Mücadelede Yeni Bir Halka "Meryem-Der"
Meryem-Der 16 Nisan Cumartesi günü Tatvan The Crater Hotel'de Özgür-Der yönetim kurulu üyesi Hülya Şekerci'nin katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikle faaliyetlerine başladı.
16 Nisan Cumartesi günü The Crater Hotel'de Özgür-Der yönetim kurulu üyesi Hülya Şekerci'nin katılımıyla Tatvan Meryem-Der faaliyetlerine başladı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programın sunuculuğunu Güneş Karaman yaptı. Bircok STK temsilcisinin katıldığı programda Meryem-Der Başkanı Gönül Peker, selamlama konuşmasında derneğin misyonunu anlattı.
Gönül Peker konuşmasında şunları söyledi:
"Cahiliyenin tüm kurum ve pratikleriyle hakim bulunduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Cahili sistem bize çeşitli kimlikler dayatıyor. Müslüman kimliğimizi mümkünse tümüyle yok etmeye, eritmeye bunu başaramazsa kimliğimizi bulandırmaya çalışıyor. Bu şekilde cahiliye ile uyumlu ve ona hizmet eden bir kimlik üretilmesi amaçlanıyor. İslami kimliğimiz ise; bize direnme ve direnerek var olma bilinci sağlayan temel dayanağımızı oluşturmaktadır. Ancak kimliğimize sahip çıkarak direnebilir, özgürleşebiliriz. Her şeyden evvel biz kendimizi ıslah ve ihya çizgisinin takipçileri olarak tanımlıyoruz. Kökü Hz. Adem'e (a.s) kadar dayanan, geçmişten günümüze kadar devam edegelen hak-batıl mücadelesinin hak tarafının temsilcileri olarak insanlığın dünya ve ahiret saadetine ulaşmasına çalışmak şiarımız olmalıdır.
Meryem-Der olarak eğitim, kültür ve sosyal yardım alanında faaliyet göstermeyi bunu yaparken siyasi bir gaye gütmeden ilim, fikir, kültür, din, iktisat, ahlak ve spor gibi alanlarda toplumumuzun her kesimine özellikle de kadınların her yönden gelişmesine katkıda bulunmayı hedefliyoruz.
Dayanışma ve yoksul, kimsesiz, muhacir ve bakıma muhtaç kimselere maddi manevi yardımda bulunmak Meryem-Der’in amaçlarındandır.
Kimliğimiz bizi temel kabullerimiz noktasında ortaklaştığımız kardeşlerimiz ile birlikteliğe, paylaşmaya sevk ederken, bizi de başkalarından ayırır. Müslümanlar olarak sahip olmamız gereken kimliğimiz bizi silik, pasif, sıradan bir canlılar topluluğu olmaktan çıkarıp, izzet ve sorumluluk sahibi bir ümmet olma bilincine eriştirir. Bize insanlar için çıkarılmış hayırlı bir "örnek toplum" olma vasfı kazandırır. Hayatın ve ölümün anlamını ve amacını öğretir.
'De ki şüphesiz benim namazım, ibadetim, ölümüm ve hayatım hepsi alemlerin rabbi içindir.' (En'am: 12)
Kimliğimizin en belirgin vasıflarından biri tağutları inkar edip tevhit ve adaleti hakim kılma, toplumun cahili gelenek ve pratiklerden bağımsız, Kur'an ve sünnet gibi temel ölçülerle hayatın bütününü kuşatanlardan olmaya çalışmaktır. İslam inancı şahitliği gerektirir. Şahitlik tanıklıktır. İslam'ın tanıklığı ise örnek olunarak yapılır. Rasulullah (as) bizler için Kur'an bilgisinin öncü şahididir. Rabbimiz Müslümanlardan insanlara şahitlik etmek için "vasat bir ümmet " (Bakara: 143) olmalarını istemektedir.”.
Gönül Peker’in konuşmasından sonra Özgür-Der yönetim kurulu üyesi Hülya Şekerci konuşmasına başladı.
Hülya Şekerci konuşmasına; "Meryem-Der’in açılışını tebrik ediyor ve çalışmalarının devamını diliyorum." diyerek başladı.
Şekerci, gelenek ve modernizm arasında sıkışan kadının rolünü, mücadelesini anlattı.
Özetle "Kadınıyla, erkeğiyle, emeği ve değerleriyle öğütülen bu neslin mümin kadınları çağa tanıklık edip kısır döngüleri aşarak vahyî sorumluluklarını yerine getirdiklerinde bir umut oluşturabilirler. Çünkü yüzyılların saltanat tortuları arasında kalıplaşmış düşünceler altın tabaklarda sunulan cazibeli özgürlük söylemleri ile kuşatılırken kadın için umut vahyin aydınlığındadır." dedi.
Cahiliye gelenek ve modernizmin, feminizmin dayattığı kadın anlayışlarına vurgu yaptıktan sonra kadının Allah’ın kulu olarak ve İslam'la gerçek özgürlüğüne ve misyonuna eriştiğini dile getirdi. İslâmî mücadelede, davet ve tebliğde kadının da sorumluluklarının olduğunu âyet ve Rasulullah’ın uygulama ve hadisleri üzerinden değerlendirdi. Mümin kadının ailede ve sosyal yaşamdaki duruş ve rol model oluşunun nesillerin ıslahı açısından önemini vurguladı.
Ümmetin sorunlarını yaşadığımız ülkeden somut örneklerle açıklayan Şekerci, 28 Şubat darbe döneminde yaşanan sorunlar ve buna karşı gösterilen sinik, uzlaşmacı tutumun, kimlik sahibi Müslümanlar için iki taraflı zorluk çıkardığını anlattı. Bir yandan askeri vesayetin zorba uygulamalarıyla mücadele ederken, bir taraftan da bazı geleneksel anlayışların olumsuzluklarıyla karşı karşıya geldiklerini vurgulayan konuşmacı devraldığımız sağcı, muhafazakâr kimlikle mücadele etmenin gerekliliğine dikkat çekti.
Aynı şekilde kadın konusuna yaklaşımdaki feminizm ile gelenekçilik arasında gidip gelen yaklaşımın, ümmetin sorunlarının hangi zeminde yaşandığının anlaşılması için iyi bir örnek olduğunu söyleyen Şekerci, bu konudaki ifrat ve tefrit anlayışlarına dikkat çekerek kadının İslâmî mücadelede yer almasının önüne set vuran anlayışlardan sıyrılmamız gerektiğini söyledi. Programın devamında sorulan soruların cevaplandırıldı.
Program slayt gösterisi ve yapılan duanın ardından verilen ikram ile son buldu.
HABERE YORUM KAT