1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Müseccel Av Sahası: Irak ve Suriye
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Müseccel Av Sahası: Irak ve Suriye

11 Eylül 2014 Perşembe 19:43A+A-

ABD’nin, NATO’nun, AB’nin, Rusya’nın, İran’ın ve Suudi Arabistan’ın IŞİD’e ilişkin ayrı ayrı veya hep birlikte uygulamak istediği mücadele strateji nedir? Kesin cevabı tam olarak bilemiyoruz ama şurası kesin: Hemen bütün uluslararası kamuoyu IŞİD’den kurtuluşun reçetesi olarak Obama’nın ağzından çıkacak askeri harekât emrine kulak kesilmiş durumda.

Sadece ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya değil. Arnavutluk’tan Çek Cumhuriyeti’ne, Hırvatistan’dan İran’a değin hemen bütün ülkeler Irak Yönetimi ve Kürdistan Özerk Yönetimi’ne son bir ayda yaptıkları silah sevkiyatıyla bölgeyi büyük bir cephaneliğe çevirmiş durumdalar. Çünkü Obama yönetimi daha şimdiden en az üç yıl sürecek bir mücadeleden kapıyı açtı bile. Üstelik Beyaz Saray’a yakın kaynaklar IŞİD’i Obama’nın değil, ancak halefinin bitirebileceği dahi kayıtlara geçirdi ki, geniş bir zaman diliminde istenildiği gibi rahat hareket edilebilsin.

Geniş Ama Alçakça Bir Koalisyon

ABD’nin Dışişleri Bakanı Kerry, bir taraftan Savunma Bakanı Hugel, diğer taraftan bütün bir Orta Doğu’yu alt üst ediyorlar. Kerry’nin ifadesiyle “IŞİD ile mücadele kapsamında dünya genelinde mümkün olan en geniş koalisyonu oluşturmak için” ABD, Ortadoğu’ya adeta kamp kurmuş durumda. Bu sebeple Obama’nın iktidarının en önemli dış politika konuşmasını yapacağına ilişkin meraklı beklentiler bir hayli yükselmiş gözüküyor.

İran, elbette ki bu meraklı bekleyişçilerin en önünde geliyor. Suriye ve Irak’ta işgal ve katliamların ortağı olan İran bu süreci iki amaçla kullanmak istiyor. Birincisi Suriye’de Esed, Irak’ta Şii mezhepçi rejimin bekasını temin etmek tabii ki. İkincisi ise Batı ile özellikle ABD ile Nükleer Enerji Müzakerelerinde ilerleyen yakınlaşmaları bu fırsatla ileriye taşımak hatta kimi düşmanlarını ABD eliyle tasfiye etmek için yeni bir ortaklık modeli kuracak adımlar atmak.

İran’ın önemli siyasi karakterlerinden biri ve halen Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi(DMTK) Başkanı da olan Haşimi Rafsancani’nin, IŞİD’le mücadelede ABD’yle işbirliğine hazır olduklarını söylemesi önemli bir dönemeci işaretlemektedir. Her iki devletin de aynı yere vurduğunu hatırlatan Rafsancani, Büyük Şeytan’a ilişkin pozisyonlarını şöyle deklare ediyordu: “Amerika samimi olursa işbirliği yapılabilir. Daha önce ABD ile (Irak’ta) Zerkavi’ye karşı mücadele ettik. Fakat Suriye’de biz IŞİD’le savaşırken, Amerika IŞİD’i destekliyordu. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz. Ümit ediyorum ki, ABD ve diğer ülkeler de yardım ederler.”

Hatırlamakta fayda var: Şengal’den Ezidilerin sürülmesi ve IŞİD’in kuzeydeki Kürt bölgesine özellikle petrol ve barajlar bölgesine yönelmesi sonrasında oluşan panik havası ilk önce nerelerde tavan yaptı? Kürdistan’a ait olduğu iddia edilen coğrafyadan IŞİD’in sökülüp atılması adına İran-ABD-Bağdat Yönetimi ve Peşmerge tarafından hayata geçirilen ortak seferberlik ve cephe yeni döneme ilişkin asli ittifakın bileşenlerini de işaretlemektedir.

‘Irak’ta Savaşa ve İşgale Hayır’

Meseleye Türkiye tarafından verilen tepkiler hiç de şaşırtıcı sayılmamalı. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Özel, NATO tarafından Türkiye’nin de içinde yer almaya icbar edildiği ‘çekirdek koalisyon’a bütün güçleriyle ayak sürüyorken enteresan şeyler oluyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu ‘ancak savaş durumunda görüşürüm’ dediği Erdoğan’ın bu konuyla alakalı bir daveti olursa reddetmeyeceğini vurguladı ve hiç uzatmadan NATO’nun işgal ve katliam çağrılarına kayıtsız kalmadıklarını şöyle beyan etti: “Ortadoğu’da IŞİD’e karşı uluslararası bir operasyona Türkiye’nin katılmasına karşı çıkmayız. Türkiye, savunma açısından Batı ittifakının bir parçasıdır. Dışişleri ve Başbakan’ın aktif olması lazım.” 

Eğer doğruysa Zaman, Taraf ve benzeri yayın organlarına göre Galler’deki zirvede Obama IŞİD dosyasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne koyup “Ortadoğu’daki politik çizginizi NATO ve ABD çizgisinde görmek istiyoruz” demiş. ABD ve Avrupa ülkeleri Peşmergeyi, PKK ve PYD’yi, Bağdat yönetimini, İran’ı silahlarla teçhiz edip sahaya sürdüğü Türkiye’yi de aynı savaşa sürmek istiyor.

En net görülen tablo şu: Türkiye’yi IŞİD’e, El Kaide’ye, Nusra Cephesine karşı savaşa sürüklemek istiyorlar. Ne için, kim adına verilecek bu savaş? Esed rejimini ve Bağdat’taki mezhepçi despotizmin bekası adına mı? Evet.

PKK-PYD’nin güçlendirilerek, Bağdat ve Tahran’a mecbur kılınan Barzani yönetiminin terbiye edilmesi için de yapılmıyor mu bu plan? Evet. Suudi Arabistan, BAE, Ürdün gibi işbirlikçi rejimleri bekası ve buna paralel olarak İsrail’in güvenliği burada esas değil mi? Evet.

Başından beri ‘Irak’ta Savaşa ve İşgale Hayır’ demiştik, ‘1 Mart Tezkeresi Reddedilsin’demiştik. Yine aynı noktadayız. Türkiye’deki üslerin NATO’ya kullandırılması dâhil hiçbir girişime izin verilmeyeceğine ilişkin kararın arkasında durulması için güçlü bir iradeye ihtiyaç var.

YAZIYA YORUM KAT