluğun ve güvenilirliğin ne kadar değerli olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Allah hesap günü şöyle buyuracaktır; Bu, doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuştur. Onlar da O’ndan râzı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.” (Mâide Suresi, 119)

Bu ayet, doğruluğun ödülünün ne kadar büyük olduğunu ve cennetteki en güzel nimetlere ulaşmanın doğrulukla mümkün olduğunu açıklamaktadır. Doğruluk, sadece bir davranış biçimi değil, aynı zamanda insanın ruhsal bütünlüğü ile ilgilidir. Doğru olmak, içindeki samimiyet ve ihlâsla bütünleşmiş bir eylemdir. Bu anlamda doğru olmak, hem dünya hayatındaki başarıyı hem de ahiret hayatındaki kurtuluşu getirir.

Toplumda Doğruluğun Yaygınlaşması

Doğruluk, sadece bireysel bir özellik değil, toplumun temelini oluşturan bir değerdir. Toplumda güven, sevgi ve saygı ancak doğrulukla mümkün olabilir. Bir insanın doğru ve güvenilir olması, sadece kendi hayatını değil, çevresindeki insanları da olumlu yönde etkiler. Toplumda doğruluğun yaygınlaşması, insanların birbirlerine olan güvenini artırır ve daha sağlıklı ilişkilerin kurulmasına olanak tanır. İslam, müslümanları birbirlerine karşı dürüst, güvenilir ve adil olmaya teşvik eder. Çünkü adaletli olanlar doğru, dürüst olurlar, haksızlık, ahlaksızlık, hırsızlık yapmazlar.    

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Mü’min diğer mü’minlerin onun elinden ve dilinden emin olduğu (zarar görmediği) kimsedir.” (Buhârî, İman 4). Bu söz, bir müslümanın hem sözde hem de işte doğruluğunu gösteren en önemli rehberdir. İnsanlar arasında güvenin inşa edilmesi, doğruluğun temel alındığı ilişkilerle mümkündür. Çünkü doğruluk, sadece kişinin kendisini değil, toplumun huzurunu da etkileyen bir erdemdir. Toplumun huzurunu ve barışını sağlamak, sadece bireylerin doğru olmasıyla değil, aynı zamanda bu doğruluğun topluma yayılmasıyla mümkündür. Bu bağlamda, İslam’da doğruluk ve güven birbirini tamamlayan iki önemli ilke olarak karşımıza çıkar.

Doğruluk ve Sabır

Günümüzde, bazen doğruluk ve dürüstlük zorlu bir yol gibi görülebilir. İnsanlar, bazen doğruluğu bir zayıflık veya çıkar sağlamayan bir davranış olarak görebilirler. Kimileri doğruluğun işe yaramadığını, insanlara iyilik yapmanın zarar getirdiğini düşünebilir. Ancak sabırlı olmalı, İslam, doğruluğun her zaman ve her durumda en doğru yol olduğunu vurgular. Doğruluğu seçmek, bazen zorluklarla karşılaşmayı gerektirebilir; fakat sonunda doğruluğun ödülleri çok büyüktür. Hem dünya hayatında hem de ahirette doğruluğun karşılığını almak, en değerli kazançtır. İslam, doğruluğu sadece insanların birbirine karşı olan davranışlarında değil, aynı zamanda iç dünyasında da bir erdem olarak kabul eder. 

İnsanlar, niyetlerini doğru tutarak, içindeki samimiyeti ve doğruluğu dışa yansıtmalıdır. İhlaslı, samimi ve doğru bir kalple yapılan her iş, Allah katında büyük bir değere sahiptir. Doğruluk, sadece sözde değil, davranışlarda ve niyetlerde de kendini göstermelidir.

Sonuç olarak, Hz. Peygamber (s.a.v.) bizlere hayatlarında doğruluğun ve güvenilirliğin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir örnek teşkil etmiştir. O, doğruluğun sadece sözde değil, her alanda ve her durumda bir ilke olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bizler de, iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olmak istiyorsak, onun örneğini takip ederek, hayatımızı, her alanda doğru ve güvenilir bir insan olma gayretiyle sürdürmeliyiz.

HABERE YORUM KAT