Musa (as) da Firavun’un korkusuydu, eceli oldu!
Yasin Aktay, geçmişte nasıl mazlumlar zafere kavuştuysa Aksa Tufanı'nın da bir değişimin başlangıcı olabileceğini ifade ediyor.
Yasin Aktay / Yeni Şafak
Firavun’un Musa’dan korkusunun eceline fayda etmediği gibi
16 yıldır insanlık dışı bir kuşatma altında bulunan Gazze’nin yiğit erleri, 7 gün önce başlattıkları operasyonda İsrail’e tarihinde görebileceği en rezil yenilgiyi yaşattılar. Ortadoğu'nun kalbine bir bıçak gibi saplanmış, kendilerini dünyanın en üstün, en ayrıcalıklı, en asil kanlı kavmi sayanların devleti İsrail'e. Kurulduğu günden itibaren başta ABD olmak üzere uluslararası düzenin bahşettiği imtiyazlarla, desteklerle dünyanın ulaşabildiği en yüksek savunma ve saldırı teknolojileriyle her zaman donanımı güncellenen İsrail'e. Yenilme ihtimali, savunmasının delinmesi veya bir saldırıya maruz kalma riski akla bile getirilemeyecek süper savunma ve savaş makinası İsrail'e. Etrafı yangınlarla yanıp bitip kül olsa bin kıvılcım bile topraklarına ulaşamayacak kadar güvende olan İsrail'e.
Bu güven algısını dünyanın her tarafından toplayıp getirdiği yerleşimcilere satıyordu İsrail. Yerleşimciler, zaten yaşadıkları ülkelerde hiç bir güvenlik veya geçim sorunları olmayan Yahudilerden oluşuyor. Kimse bunların tavuğuna zaten kış diyemiyor bugünkü dünyada. Yaşadıkları ülkelerde bile imtiyazlarla yaşıyorlar. Bu imtiyazlar yetmiyormuş gibi şimdi işgal edilmiş topraklarda yaşayan Filistinlileri zorla evlerinden çıkarıp yerlerini gasp eden yerleşimcilerden bahsediyoruz.
Bir cümlede geçiştirilemeyecek bir durumdur bu. Siz hiç bir gece yarası çoluk çocuğunuzla yaşadığınız evi basıp bu ev artık bizim, pılınızı pırtınızı toplayın ve defolun gidin diyen bir baskına muhatap oldunuz mu? Allah etmesin, ya bunu hiç bir an için düşünebilir misiniz? İsrail’deki yerleşimcilik terörü böylesine 1948’den beri sistematik olarak devam ediyor.
Gazze evlerinden yurtlarından zorla çıkarılmış insanların toplandıkları kamplardan oluşuyor. Asıl yerlilerinin sayısı toplam nüfusunun çok azını oluşturuyor şimdi. Bir gün zorla çıkarıldıkları topraklarına, evlerine kavuşmayı diliyorlar, ama zaten Gazze’den de gidecekleri başka bir yerleri yok. Ama işgalci terör devleti onlara Gazze’de de rahat yüzü vermedi. 16 yıldır yaşanan kuşatma İsrail’in Gazze halkından korkusunun da ifadesi ama korktuğunu sürekli zor ve baskı altında tutarak bu korkusunun eceline fayda edeceğini hesaplıyor. Korkağın terörü çok daha korkunç, çok daha insanlık dışı oluyor nitekim. Korktuğu için kuşatıyor, hapsediyor, korktuğu için öldürüyor, eninde sonunda büyüyünce karşısına dikileceğini hesaplayarak çoluk çocuğu da, kundaktaki bebeği de, hatta anne karnındaki bebeği de öldürmekten geri durmuyor.
Oysa mensubiyet iddia ettikleri Musa’nın hayatından zerre ibret almış değiller. Musa Firavun’un korkusuydu, eceli oldu. Musa’nın geleceğini kehanetle haber alan Firavun İsrailoğullarının erkek çocuklarını katlederek ecelinden kaçabileceğini zannetti. Oysa Musa Allah’ın Firavun üzerine inecek sopasıydı, inmesi mukadder hale geldiğinde Musa’nın sarayının içinden çıkıp inecekti başına.
İsrail’in Gazze erlerinden korkusu da bu korkudan dolayı aldığı veya alacağı hiç bir tedbir eceline fayda etmeyecektir. 7 gün Önce Gazze erlerinin başlattığı operasyon bir halkın dünya orduları birleşse özgürlüğünden vazgeçmeyeceğini ve özgürlüğün bedelinin başka hiç bir şeyle ölçülemeyeceğini cümle aleme gösterdi. Alabildiğine kısıtlı imkanlarıyla dünyanın en güçlü savunma aygıtına karşı giriştikleri operasyon kelimenin tam anlamıyla yiğitçe ve kahramancaydı.
Bunun altını özellikle çizelim. Frankfurt Okulunun Yahudi filozofu Marcuse’nin tespitidir: Savunma teknolojilerinin gelişmesi oranında savaşlarda artık kahramanlık kavramının esamisi okunmamaya başladı. Savaşı kazanan savaşçının cesareti, asaleti, mahareti ve kahramanlığı değil, sadece teknolojidir. Bizde bunu daha basit bir şekilde “tüfek icat oldu mertlik bozuldu” diye ifade ederiz belki. Ama Marcuse’nin bu sözü özellikle teknolojinin daha da şekillendiği, hiç bir risk almadan yüksek ölümlere sebep olabildiği durumda kahramanlık mevzuu olmaktan çıkıyor.
Doğrusu bu teori direnişçilerin özgürlük iradesinde, özellikle Gazze erlerinin direnişinde çökme noktasına gelmiş oldu. Gazze erleri olabilecek en kısıtlı imkanlarıyla ürettikleri silahlarla bir kahramanlık gösterdiler, o silahları dünyanın en entegre savunma sistemine karşı kullanma cesareti ve mahareti göstermekle gerçek anlamda başka bir kahramanlık gösterdiler. Ama karşılarında onlara aynı kahramanlıkta karşılık verecek bir düşman yok.
İsrail karşı koyarken hiç bir zaman risk almama, çoluk, çocuk, yaşlı, sivil demeden elindeki yüksek katliam teknolojilerini devreye sokmaktan çekinmedi. Ne yaparsa yapsın, isterse Gazze’nin altını üstüne getirsin, taş üstüne taş koymasın, yenilmiş olduğu, rezil olduğu gerçeğini örtbas edemeyecektir. Gösterdiği güç kendi gücü değil, teknolojinin gücüdür. Şimdi öfkeyle başvurduğu yüksek katliam teknikleri sadece korkaklığını ve rezilliğini göstermektedir.
Onun hayvanca öldürme kapasitesi yetmiyormuş gibi yardımına ağababası ABD yetişiyor. Savaş gemisiyle İsrail’in yardımına koşuyor. Bu nasıl bir korkudur? Bu nasıl bir rezilliktir? Kendi sahip olduğu silahlarına yeterince güvenmiyor mu? ABD ilave nasıl bir güç katacak İsrail’e? Yıllardır zulmedenin, haksızlık yapanın, çocukları öldürenin, gerçek anlamda terör estirenin İsrail olduğunu cümle alem biliyor. ABD savaş gemileri ilk defa adam gibi, üstelik hiç de simetrik olmayan bir mukabelede bulunma mahareti gösteren İzzeddin Kassam birliklerine karşı, İsrail’e destek için savaş gemisini de getirdiğine göre, korku zannettiğimizden de çok büyük. Firavun’u ve Firavunluğu yok etmek üzere doğumu gerçekleşmiş bir çocuğu öldürmek için kaç mermi, kaç bomba, kaç uçak bombardımanı yetiyor acaba?
Bunlar belli ki bizim bile göremediğimiz bir rüya, bir kâbus gördüler. Telaşla topluyorlar savaş gemilerini, ordularını, medya destek birliklerini, Müslüman ülkelerde çok önceden yerleştirdikleri vesveseci ajanlarını.
Bizim gördüğümüz Allah’ın vaadinin mutlaka gerçekleşeceğidir. Rüyamızda görmedik biz, Kitabında açık açık yazdı ve biz de buna inanıyoruz: “O Erler ki, insanlar kendilerine insanlar size karşı bütün güçleriyle toplandılar, korkmalısınız onlardan dediklerinde bu onların imanlarını daha da arttırdı ve dediler ki, Bize Allah yeter, o ne güzel vekildir” (Al-i İmran, 173).
Bu saatten sonra kimsenin ölümün korkutmadığı, ölümü korkutan Hamas erlerine korku telkin etmeye çalışması akıl ve strateji kasmasının bir anlamı yok. Onlar ölse de kazandılar, yaşasalar da kazandılar. Biz kendi halimize bakalım. Allah’ı vekil bilen yiğitlere selam olsun.
HABERE YORUM KAT