Mübarek, bazılarımızın ihtilal hayallerini de alıp gitti!
Mısır’ın bir gerçeği var; Mübarek’in tasfiyesi -farklı muhalif gruplar olsa da- İhvan-ı Müslimin’in iktidarı demektir. İhvan’ın liberal bir alternatifi üretilemediğinden, uzun zamandır ABD’nin gözden çıkardığı Hüsnü Mübarek’in tasfiyesi geciktiriliyordu. İntifada bu açıdan batıyı ve İsrail’i hazırlıksız yakaladı.
Ancak intifada sürecinde İhvan’ın bilinçli olarak ismini öne çıkarmaması, bu gerçeğin sarahaten görülmesini engelledi. İhvan’dan rahatsız olan medya da umutlarını gerçek gibi sunarak bu algıyı güçlendirdi.
Bütün muhalif unsurları bağrında taşımasından dolayı Tahrir, Mısır’daki direnişin gerçek adıdır. Tahrir, İsrail ve batının bütün planlarını Allah’ın yardımıyla boşa çıkaran bir ortak akıldır. Bu ortak aklın ağırlık merkezi şüphesiz İhvan’dır. Çünkü Tahrir’deki güç dengeleri, Mısır’ın bu genel tablosundan farklı değil.
Tahrir, onurun, kararlılığın ve olgunluğun sembolü olarak adına yakışır bir sonuç aldı. Elbette süreç devam ediyor, ABD’nin ve İsrail’in oyunları da. Fakat Tahrir, İsrail’i tatmin edecek tek plan olan, İsrail yanlısı ve İhvan düşmanı olarak bilinen istihbarat başkanı General Ömer Süleyman’ın cumhurbaşkanı olması planını boşa çıkararak en kötü olasılığı ortadan kaldırdı.
Süreç içinde hakem rolü biçilen ordunun, İsrail ve Amerika ile yapılan antlaşmalara bağlı kalınacağını açıklayarak seçimlerin eylülde yapılacağını duyurması zaman kazanmaya ve bu arada İsrail için en uygun seçeneği üretmeye matuf bir adım olarak okunabilir. İhvan ise seçimlerin hemen yapılmasında ısrarcı. İsrail’in zaman kazanmasını istemiyor. İsrail’in Mısır’ı kolay kolay Mısır halkına bırakmayacağı biliniyor.
Şimdi İhvan’dan bir ihtilal ve Mısır intifadasının İran devrimi gibi gelişmesini bekleyenler fena halde hayal kırıklığı yaşıyorlar. Ve bunun etkisiyle İhvan’ı suçluyorlar.
Hayal kırıklığına uğrayanlar, böyle bir ihtilal/iktidarı elegeçirme beklentisinin kendilerinde niçin ve nasıl oluştuğu sorusunu sormak yerine doğrudan ya da dolaylı İhvan’ı suçlama yoluna gittiler.
İhvan, sürecin hiçbir safhasında bir ihtilal/iktidarı elegeçirme projesinin olduğundan bahsetmediği gibi, bu algıyı oluşturacak bir imada da bulunmadı. İhvan’ı ve Mısır’ı tanıyanlar zaten böyle bir beklenti içine girmediler. Kaldı ki İhvan, sürecin en güçlü aktörü olsa da tek aktörü değil. Toplumun her kesiminin sonucuna ortak olduğu bir intifada yaşandı.
İhvan, ihtilal de dâhil her yöntemi tecrübe ettiği, seksen yıllık bir mücadele tarihine sahiptir. Geldiği noktada izlediği taktik, yöntem ve yol elbette sorgulanabilir. Ancak bunun İhvan’a haksızlığa dönüşmemesi gerekir. Bana göre İhvan süreci iyi okumuş ve doğru hamleler yapmış, sonuç olarak da “devrim” sürecinin önünü açacak en önemli hamleyi yani Mübarek rejiminin yıkılmasını sağlamıştır. Devrim yolu gerçekte şimdi açılmıştır.
Alışkanlığımızdır, dışında olduğumuz, seyrettiğimiz olaylarda kendimizi o olayın öznesinin yerine koyar ve “ah ben olacaktım şimdi…” der, kıvranır dururuz. Bize göre iş kolay ama muhatap beceriksizdir. Severiz başkalarının yerine kendimizi koymayı. Şimdilerde de kendimizi İhvan’ın yerine koymuş ihtilal yapıyoruz.
Mısır’da bundan sonrası ne olur Allahu alem. Ama İhvan seçimlere girip kazandığında kendisini, anayasasında kanunların İslam’a aykırı olamayacağı yazan bir devlet bekliyor. Mübarek rejiminin Cuma namazının etrafında kenetlenmiş bir kitlenin öncülüğünde yıkıldığı da unutulmamalı. Vasat zaten Türkiye gibi değil. İhvan, şayet seçimleri kazanırsa, iktidarına firavunların ilke ve inkılaplarını koruma yemini ederek başlamayacak. Bu yönüyle İhvan’ın seçimle işbaşına gelmesi az şey midir? İhtilal olsa işi daha mı kolay olacaktı?
İhvan’ın devrimci kimliğini yitirdiğini düşünenler bence bizlere Leninist kültürden geçen ihtilal ile devrimi karıştırıyorlar. Devrim bir süreç işidir. Tedricen toplumun dönüşmesi ve yönetimi şekillendirmesiyle gerçek ve sahici bir İslami yönetim tesis edilmiş olur. Bu toplumsal dönüşüm ihtilalle gerçekleşmez. İhtilal darağaçlarının gölgesinde yürür. Ama toplumsal muhalefet bir gölge gibi peşini bırakmaz. Gerçek devrim, çeşitli araçları kullanarak halkı, Kur’an toplumuna dönüştürmektir. Şu an İhvan, bu araçların en önemlilerinden birine sahip olmak üzere. Bu bağlamda Kur’an’daki “ekin misali”ni (Fetih 29) hatırlatmak isterim.
Yöntemi “Rabbanî” kabul etmenin, diğer her türlü yöntemi İslam dışı görmenin ürettiği bir körlük müdür acaba zihinleri ihtilale kilitleyen. Sorgulamayı kolaylaştırması açısından soruyorum; geçmişte Mısır’da yöntemi İhvan’a göre daha “Rabbanî” bulunan diğer yapılar şimdi neredeler acaba? Meseleyi salt doğru-yanlış düzleminde tanımlayıp, siyah – beyaz görmenin ötesinde bu süreci de Müslümanların tecrübe hanesine yazmak daha doğru gibi geliyor bana.
Bu makale Özgün Duruş Gazetesinin 76. Sayısında Yayınlanmıştır
YAZIYA YORUM KAT