Mülteci düşmanlığı Türkiye'nin geleceği için çok büyük bir sorun!
Burhanettin Duran, mültecilerle başlayan ve yabancı turistleri de etkileyen ırkçı nefret dalgasının Türkiye'ye tesirini inceliyor.
Burhanettin Duran / Sabah
Yabancı karşıtlığı hepimiz için tehdit
Yabancı karşıtı söylemler ne yazık ki Türkiye'de yükselişte. Ülkemizin çıkarlarına, bağımsızlığına ve dünyadaki etkisine adanmışlık anlamındaki milliyetçi hislerden bahsetmiyoruz. Sosyal medyada örneklerine rastladığımız dışlayıcı, kimi zaman sözlü ya da fiili şiddete dönüşebilen karşıtlıktan söz ediyoruz. Sığınmacılara, turistlere ve uluslararası öğrencilere yönelik öfkeli hissiyata işaret ediyoruz. Faslı turisti ağlatan, "Araplar her yerde" söylemini yaygınlaştıran bir karşıtlığı konuşuyoruz. İşte bu tür yabancı karşıtı söylemlerin yaygınlaşma hızı alarm sinyalleri verilecek noktaya gidiyor.
***
Malum, Suriyeli sığınmacılar ve yasa dışı göç üzerinden İyi Parti, Zafer Partisi ve CHP tarafından yükseltilen yabancı karşıtı argümanlar Mayıs 2023 seçimlerinin ikinci turunda zirve yaptı. Muhalefetin ortak adayı Kılıçdaroğlu sığınmacı karşıtlığına dayalı bir kampanya yürüttü. Hayat pahalılığının olumsuz sonuçlarını da tetikleyen bu kampanyanın yerel seçimlere giderken CHP ve diğer partiler tarafından yeniden seferber edilmesi kuvvetle muhtemel görünüyor. Nitekim seçim yenilgisinin muhasebesini yapamayan Kılıçdaroğlu, dün bir grup gazeteciyle sohbetinde bu konuyu ele aldı: "Seçimi kim kazandı ben söyleyeyim, seçimi Suriyeliler kazandı, sığınmacılar kazandı seçimi. Kimin ne kadar olduğu bile belli değil...
Kilis'te filinta gibi gençler, saçlar, tıraşlar, keyfi yerinde Allah aşkına bunlar sığınmacı falan değil ya değil. Afganlar yani ben Afganların özel olarak Konya'da eğitildiğini de biliyorum." 14 Mayıs-28 Mayıs arasında aşırı sağ söyleme savrulan Kılıçdaroğlu'nun cümleleri sadece "sosyal patlama" ihtimali ve "güvenlik" uyarısı ile sınırlı değil. Kılıçdaroğlu bu tür söylemlerle iktidarın politikalarını eleştirmek adına popülist ve dışlayıcı bir dilin önünü açıyor. Sığınmacılardan rahatsızlığı yabancı karşıtlığına taşıyor. Böylece muhalefetin hâkim dili Zafer Partisi'nin söylemlerine benziyor.
***
"Kimin faydasına olur" kaygısı taşımadan iktidar ve muhalefetiyle yabancı karşıtlığına yönelik yeni bir farkındalık oluşturmak zorundayız. Siyaset ve sivil toplum düzeyinde ortak bir tavır geliştirmek durumundayız. Zira yabancı karşıtlığının güvenlikten iç barışa, demokrasiden ekonomiye, turizmden dış politikaya ve uluslararası imaja kadar her şeye ciddi zararı olur. Uzun yıllar ve yoğun çabalar ile elde edilen insani diplomasi, yardımlar ve yumuşak güç yatırımlarımızı etkisiz hale getirir.
Kuşkusuz coğrafi konumu, enerjiden lojistiğe buluşma noktası olması, ticaret- turizm-eğitim alanındaki açılımları, dış politikadaki etkinliği ve farklı yaşam tarzlarını bir arada bulundurma özelliği Türkiye'yi çevremizdeki bölge halkları için cazibe merkezi haline getiriyor. Bu da birçok insanın ülkemizi ya geçiş için ya da yaşamak için tercih etmesi demek. Bu cazibenin iyi yönetilmesi gerektiği açık. Çok katmanlı bir mesele ile karşı karşıyayız. Sığınmacı ve yasa dışı göç akını açısından mücadele edilmesi gereken boyutlar var. Suriyelilerin geri dönüşü için yapılacaklar ve her tür yasa dışı göçmenin sınır dışı edilmesi gibi.
Üniversitelerimizin daha fazla uluslararası öğrenci çekmesi, turizm kapasitemizi daha da genişletmek ve yabancı ekonomik yatırımları artırmak gibi olumlu ve pekiştirilmesi gereken boyutlar var. 300 bin uluslararası öğrencinin artırılması ve 2022'deki 46 milyar dolar olarak gerçekleşen turizm gelirinin yükseltilmesi gibi. Türkiye'nin yükselişinin ve dünya ile entegrasyonunun getirdiği uluslararasılaşma ile coğrafyanın getirdiği yasa dışı göç birbiriyle karıştırılmamalı. Yatırım için gelen iş insanını, okumaya gelen öğrenciyi veya tatile gelen turisti "istila eden" olarak tanımlamak ülkemizin geleceğine büyük kötülük olur. Bu arada Türkiye'nin bölgesinde çekim merkezi olmasını istemeyen istihbarat operasyonlarına karşı da teyakkuzda olmak lazım.
HABERE YORUM KAT