Muhacir düşmanlarının Almanya’daki Türkiyeli göçmenler çelişkisi
Türkiye medyasında ırkçı ve İslamofobik söylemin önde gelen temsilcilerinden Habertürk yazarı Fatih Altaylı İzmir’de Suriyeli mültecileri teftişe kalkışan Ümit Özdağ’ın Gestapo özentisi tavrına yönelen yaygın tepkiler karşısında faşizan dayanışma çabasıyla dostuna sahip çıkmış. Altaylı yazısında ırkçı çevrelerin çok rahatsız oldukları bir kıyaslamaya değinerek, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerle Almanya’daki Türkiyeli göçmenler karşılaştırması yapanları aymazlıkla suçlamış.
İşkence ve katliamdan kaçarak canlarını kurtarmaya çalışan insanların halinin 50-60 yıl önce misafir işçi olarak gittikleri ülkede hayatlarını sürdüren göçmenlerle kıyaslanması gerçekten de olacak şey değil!
Evet gerçekten de ortada bir aymazlık, daha ötesi tam bir körlük ve vicdansızlık olduğu açık. Ama bu, Türkiye’deki Suriyeli mültecilere düşmanlık yapanları empati yapmaya çağıran ve Avrupa’daki Türkiyeli göçmenleri hatırlatanların çelişkisi değil. Bilakis bir yandan Avrupa’daki ırkçıları eleştirip aynı anda burada ırkçılığın şampiyonluğunu yapanların çelişkisi, çirkinliği.
Bu tipler çok basit, kalıplaşmış ve hiçbir tutarlılığı olmayan bir tezi temcit pilavı gibi tekrarlıyorlar. Neymiş, Almanya’daki Türkiyeliler o ülkeye davetli olarak gitmişler, bu yüzden Suriyeli mültecilerle durumları karşılaştırılamazmış!
Oysa bu insanlar misafir işçi (gastarbeiter) olarak davet edilmişlerdi ve şimdi ırkçılarca istenmiyorlar. Aynen Ümit Özdağ gibi, Fatih Altaylı gibi ırkçı, faşizan anlayışın Avrupa’daki müntesipleri “misafirliğiniz bitti, dönün” diyorlar. Bu yönüyle söylemleri Türkiye’de çokça duyduğumuz “savaş bitti, dönün” tezine çok benziyor.
Davet üzerine gitme tezi çokça vurgulanıyor. Oysa davetle giden Türkiyeli işçilerin sayısının çok cüzi olduğu biliniyor. Şu anda Avrupa’da ikamet etmekte olan Türkiyeli göçmenlerin büyük çoğunluğunu ilk çağrılan işçilerin bilahare yanlarına aldıkları aile fertleri, onların çocukları ve torunları oluşturuyor. Ayrıca sonraki süreçlerde kimisi mülteci, kimisi kaçak işçi olarak çok sayıda Türkiyelinin başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine göç ettiği ve zamanla bunlara yasal statü verildiği de biliniyor.
Her ne şekilde olura olsun göçmen düşmanlığı, ırkçılık gayrı insani bir tutum. İnsanların bir şekilde yerleştikleri ortamdan, parçası oldukları toplumsal yapıdan bir fazlalık gibi kopartılıp atılmaya kalkışılması rezil bir tutum. Dini kimlikleri ve hayat tarzlarıyla Müslümanların daha fazla göze batmaları ve ‘yabancı’ olarak kodlanmalarının Avrupa’da Türkiyeli ya da diğer ülkelerden gelen göçmenlere yönelik ırkçı söylemlerin yükselişiyle birebir irtibatlı olduğu ise açık.
Türkiye’de de çok ilginç bir şekilde Suriyeli muhacirlere yönelik ırkçı tepkiler daha çok laik, ulusalcı, Beyaz Türklerden geliyor. Bu noktada bir ortak paydada buluşmadan, benzeşmeden söz etmek mümkün. Yani göçmenlere tepki gösteren çevreler birbirine benziyorlar. Ama göçmenlerin durumu birbirine fazla benzemiyor.
Nasıl benzesin ki? Birinde ekonomik sebeplerle, daha müreffeh bir hayat arayışıyla göç eden insanlar var. Ve de bu insanların istedikleri anda dönüp rahatlıkla yaşayabilecekleri bir ülkeleri mevcut. Öbüründe ise yıkılmış, viraneye dönmüş ve halen de zalim bir rejimin katliamlarını sürdürdüğü, işkencenin ve zulmün had safhada olduğu bir ülke gerçeği var. Bu yönüyle Suriyeli muhacirlerin geri dönmelerini istemek bilgisizlik, umursamazlık, aymazlık falan değil, düpedüz canavarlıktır!
YAZIYA YORUM KAT