Mübadele 1
Hoşumuza gitmese de gerçek şu ki, İslam dünyasında gayrimüslimlere karşı en hoşgörüsüz ülke Türkiye'dir.
1915'te vuku bulan tenkil ve tehcir bir yana, Vecdi Gönül'ün "yaptık da fena mı oldu?" dediği mübadele; 1934 Trakya Yahudi Tehcîri; 1939 ve 1942'de gayrimüslimlere iki kere askerlik yapma ve onlara fazladan 'Varlık Vergisi' yükleme mecburiyeti; 6-7 Eylül 1955 olayları; 1964'te 40 bin Rum'un sınırdışı edilmesi ve geçen yazımda sıraladığım rahip ve misyoner cinayetleri.
Dahası, yine İslam dünyası içinde -özel statüsünden dolayı Arap yarımadası hariç- gayrimüslimlerin en az yaşadığı ülke Türkiye'dir. 70 milyon nüfus içinde sayıları 100 bine baliğ olamıyor. Suriye, İran ve Mısır'da milyonlarca gayrimüslim yaşıyor, kamusal hayata katılıyor, parlamentoda temsil ediliyor. Refah seviyesi yüksek bir İslam ülkesi Malezya'da nüfusun yüzde 48'i Müslüman değil.
Bizde bu küçücük gayrimüslim nüfus Ruhban okulunu açamıyor, vakıf malları üzerinde yeterince tasarrufta bulunamıyor, kamuda görev alamıyor ve ne yaparsa yapsın "potansiyel tehdit" olmaktan kurtulamıyor. Bunun tabii ki yakın tarihle ilgili sebepleri var. Bunu da hiç beklenmedik bir zamanda Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül dile getirdi (Brüksel, 10 Kasım 2008 konuşması), bütün bir olayı "gayet veciz" bir biçimde ifade etmiş oldu. Ünlü konuşmasında "Atatürk'ün başarısında Fransız İhtilali ile başlayan milliyetçilik hareketleri nedeniyle Osmanlı'nın dayandığı milletler sisteminin tarihteki ömrünü tamamladığının tespit edilmesinin belirleyici olduğunu, Cumhuriyet'in kuruluşunda en önemli iki unsurun 'nation building' (ulus inşası) ve 'ekonomi' olarak sıralandığını" belirtiyor.
Ulus yaratmak için padişahlık ve halifeliği kaldıran Atatürk'ün "bugün fazla hatırlanmayan, ama çok önemli" bir diğer adımının Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi olduğunu belirten Gönül, "Bugün eğer Ege'de Rumlar ve Türkiye'nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba aynı milli devlet olabilir miydi? Bu mübadelenin ne kadar önemli olduğunu size hangi kelimelerle anlatsam bilmiyorum, ama eski dengelere bakarsanız, bunun önemi çok açık ortaya çıkacaktır. Bugün dahi Güneydoğu'da verilen mücadelede bu nation building'de kendilerini mağdur sayanların, özellikle tehcir sebebiyle mağdur sayanların katkısını reddedemeyiz. O halde (Türkiye'nin) gerçekten çağdaş, medeni ve aydınlanmış insanların ülkesi olabilmesinde Cumhuriyet'in başlangıcındaki prensipler çok önemliydi." diyor. İzmir Valiliği yaptığı dönemde İzmir Ticaret Odası'nın kurucuları arasında "bir tek Müslüman'ın olmadığını, tamamının Levantenlerden oluştuğunu" gördüğünü anlatan Gönül, Cumhuriyet öncesinde de Ankara'nın "Yahudi, Müslüman, Ermeni ve Rum olmak üzere dört mahalleden oluştuğunu" belirtiyor. İkinci ayak 'ekonomi' İzmir İktisat Kongresi ile şekillenen milli ekonomi politikasıdır.
Gönül'ün anlattıkları birebir doğru, ama aynı zamanda ulus devletlerin hangi ağır maliyetlerle kurulduğunun da belgesi. Söz konusu konuşmaya Yunan basını tepki gösterip "Türkiye'nin dinci-milliyetçiliğe" kaymakta olduğunu yazdı. Dinin bu olayda hiçbir dahli yok. Osmanlılar zamanında Anadolu'da ortalama nüfusun yüzde 20-30'u gayrimüslim idi, İstanbul'un ise yaklaşık yarısı. Geçmişte İslam dünyasının hemen her yerinde de nüfus dağılımı böyleydi, el'an da Türkiye'den daha iyi.
Türkiye'de gayrimüslimlerin sembolik rakamlarla ifade edilir hale gelmesinin sebepleri İslam dininden, Müslümanlardan, İslam hakimiyetinden kaynaklanmıyor. Gayrimüslimlerin dinî ve etnik arındırmaya tabi tutulması tamamen "modern bir durum"dur ve "ulus devlet"in inşasıyla ilgilidir. Kısaca modern ulus devletin cürmüdür.
Bir başka husus, Ermeni ve Rumların arındırılmaya tabi tutulması, öyle iddia edildiği gibi askerî sebeplerle, yani "işbirliği suçu"ndan değil, ulus devlet projesiyle ilgilidir. Erkeklerin savaştaki ihanetinin cezası çocuklara, kadın ve yaşlılara ödetilemez. Pekiyi, bu mübadele İslam'ın ve Müslümanların yararına mı oldu? Hayır, tam aksine. Bunu çarşamba günü ele alacağız.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT