1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Müslüman Alimler Birliği'nin cihat fetvası neden önemli?
Müslüman Alimler Birliği'nin cihat fetvası neden önemli?

Müslüman Alimler Birliği'nin cihat fetvası neden önemli?

Mahmut Ay, Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin Gazze'de soykırım sebebiyle verdiği cihat fetvasının önemini ve ne anlama geldiğini aktarıyor.

11 Nisan 2025 Cuma 12:30A+A-

Yeni Şafak /Mahmut Ay

Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin cihat fetvası üzerine

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Müslüman Alimler Birliği, Gazze’de uzun zamandır yaşanan soykırım dolayısıyla tüm Müslümanlara yönelik bir cihat fetvası yayımladı. Bu fetva, dünya genelinde hem basında ilgi uyandırdı hem de Müslümanlar nezdinde bir karşılık buldu. Bu yazımızda, bu fetvayı kısaca değerlendirmek istiyoruz.

Öncelikle bu fetvayı yayımlayan Uluslararası Müslüman Alimler Birliği’ni kısaca tanıyalım. Bu birlik, 2004 yılında merhum âlim Prof. Dr. Yusuf el-Karadâvî liderliğinde kurulan bir sivil toplum kuruluşudur. Genel merkezi Katar’dadır. Dünyanın pek çok ülkesinde şubeleri, çeşitli mezhep ve meşreplere mensup önemli ilim adamlarından oluşan yüzlerce temsilcisi bulunmaktadır. Görebildiğimiz kadarıyla, mutedil olmak kaydıyla farklı görüşlerdeki ilim adamlarına bünyesinde yer vermeye çalışan bir şemsiye kuruluş olmayı amaçlamaktadır. Müslümanların yaşadığı ülkelerin tamamında bizdeki Diyanet İşleri Başkanlığı’na benzer bürokratik makamlar bulunmaktadır. Ancak bunlar, nihayetinde o ülkelerin yöneticileri tarafından atanmış bürokratlar oldukları için yaşadıkları ülkelerin siyasi duruş ve görüşlerine göre pozisyon almak durumundadırlar. Bu sebeple gerek Filistin gerekse diğer konulardaki duruş ve fetvaları, kendi ülkelerindeki yöneticilerin görüşlerinden bağımsız değildir. Uluslararası Müslüman Alimler Birliği gibi bir müessesenin varlığı, şu iki açıdan önem kazanmaktadır: 1. Bu kuruluş, bir sivil toplum örgütüdür ve hiçbir devletin güdümünde veya siyasî görüşün kontrolünde değildir. Bu sebeple, faaliyetlerini özgür bir şekilde yürütebilmekte, fikirlerini ve açıklamalarını özgürce dile getirebilmektedir. 2. Yönetimindeki ilim adamlarına bakıldığında, farklı ülkelerden muhtelif görüşlere sahip insanları görmek mümkündür. Ülkemizden de bazı ilim adamları, bu kuruluşta önemli konumlarda görev yapmaktadırlar. Mesela başkan yardımcılarından birisi, Diyanet İşleri eski başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hocadır. Genel sekreter yardımcılığını ise Abdulvahap Ekinci hoca yapmaktadır. Dolayısıyla etnik veya dinî görüş açısından belirli bir zümrenin kontrolünde ya da baskısı altında değildir. Bu sebeple, Uluslararası Müslüman Alimler Birliği’nin dünya çapında hem âlimler hem de tüm Müslümanlar nezdinde ciddi bir karşılığı vardır. Şu hâlde, bu kuruluşun açıklamalarını önemsemek gerekir.

Uluslararası Müslüman Alimler Birliği’nin Gazze hakkındaki cihat fetvası özetle şu şekildedir:

1. Filistin’deki işgalci güce karşı her Müslümanın silahlı cihat yapması farzdır.

2. Müslüman ve Arap ülkelerin, acilen askerî bir müdahalede bulunması farzdır.

3. İşgalci Siyonistlerin karadan, havadan ve denizden ablukaya alınması farzdır.

4. Gazze’deki direnişin askerî, malî, siyasî ve hukukî açıdan desteklenmesi şer’î bir zorunluluktur.

5. İslam ümmetinin korunması ve düşmanlara karşı caydırıcı bir güç olması için Müslüman ülkeler arasında acilen askerî bir ittifak kurulması farzdır.

