Çok tuhaf bir ülkede yaşıyoruz. Teşhircilik yapan yoz bir şarkıcının bile Müslümanlar aleyhine yaptığı açıklamalar ülkede ciddi bir taraftar bulabiliyor. İfade özgürlüğü, sanat ve sanatçının dokunulmazlığı gibi mevzular üzerinden İslam karşıtlığı adeta normalleştirilmeye çalışılıyor.

Gülşen isimli ahlaksız şarkıcının birkaç ay önce bir konser esnasında “imam hatipte okumuş daha önce kendisi, sapıklığı oradan geliyor” ifadeleriyle imam hatip okulları ve mensuplarını hedef almıştı. Bunun üzerine malum şahıs, önce yoğun tepkilerle karşılaştı ardından gözaltına alındı ve akabinde tutuklandı.

Edepsizliğiyle maruf şarkıcının hezeyanları nedeniyle bu kadar ciddiye alınarak işin tutuklanmaya kadar vardırılması tartışılabilir. Lakin, kendisinin teşhircilikten dolayı Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine gönderilmesi daha isabetli olurdu. Sahnelerde sapkın LGBT bayraklarını açarak “rahatsız olan burayı terk etsin” cüretinde bulanacak kadar azgınlaşan ahlaksızın toplumu yeterince ifsat etiği ortada. Zira, sanat adı altında sapkınlığı normalleştirmeye çalışan bu tiplerin sırf bu eylemlerinden dolayı lanetlenmesi ve ifşa edilmeleri elzemdir.

Değerleri aşağılanan ve hakarete maruz kalan Müslümanların tepki göstermeleri elbette olması gerekendir. İslami hassasiyete sahip olanlar doğal olarak tepkilerini dile getirdiler. İslam düşmanlığıyla matuf çevreler ise şarkıcının yaptığı ahlaksızlık ve saygısızlığı bir kenara bırakarak özgürlük ve adaletten dem vurmaya başladılar. Kimileri yapılanları ifade özgürlüğü saydı, kimileri de sanat adı altında bu durumu normalleştirmeye çalıştı. Söz konusu olayı muhtelif vakalarla karşılaştırarak kendilerince çifte standart eleştirisi yaptılar. İslami değerlerle cahili unsurları bir tutmaya çalışan sol, seküler ve Kemalist çevreler, bu olay üzerinden başta iktidar olmak üzere İslami kesimi tutarlılık testine tabi tutmaya çalışıyor.

İslam’a ve Müslümanlara yönelik her eleştiri ve hakareti ifade özgürlüğü kapsamında gören ülkenin sol, seküler ve Kemalist kesimi, farklı dini ve sosyal gruplarla ilgili ise her nedense daha hassasiyet sahibi oluyor. Daha önce Alevilere yönelik bazı ifadeler sarf eden komedyen Pınar Fidan linç edilmişti. Alevilere yönelik açıklamaları hakaret olarak gören seküler cenah, Pınar Fidan’ın yargılanması için epey çaba sarf etmişti. Kimse de çıkıp bu eylemi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmedi.

Aynı şekilde Mustafa Kemal ile ilgili açıklamalar yapan Safiye İnci’nin tutuklanması için ellerinden geleni yapanlar, Gülşen isimli edepsiz için özgürlük narası attı. Bunun gibi daha birçok vakayı sıralamak mümkün.

Yoz şarkıcı, sapkın LGBT gruplarına destek vermesi nedeniyle yabancı basında da yer aldı. “Türk Madonna, dini okulları eleştirdiği için tutuklandı” gibi edepsizliği taltif eden ve vakayı da bağlamından koparan haberler servis edildi.

Müfsit bir şarkıcının teşhirciliği, ahlaksızlığı ve saldırganlığının arkasında durarak ona destek verenler, yıllarca Müslümanların kimliğiyle, inancıyla, değerleriyle mücadele ettiler. İslam aleyhinde sarf edilen her açıklamayı ifade özgürlüğü bağlamına oturtan laik-Kemalistler, tüm toplumu Kemalizm’e biat etme ve insanı fıtratından uzaklaştıran modern ve cahili unsurlara karşı boyun eğme seansları yapmaktan bir an geri adım atmadı.

CHP, İYİ Parti ve sol partilere mensup siyasetçiler, sanatçılar, akademisyenler ve gazeteciler, Müslümanların değerlerine hakaret eden edepsiz bir şarkıcı için adeta birleşmiş vaziyette. Çoğu yapılan hakareti eleştirme zahmetinde bile bulunmuyor. Mustafa Kemal ve Kemalizm’e eleştiri dahi yapanları en ağır şekilde cezalandırmaya hazır olanlar, İslam’a yönelik aşağılayıcı ifadeleri sanat ve özgürlük şemsiyesinde normalleştirmeye çalışıyorlar.

İslam’ı siyasal ve toplumsal alandan kazımak isteyen mirasın temsilcileri olan sol-sosyalist ve laik-Kemalist çevreler, Müslümanları sapık olarak tanımlayan edep yoksunu bir müptezel etrafında kenetlenerek saflarını bir kez daha belirttiler.