Ahmet Varol / Yeni Akit

Yalancı Modi ile ikiyüzlü Biden’ın buluşması

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Çin ziyaretinin hemen ardından Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ABD’ye bir ziyaret düzenledi. 

Modi’nin ziyareti esnasında, onun ayrımcı ve ırkçı politikalarından dolayı muhtelif tepkiler ve protesto eylemleri oldu. Bu arada ABD Başkanı Biden dilinin ucuyla biraz dini azınlıklar konusuna da temas etti ve dinsel çeşitliliğin önemi üzerinde durdu. Fakat Biden’ın da Modi’nin de asıl üzerinde durdukları husus 21. yüzyılda ABD ile Hindistan arasındaki işbirliğinin ne kadar büyük önem taşıdığıydı.

Çin’in yayılmacı politikaları karşısında Hindistan ve ABD, aralarındaki ilişki ve işbirliğinin geliştirilmesinin önemli olduğunu düşünüyor. O yüzden, özellikle Müslümanlara yönelik ayrımcı ve ırkçı politikaları savunan bir siyasi partinin lideri olduğunun bilinmesine rağmen Modi, ABD yöneticileri nezdinde büyük bir ilgi ve iltifata mazhar oldu. 

Modi bu ziyareti aynı zamanda, kendisinin Müslümanlara yönelik zulüm uygulamalarının ve ayrımcı politikalarının üstünü örtme, dünya kamuoyunu yanıltma amaçlı çarpıtmalarda bulunmak için bir fırsat olarak değerlendirmeye çalıştı. Bu doğrultuda ülkesinde kimseye karşı ayrımcılık yapılmadığı, Müslümanlara yönelik olarak da herhangi bir ayrımcı politika izlenmediği iddiasında bulundu. 

ABD Başkanı Biden’ın dini azınlıkların hukukuyla ilgili olarak sarf ettiği sözler de onun bu konuda samimi davranmasından ve Hindistan’ın özellikle Müslüman topluluğa yaptığı zulüm uygulamalarının son bulması için uyarıda bulunma ihtiyacı duymasından kaynaklanmıyordu. Tam bir ikiyüzlülüktü ki bu ikiyüzlülük ve sahtekarlık bilindiği üzere küresel emperyalist güçlerin liderlerinin, özellikle de ABD başkanlarının genel karakteridir. 

Modi’nin iddiaları güneşi balçıkla sıvamaya kalkışmaktan başka bir şey değildir. Hindistan’da ayrımcı politikalar ve özellikle de Müslümanlara yönelik ayrımcılık çok belirgindir. 

Her şeyden önce 2019’un Ağustos ayında Hindistan hükümeti, anayasanın Müslümanların çoğunlukta olduğu Keşmir’e özel statü veren 370. maddesini iptal ederek bu eyaletin özel statüsünü kaldırdı. Bunun amacı bölgede etnik tasfiyenin önünü açmak, Müslümanları göçe zorlayarak Hindu nüfusu artırmaktı. 

Yine bu ülkedeki ırkçı fanatik hükümetin son çıkardığı vatandaşlık yasası, Hindistan’a komşu ülkelerden göç ettikleri ileri sürülen tüm diğer dini grupların vatandaşlığa geçmelerine izin verirken Müslümanların vatandaşlığını engelliyor. Gerekçe ise diğer dini grupların komşu ülkelerde azınlık durumunda olmaları sebebiyle mağdur edildikleri, Müslümanlar için böyle bir riskin olmadığı iddiası. Vatandaşlığa kabul edilmeyen Müslümanlar sadece son dönemde göç etmiş olanlar değil. Belki 100 yıl öncesinden gelmiş, hatta hiç göçmen olmayan ama Pakistan’ın bağımsızlığı sürecinde akrabaları bu ülkeye intikal etmiş olanlar da var. 

Hinduizmin mitolojik yapısı ve kast sistemi sebebiyle son dönemde Hindulardan İslam’a ve hıristiyanlığa geçenlerin sayısında artış olduğu gözleniyor. Fanatik Hinduların özellikle İslam’a geçenlere vahşice işkence ettikleri ve hükümetin bu olayları soruşturmadığı da bilinen bir gerçek. Katı Hinduizm bağlısı kesimler İslam’a geçişlerin önlenmesi için geçenlerin çok ağır bir şekilde cezalandırılması amaçlı yasal düzenlemeler yapılmasını bile talep ettiler. Şimdilik böyle bir düzenleme olmasa da Müslüman olanlara yönelik saldırıların önüne geçilmesi için bir şey yapılmadığı gerçek. 

Son dönemde Müslümanların dini değerlerine ve peygamberlerine sözlü, dini mekanlarına da fiili saldırılarda artış oldu. Hatta bu saldırıların bazıları liderliğini Modi’nin yaptığı, “Muhafazakâr Hindu” olarak tanımlanan, Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP -Hindistan Halk Partisi) ileri gelenleri tarafından gerçekleştirildi. 

Hindistan hükümeti fanatik Hinduları da milis güç olarak kullandığı savaşın üstünü örtmek için Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi buna bazen İslamofobi bazen de “teröre karşı savaş” kılıfı geçirmeye çalışıyor.