Mümin Önceliği Kardeşine Verir
(Bu ganimet)) Allah'ın lütuf ve rızâsının peşine düşerek Allah'ın dinine ve Resulüne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan yoksul muhacirlerin hakkıdır. İşte onlar dosdoğru kimselerdir./ Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır./ Bunların ardından gelenler de “Ey rabbimiz” derler, “Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.” (Haşr:59/8-10)
“İhtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler” cümlesinde ifade edilen, yazının başlığına “mümin önceliği kardeşine verir” şeklinde aktardığımız ve Allah'ın hoşnut olduğu kullarına özgü olan ahlaka “îsar ahlakı” denir.
Bu üç âyette, ideal mümin tipi ve karakteriyle ilgili tasvirlerin ve eğitici-öğretici uyarıların hakim olduğu görülür. Bunları şöyle sıralamak mümkündür: a) Bütün hayırlı eylemlerde, başarılı olmak için kendi gücüne değil, Allah'ın lütuf ve inayetine olan inancı öne çıkarmak, kendi tercih ve yeteneklerini kusursuz kabul etmek değil, özündeki imanı hayata geçirmek ve onun kurtarıcılığına güvenmek; b) Allah'ın hoşnutluğunu kazanmayı amaç edinmek, bütün davranışlarını bu ilkeye göre anlamlandırmak; c) Allah'a ve resulüne yardım yani Allah'ın buyruk ve yasaklarını tebliğ uğruna gerektiğinde en değerli dünyevî arzu ve çıkarlarını feda edebilmek; d) Dürüstlükten ödün vermemek, söze sadakat göstermek; e) Darda olan mümin kardeşine kucak açmak; ama imkânlarını onunla paylaşırken ve onun için özveride bulunurken bunun sevgi temeline dayalı kalmasına özen göstermek, yani içindeki şeytanî dürtülere karşı mücadele vererek davranışlarının içtenliğini korumak, yapmacıklıktan ve gösterişten uzak durmaya çalışmak; f) Beşerî zaaflara karşı daima Allah'ın yardımına ve korumasına sığınmak; g) Allah'ın şefkat ve merhametinin herkesi kuşatacak enginlikte olduğuna yürekten inanmak; kendisi için olduğu kadar mümin kardeşleri için de O'nun bağışlamasını dilemek; başkalarının kusurunu gördüğünde kendisinin de bir beşer olduğunu ve benzer kusurlar işleyebileceğini hatırlamak .
Şu hadis de îsar ahlakının güzel ve örnek bir uygulamasını anlatıyor:
Birisi Peygamberimize (s.a.) gelip “dayanılamaz derecede açım” diyor. Peygamberimiz evine haber gönderip bir şeyler var mı diye sorduruyor; sudan başka bir şeyin olmadığı bilgisi geliyor; Peygamberimiz yanındakilere dönerek: “Bu kişiyi bu gece kim misafir ederse Allah'ın rahmeti onunla olsun!” diyor; Medineli bir zat: “Ben edeyim yâ Resûlallah” diyor; adamı alıp evine götürüyor; eşine: “Misafire yedirecek bir şey var mı?” diye soruyor; eşi: “Çocukların yiyeceğinden başka bir şey yok” deyince: “Onları başka bir şekilde oyala, misafiri içeri alınca ışığı söndür, o bizim de kendisiyle beraber yediğimizi sansın” diyor; eşi söyleneni yapıyor; sofraya oturuyorlar; misafir yiyor, onlar da yer gibi yapıyorlar. Sabah olunca Medineli zat Efendimizin yanına gidiyor ve şu açıklamasına mazhar oluyor: Gece misafirinize yaptığınız Allah'ın çok hoşuna gitti!” (Müslim, 2054)
Din kardeşliği işte böyle olur, lâf ile olmaz.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT