Muhabir olamayacakların yayın yönetmeni olduğu ülke!
Medya lügatına “asparagas” olarak kodlanan yalan haberde rekora koşan İkitelli medyasına uygun görülen sıfatları bir çırpıda saymakla bitiremeyiz:
Malum medya, birkısım medya, apoletli medya, andıç medyası, embedded (iliştirilmiş) medya, merkezci medya, holding medyası, kartel medyası, cahiliye medyası…
İlk elde aklımıza gelen işbu sıfatların tümünü de doğrusu büyük bir liyakatla hak ediyor, plazalardan seslenen İkitelli medyası. Üstelik bunca sıfat da kendilerini kesmemiş olacak ki, her gün, birlikte anıldıkları sıfatlara yenilerini ekleyecek işlere imza atmayı sürdürüyorlar.
Asparagas söz konusu olduğunda “tek rakibimiz kendimiz” düsturundan ödün vermeyen “medya asparagas”, kah “tesettür faciası” balonu şişirip, balonları sönünce “medya facia” vasfını kazanmış oluyor, kah “kısa etekliye kezzap” dolması sarıp, dolma boş çıkınca da “kezzapçı kezzab medya” sıfatına nail oluyor!
Güncel örnekleri hepiniz az-çok biliyorsunuz. Ben müsaadenizle biraz gerilere gidip, bire bir tanıklık ettiğim bir “asparagas” öyküsünü anlatmak istiyorum. Miladi 2000 yılıydı, 28 Şubat rüzgarlarını hala güçlü estiği günler… Selam gazetesinde çalışıyordum. Yanılmıyorsan Nisan ayının bir günüydü. Gazeteye bir haber ulaştı: Gazetenin eski yöneticilerinden bazıları göz altına alınmıştı.
Muhalif bir yayın organının bir dönem yöneticiliğini yapmış insanların üstelik 28 Şubat sürecinde göz altına alınmış olması şaşılacak bir şey değildi. Fakat göz altına alınma sebebini öğrendiğimizde çalışanlar olarak tam anlamıyla şok olmuştuk: Selam gazetesi eski yöneticileri, Uğur Mumcu cinayetine karışmakla suçlanıyordu.
Ertesi gün, hadiseye, olması gerektiği gibi mesafeli ve sorgulayıcı yaklaşan Yeni Şafak ve Vakit (O zaman sanırım Akit ismini taşıyordu) dışında hemen tüm gazeteler, “Uğur Mumcu’nun katilleri yakalandı” manşetleriyle çıkmıştı. Sonraki günler benzer manşetler birbirini kovaladı. “İşte katiller”, “Suikastçılar Selam-Tevhid örgütü üyesi”…
Tabi ilk günlerin puslu havası dağılıp, operasyonun büyük bir manipülasyon eseri olduğu ve göz altına alınanların Uğur Mumcu cinayetiyle ilgisi olmadığı anlaşılmaya başlanınca ilk başta “İşte katiller” manşeti atan bazı gazeteler “Balon patladı” manşeti atacaktı.
Evet, 28 Şubatçıların bu balonu da büyük bir gürültüyle patlamıştı. Hatta öyle trajikomik bir yalandı ki bu, Uğur Mumcu suikastına karıştığı iddiasıyla göz altına alınanlardan Abdulhamit Çelik’in, suikast günü Fatih İskender Paşa Camii’nde yapılan düğün töreniyle evlendiği ortaya çıkmıştı.
“Umut operasyonu” adı verilen operasyon kapsamında, “medya asparagas”ın “örgütün yayın organı hala basılmadı” gibi hedef gösterici yayınları üzerine, İstanbul polisinden 10-15 kişilik bir ekip birgün gazeteye gelip aramalar yaptı ve kısa sürede de gazeteden ayrıldı. Tabii gazetenin kapısında onlarca kamera ve fotoğraf makinasıyla büyük bir gazeteci ordusu…
Polis ekibinin ayrılması ardından medya mensuplarına gazetenin yöneticileri tarafından bir açıklama yapıldı ve biz yeniden bilgisayarlarımızın başına geçip haberlerimizi yazmaya koyulduk.
Ertesi gün… Hiç unutmam, bir Pazar günüydü… Bir markette gazetelerin manşetlerine bakıyorum… “Basında Güven” sloganıyla yayınlanan Milliyet gazetesinin manşeti karşısında neye uğradığıma şaşırdığımı hatırlıyorum: Manşeti tam hatırlayamıyorum fakat, spot dün gibi aklımda: “Selam-Tevhid örgütünün yayın organı Selam gazetesine yapılan baskında patlayıcı maddeler ve silahlar ele geçirildi.”
Evet, “Basında Güven” sloganı taşıyan bir gazete bu alçakça yalanı manşete taşıyabilmişti. Kısacası geçmişten günümüze “medya asparagas” cephesinde yeni bir şey yok diyebiliriz!
Yalan haber yapma ve yalanlanma konusunda Guinnes Rekorlar Kitabı’nın bile kaldıramayacağı çap ve dinamizmde bir performans sergileyen “medya asparagas”, patlayan balonlarını, fos çıkan manşetlerini üzerine alınmama konusunda da son derece mahir üstelik.
Attıkları manşetlerin külliyen yalan olduğu ortaya çıkınca ne mi yapıyor anlı şanlı “medya asparagas”? İşi pişkinliğe vurup, haberin doğrusunu yazıveriyorlar bu defa, manşete çıkardıkları yalanlarıyla aynı sütunda ve puntoda olmasa da. Ve bunu hiçbir şey olmamış gibi, o yalan manşetleri hiç atmamış gibi son derece soğukkanlı bir şekilde yapıyorlar. Özür dilemek ne kelime, yalancılıklarını itiraf bile etmiyorlar. “Dün dündü, bugün bugün!” pişkinliğiyle işlerini yürütüyorlar.
“Medya asparagas”ın “amiral gemisi” olan iri gazetenin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, kralları bile kıskandıracak bir süreye (18 yıl) ulaşan saltanatını daha uzun yıllar sürdürmeye kararlı bir görüntü veriyor. Yalanlanan onca manşet, patlayan onca balon bu saltanatı sarsmaya yetmiyor.
Çıkardıkları gazeteler, yönettikleri tv kanalları belki de dünya tarihinin asparagas rekoruna koşan yayın yönetmenleri, anlı şanlı gazeteciler olarak, politikacısından bürokratına, işadamından işçisine, dindarından dinsizine herkese “ahlak” dersi vermeyi de ihmal etmiyorkar. Bir bakıyorsunuz, sırtlarında taşıdıkları bunca yalan yüküne rağmen, “manifesto” niteliğinde öyle yazılar döktürüyorlar, öyle nutuklar atıyorlar ki, “pişkinliğin bu kadarına da pes!” demekten başka bir şey yapamıyorsunuz.
Bir siyasetçi, bürokrat, belediye başkanı… bir konuda beğenmedikleri bir iş yaptığında, “medya asparagas” mal bulmuş mağribi gibi başlıyor yaygaraya: “İstifa, istifa, hemen istifa!”
Bazen bu taleplerinde haklı olmuyor değiller tabi. Halka karşı sorumluluğunu yerine getirmeyen, halkı mağdur eden kim varsa hesap vermeli, gerekirse istifa etmelidir. Fakat “krallar gibi” yayın yönetmenlerinin idaresindeki “medya asparagas” bu konuda da hiç ahlaki davranmıyor. Siz hiç “medya asparagas”ın askeri bürokrasinin halkı mağdur eden uygulamalarını sorgulayan bir yayınına tanık oldunuz mu? Askeri bürokrasinin başında bulunan kişi, ortalığa bomba atan çeteleri “iyi çocuk” olarak tanımladığında “medya asparagas”ın “İstifa, istifa, hemen istifa!” çığlıkları attığını duyan oldu mu?
Meselenin bir diğer boyutu da şudur: Beğenmediği siyasetçiye, bürokrata, yöneticiye ilk fırsatta “ahlaki nutuklar” eşliğinde “istifa” baskısı yapan İkitelli medyasında, yalanlanan bunca haberden sonra istifa etme erdemini gösteren bir genel yayın yönetmeni hatırlıyor musunuz?
Siz siz olun, muhabir olamayacakların yayın yönetmeni oldukları bir ülkede yaşadığınızı asla unutmayın. “Medya asparagas”ı mazur görmek için bu gerçeği her daim akılda tutmakta fayda var!
YAZIYA YORUM KAT