1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Muhafazakâr Siyasi Kodların Dost-Düşman İlişkilerinde Denge 
Muhafazakâr Siyasi Kodların Dost-Düşman İlişkilerinde Denge 

Muhafazakâr Siyasi Kodların Dost-Düşman İlişkilerinde Denge 

Kenan Alpay, Türkiye’nin muhafazakâr siyaset ve toplum açısından ciddi bir kırılma içinde olduğunu söylediği yazısında dengelerde aşınma, dönüşüm ve başkalaşım yaşandığına dair emarelerin giderek arttığına dikkat çekiyor. 

13 Aralık 2019 Cuma 16:55A+A-

Kenan Alpay / HAKSÖZ-HABER 

Siyasi Mücadelede Sertlik Ayarı Kaçarsa  

Magazin ve futbol kültürüyle kuşatılan bir toplumda siyasal ilişkilerde de kronik bir ölçü/ayar sorunu yaşanıyor. Kadın ve çocuklara yönelik işkence ve cinayetle noktalanan şiddet sarmalını gazete manşetleri ve ekranlardan en ince detayına kadar takip eden bir toplum nasıl olur da bu kadar politize bir tutum sahibi olur demeyin. Her türlü ahlaksızlığı ve rezilliği senaryolaştıran dizilerin sahne ve oyuncularından seri üretime bağlanmışçasına kamuoyuna taşınan reyting arttırıcı fabrikasyon skandallarla gündemi belirlenen bir toplum olduk. Fakat merak duygularını gıdıklayan fabrikasyon skandallarla eş zamanlı olarak ilerleyen intihar ve cinayet haberleri üzerinden adeta yeni kurbanlar ve yeni katiller üretmek istercesine toplumun geniş kesimlerine yol haritası çizdiğimizin de sanki hiç farkında değiliz. 

Ülke bir taraftan yoğun bir beka kaygısı üzerine sürdürülen siyasetle diğer taraftan hayatın bütün yönlerini hiçbir ahlaki sınır tanımaksızın çürütüp kokuşturan magazin kültürüyle harman oluyor. Beka kaygısının siyasette bu derece merkezi bir rol oynadığı ülkede magazin kültürü nasıl bu şekilde tavan yapabilir? Diğer taraftan en rezil magazin kültürünün hayata bu derece derinlemesine nüfuz ettiği bir ülkede beka kaygısı nasıl olur da siyasetin merkezine oturabilir? 

Akıl yarılması yani şizofreniyle mi malulüz yoksa tam ortadan ikiye ayrılmış bir topluma mı dönüştük, gibi soruların cevabı üzerine ciddiyetle düşünmemiz gerekiyor. İçine sürüklendiğimiz tablo makul ve yapıcı olmadığı gibi sürdürülebilir de değil çünkü. Ölçüsü epeyce kaçmış ya da hepten yitirilmiş bir ilişkiler ağının tam ortasındayız. “Birlik ve beraberliğe her zamankinden çok muhtaç olduğumuz şu dönemde…” diye başlayan klişe cümleler kurarak dertlere deva bulunacağı zannedilmesin. 

Dostluk ve Düşmanlıkta Yeni Konsept 

Dar gelirliye, emekliye, öğrenciye, ev hanımlarına, esnafa, futbol kulüplerine son dönemde verilen müjdeli haberleri yan yana koyarsak emsali bulunmaz bir refah toplumuna doğru hızla koşmakta olduğumuz sanılabilir. Karamsar, kötümser olmayalım, yakın geçmişte başımıza gelenleri nasıl bertaraf ettiğimizi hatırlayarak ümit var olalım elbette. Lakin bu hassasiyet (‘şimdilik’ kaydı düşülse bile) mevcut yanlış ve sapmaları görmeyelim anlamına gelemeyeceği gibi daha da kötüye gitmemesi ve düzelmesi için uyarmakla mükellef olduğumuz gerçeğini de değiştirmez. 

Muhafazakâr siyasi kodların, söylem ve sembollerin değişimine bağlı olarak dost-düşman ilişki dengelerinde de epeyce bir aşınma, dönüşüm ve başkalaşım yaşandığına dair emareler giderek artıyor. Yerli ve milli jargonu Türkçü ve Atatürkçü çizgiyi içselleştirmenin psikolojik eşiği oldu. Abartılı güvenlik kaygısıyla sarılınan devletçi dil ve mantığın siyaseti toplumdan kopardığı hala fark edilemiyor. Siyaset gibi akademi ve medya da bürokratik mekanizmalara paralel bir konum alarak toplumu yukarıdan aşağıya, merkezden çevreye doğru kolayca terbiye edebileceğini hesaplıyor. Esaslı bir yabancılaşma yaşandığı için toplum tarafından verilen mesajlar bir türlü doğru algılanamıyor. Çarkların çarpık işleyiş biçimi ve liyakati hiçe sayan hiyerarşik ilişki ağı değişmediği durumda kelamı-ı rüşvet kabilinden sarf edilen gönül alıcı sözlerin yankısı bile işitilmiyor. 

YAZININ TAM METNİ >>> 

 

 

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT