Mücahitlere düşmanlık Esed ve İran'a hizmettir
"Kasım Süleymani ve Hasan Nasrallat isimli iki katil, Suriye’de İran’ın emperyalist yayılmacılığı sürebilsin diye yüzbinlerce insanın ölümünden sorumlu iki pisliktir. İran’ın Suriye’de İsrail’i durdurmak, Suriye’ye huzur getirmek gibi bir ajandası yoktur"
İsmail Kılıçarslan/Yeni Şafak
Kâfir münafığın yuf olsun ervahına.
1. Esed, tam 14 yıldır Müslüman Suriyelilere zulmetmekte, onları katletmektedir. Bu yanıyla, mensubu olduğu Nusayri azınlığın iktidarı sürebilsin diye akla hayale sığmayan bir diktatörlük, zalimlik sergilemiştir.
2. Esed; halkına reva gördüklerini iki emperyalist güce, Rusya ve İran’a uşaklık yaparak yapabilmiştir.
3. Suriye’deki Kürtleri “size bir ülke vereyim mi?” gazıyla mayın eşeği haline getiren ABD emperyalizminin bunu bu denli rahat yapabilmesinin tek sorumlusu Esed ve İran’dır. Esed ve İran, işlerine her geldiğinde Suriye’deki Kürtleri kullanıp, sonra da kullanılmış peçete gibi kenara atmıştır.
4. Kasım Süleymani ve Hasan Nasrallat isimli iki katil, Suriye’de İran’ın emperyalist yayılmacılığı sürebilsin diye yüzbinlerce insanın ölümünden sorumlu iki pisliktir. İran’ın Suriye’de İsrail’i durdurmak, Suriye’ye huzur getirmek gibi bir ajandası yoktur, olmamıştır, olmayacaktır da. İran, Pers yayılmacılığı ajandasıyla ve Safevi Şia’sı aklıyla emperyalist hale gelmiş, ötekisini “dünyadaki tüm Sünniler” olarak ilan etmiş, gâvura kılıç çekme cesareti olmayan bir aparattır.
5. Savaş öncesi Türkiye’nin tekliflerini, 2016’da Cenevre’de oluşan anlaşma zeminini, 2024’te Tayyip Erdoğan’ın “normalleşelim” çağrısını elinin tersiyle iten Esed bugün Suriye’nin başına gelen ve kendi yaşadığı her şeyin sorumlusudur.
6. Kamuoyuna “cihatçılar” olarak lanse edilmeye çalışılan ve HTŞ, ÖSO, bölgedeki aşiretler ve benzeri unsurlardan oluşan mücahitler, Suriye’deki halk çoğunluğunu temsil eden Sünni Araplardan, Türkmenlerden ve Kürtlerden oluşmaktadır. Görülüyor ki Suriye’deki Hristiyan azınlığın da bu gruplarla ilgili hiçbir derdi yoktur. Halep’i alanlar Haleplilerin kendileridir. Tel Rıfat’ı Amerikancı mayın eşeklerinden temizleyenler Suriyelilerdir. Gördüğümüz kadarıyla da ne yağma ne yıkım ne de zulüm yapmaktadırlar.
7. Büyük büyük komplo teorilerine gerek yoktur. Rusya ve İran’ın zayıflaması ve muhtemelen Rusya’nın artık Esed’le çalışmayı istememesi mücahitlere bir harekat alanı açmış, mücahitler de Türkiye ordusunun kendilerine öğrettiklerini sahada tek başlarına inisiyatif alarak uygulamış ve zafer gelmiştir. Zaten, Rusya’nın ve İran’ın doğrudan devrede olmadığı her zaman diliminde Sünni çoğunluk, Esed’in Nusayri güçlerini perişan edecek güçtedir.
8. “Cihatçılar niçin İsrail ile değil Suriye ile savaşıyorlar?” sorusunu sormayı marifet sayan dangalaklara söylenecek söz yoktur. Mücahitlerin varlık gösterdiği yerler ile İsrail arasında 500 kilometre, bir dünya İran ve Rus askeri, bir dünya uçak, dron ve başka silahlar vardır. İran’ın ve rejimin Suriyelileri katletmeyi marifet sayan askerleri ile İsrail arasındaki mesafe ise sıfır kilometredir.
9. Bundan sonra ne olacağını, olayların nasıl gelişeceğini artık üç ülke belirleyecektir. Rusya, Amerika ve Türkiye. Görünen o ki Esed’in ve İran’ın Suriye meselesinde inisiyatif alma güçleri kalmamıştır. Bu defacto durumda bir değişiklik olması için İran’ın ve Rusya’nın olağanüstü bir maceraya atılması gerekmektedir. Rusya’nın bu maceraya atılması için şartlar elverişli değildir. İran’ın ise gözünü ne denli karartabileceği merak konusudur.
10. Saadet Partisi isimli yapı, doğrudan doğruya bir milli güvenlik meselesine dönüşmüştür çünkü Suriye’de emperyalist İran’ın çıkar ve amaçlarını önceleyen bir etki ajanlığı faaliyetinden doğrudan bölgede Türkiye’ye operasyon çekmeye çalışan bir yapıya dönüşmüştür.
11. Ümit Özdağ’ın söyleyecek hiçbir sözü kalmamıştır zira Halep’in çocukları Halep’i kurtarmıştır ve durumun aleyhlerine dönüp dönmeyeceğini hesap bile etmeden şehirlerine dönmeye başlamışlardır. Üstelik mücahitler, PKK ile de canhıraş çarpışmaktadır.
12. Türkiye’deki Nusayri vatandaşlar, kendilerine yapılan her türlü ihtara, uyarıya rağmen Suriye cihadı boyunca Esedçi bir tavır sergilemişler, Türkiye’den yana durmamışlardır. Bari buradan sonrası için aklı eren Nusayri önde gelenleri buna bir son verme çağrısı yapmalıdırlar. Hiçbir egemen devlet, vatandaşlarının bir kısmının bir başka ülkenin çıkarlarını desteklemesine, bunun için uğraş vermesine izin vermez zira.
13. Kamuoyuna pompalanmaya çalışılan yalanların aksine Amerika, bölgedeki mücahitleri değil, PKK ve DAEŞ’i desteklemektedir. Yakın zamanda olabilecek en kötü şey DAEŞ isimli piyon örgütün yeniden Amerika eliyle sahada ortaya çıkarılmasıdır.
14. Türkiye’deki Alevi kardeşlerimize yaklaşık 20 yıldır tasallut ve tavassut eden İran, istediğini nispeten almış görünmektedir. Alevilik gayretiyle Esed’e sahip çıkan bir kısım Alevi kardeşlerimizi gördükçe yüreğimiz parçalanmaktadır. Zira Esed Alevi değil, zalimin önde gidenidir. İran Alevi değil, emperyalisttir. Nusayrilik ise, yakın zamana kadar Şia’nın kendi kitaplarında da açıkça belirtildiği üzere Gulat-ı Şia’dır. Yani bir çeşit “İslâm dışılık” olarak tanımlanmaktadır. Hama ve Humus katliamlarından sonra İran’ın Nusayrilik konusunda tavır değiştirmesi sadece politiktir.
15. Zafer Allah’tandır. Allah, Halep’te, Tel Rıfat’ta, Hama’da, Şam’da, Kudüs’te, Gazze’de savaşan kardeşlerimizin yardımcısı olsun. Onlara zaferler ihsan etsin.
16. Kâfir münafığın yuf olsun ervahına.
HABERE YORUM KAT