Muazzez İlmiye Çığ'a atfedilen sıfatların ne kadarı doğru?
Kaan Göktaş, Muazzez İlmiye Çığ'a atfedilen sıfatların temelsiz olduğunu ve gerçeğini yansıtmadığını aktarıyor.
Kaan Göktaş/Serbestiyet
Muazzez İlmiye Çığ: Lisans mezunu. Sümerolog değil, Hititolog. Akademisyen değil kütüphaneci
Dün 110 yaşında hayatını kaybeden Sümerolog ve Yazar Muazzez İlmiye Çığ’ın ardından sosyal medya her zaman olduğu gibi ikiye bölündü.
Bir kesim “Cumhuriyet kadını, aydın” benzeri övgülerle Çığ’ı yere göğe sığdıramazken, bir diğer kesim ise 12 Eylül döneminde HZİ Vakfı’nda yaşanan kobay deneyleri nedeniyle ağır eleştiriler yöneltti.
Peki, Muazzez İlmiye Çığ, gerçekten iddia edildiği gibi dünya çapında bilinen bir Sümerolog ve tarihçi miydi?
Muazzez İlmiye Çığ, “profesör” ya da “akademisyen” değil. 1914’te doğan ve 1936’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji bölümüne kaydolan Muazzez İlmiye Çığ, “profesör” ya da “akademisyen” değil, sadece 4 yıllık lisans mezunu. Master ya da doktorası yok.
Kendisinin atıf alan bilimsel hiçbir yayını, makalesi de bulunmuyor.
Hititoloji mezunu olduğu için “Sümerolog” da değil.
Muazzez İlmiye Çığ’ın hocaları arasında, o dönemde Nazi Almanyası’ndan Türkiye’ye sığınan Prof. Dr. Hans Gustav Guterbock ve Prof. Dr. Benno Landsberger gibi isimler de vardı.
Bu isimlerden özellikle Guterbock önemlidir, zira Yahudi asıllı Alman tarihçi, Alman devletinin Çorum’daki Hattuşa (Boğazköy) antik kentinde yaptığı kazılarda görev yapmıştır. Almanlar tarafından bu kazıların amacı tektir; Hitit ve Sümerlerin Aryan ırktan ve Almanların atası olduklarını kanıtlamak. Ne var ki Yahudi kökeni nedeniyle Guterbock Almanya’dan ayrılmak zorunda kalır ve çok da yabancı olmadığı Türkiye’ye sığınır.
Ankara Üniversitesi’nde Hititoloji dersleri vermeye başlar ve dönemin siyasi konjonktürüne uyum sağlayarak, Sümer ve Hititlerin Türklerin üstün ırkı mensubu, yüksek bir kültüre sahip ataları olduğunu iddia etmeye başlar. İşte Muazzez İlmiye Çığ, bu ekolün yetiştirdiği bir öğrencidir. Sonraki tüm tezleri ve savunuları da bu ana fikir üzerinden devam eder.
Çığ, en popüler eserlerinden kabul edilen Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni isimli kitabında oldukça sansasyonel iddialarda bulunur.
Adından da anlaşılacağı gibi eser, üç büyük dinin kutsal kitaplarındaki mitoloji ve öyküler ile anlatıların ve çoğu emir ile yasağın, daha önce bölgede yaşayan halkların mitolojilerinden, gelenek ve inançlarından alındığını karşılaştırmalı metinlerle iddia eder.
Doğu Perinçek ve Aydınlık grubuna ait Kaynak Yayınları tarafından basılan kitaplarında başörtüsünün Sümerlerde fahişeler tarafından takıldığını yazarak ünlenmişti.
Yine tüm modern ulusların kültürel ve dini atasının Sümerler olduğunu, Sümerlerin ise Türk olduğunu iddia eder.
Peki bu iddialarını neye dayandırmaktadır?
Tüm kitaplarında Sümerce yazılı metinlerden ve Sümer tabletlerinden bahseden, alıntılar yapan ve bunları yorumlayan Çığ, çivi yazısı bilmiyordu. Sümer metinlerini orijinallerinden, yani Sümerce çizi yazısından okuyamıyordu. Muazzez İlmiye Çığ’ın bütün çevirileri, kitapları ve bunlara kattığı yorumlar, orijinal çivi yazılı belgelerden değil, “transliterasyon” denilen, Latin harflerine çevrilmiş metinlerdendir.
Çığ, sonradan 8 yıl Topkapı Sarayı Müdürlüğü de yapan eşi Kemal Çığ’ın da çalıştığı İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çiviyazılı Belgeler Arşivi’nde, Sümer ve Hitit dillerinde yazılmış eski tabletleri sınıflandırıp numaralandırmış, arşivleyip indekslemiştir, ancak hiçbirini çevirmemiştir.
Tarih Sümer’de Başlar isimli kitabın yazarı, dünyaca ünlü Sümerolog Samuel Noah Kramer, kitabının birçok yerinde Muazzez İlmiye Çığ’dan bahsederken, ona “müze memuru” demiştir.
Hiçbir yerde ondan Sümerolog diye bahsetmez, zira Muazzez Hanım’ın görevi sadece tabletleri yerlerine dizmekti.
HABERE YORUM KAT