6. Siyonistlerle normalleşme sürecine girmek haramdır.

7. Siyonistlere petrol ve doğalgaz gibi ürünlerin sevkiyatı haramdır.

8. Bazı Arap ülkelerinin Siyonistlerle yaptıkları barış anlaşmalarını gözden geçirmeleri gerekir.

9. Gazze’deki kardeşlerimize malî destek sağlamak farzdır.

10. ABD’deki Müslümanların, İsrail’e verdiği desteği gözden geçirmesi ve Gazze’de barışı sağlama vadini yerine getirme hususunda Trump ve hükümetine baskı yapmaları gerekir.

Bu fetva bildirisini kısaca şöyle değerlendirebiliriz: Bu bildirinin muhataplarını ikiye ayırabiliriz: Müslüman fertler ve Müslüman devletler. Bildiri, binlerce masum Müslümanın canice soykırıma tabi tutulduğu ve yüz binlerce sivil Müslümanın açlıktan ölme tehlikesinin bulunduğu bir durumda her Müslüman bireye, zulme maruz kalan kardeşlerine ellerindeki imkân nispetinde yardım etmeleri çağrısında bulunuyor. Silahla yardım etme imkânı olanı silahla, parayla yardım etme imkânı olanı parayla, lobi faaliyetleriyle yardım etme imkânı olanı onunla, bunların hiçbirini yapamayanları da en azından çeşitli eylem ve etkinliklerle bu zulmü durdurmaya yönelik cihat etmeye çağırıyor.

“Cihad” kelimesi, “gayret etmek, mücadele vermek” anlamında olup hem Kur’an’da hem de hadislerde, başta kişinin nefsiyle/egosuyla mücadelesi olmak üzere zulmün her çeşidine karşı direnmek üzere yaptığı her türlü eylemi kapsayacak şekilde kullanılmıştır. Gerektiğinde düşmanla silahlı mücadele etmek de pekâlâ “cihad” kavramı içindedir. İslam, savaşı değil barışı önceler. Ancak karşınızda size her türlü zulmü reva gören bir düşman varsa, ona karşı nefsi müdafaa hakkı olarak silahlı mücadele vermek, insan fıtratının gereğidir ve her onurlu insanın yapması gereken şeydir. İşte bu fetva bildirisi, Müslümanların onurunun ayaklar altına alındığı bir dünyada her Müslüman bireye onuruna ve izzetine sahip çıkması gerektiğini hatırlatmakta ve yüz binlerce masum kardeşi için elinden gelen imkânları sonuna kadar kullanmaya çağırmaktadır. Elbette ki bunu “Her Müslüman birey, eline tabancasını, bıçağını alsın gidip İsrail ile savaşsın” şeklinde anlamamak icap eder. Zira İsrail, Siyonist ve terörist de olsa neticede ağır silahları olan ve arkasında dünyanın en büyük güçlerinin olduğu bir devlettir. Onunla askerî açıdan savaşmak, fertlerin değil devletlerin ya da çok güçlü kuruluşların yapacağı bir iştir. Fetvanın bireylere yönelik kısmını, her Müslümana gerektiğinde silahla cihat etme vazifesini hatırlatmaya ve cihat şuurunu diri tutmasını sağlamaya matuf bir açıklama olarak değerlendirmek gerekir.

Bu fetva bildirisinde, Müslüman devletlere yönelik şu çağrı yapılıyor: “Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerin devlet adamları! Gazze’de on binlerce masum Müslüman hunharca şehit edilmişken ve yüz binlercesi açlıktan ölmek üzereyken neden bir şeyler yap(a)mıyorsunuz? İslam ümmetinin bu hâline çare üretecek olan sizlersiniz. En kısa zamanda Birleşik İslam Ordusu’nu kurmaya çalışmalısınız. Bu hem dinî hem insânî hem de tarihî bir sorumluluktur.”

İslam ülkelerinin başındaki yöneticilere bakıldığında, onların çoğunun Batılı devletlerden bağımsız kararlar alamadıkları ortadadır. Ancak bu fetva bildirisi ile ulemâ en azından kendi sorumluluğunu yerine getirmiş ve ümerâyı inisiyatif almaya çağırmıştır. Ümerâ taifesi hakkında iyimser olamasak da önemli sayıdaki ulemâ zümresinin böyle bir bildiri yayımlama cesaretini gösterebilmiş olması, bir nebze de olsa ümmete ümit vermiştir.

Bu fetva, sadece fetvaya imza atan ilim adamlarının değil, dünyadaki vicdan sahibi tüm Müslüman ilim adamlarının; hatta dini ve ırkı ne olursa olsun tüm vicdanlı insanların vicdanlarının onaylayacağı bir fetva ve insânî bir çağrıdır.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum