Modern sömürgeciliğin hizmetine koşulan “Taliban güzellemesi” retoriği
Amerika ve NATO ordularının ardında bıraktığı yüz binlerce insan cesedini görmezden gelmek, geçmişten bugüne işlenen sistematik katliamları kamuoyunda hiç konuşturmamak için yapılan cambazlıkların haddi hesabı yok. Son derece tuhaf ama Türkiye’deki seküler kesimlerin 20 uzun ve acılı yılın bütünüyle enkaza çevirdiği Afganistan’a dair tek kaygıları Taliban’ın hükümet etme biçiminden ibaret. İşgalcilerin sökülüp atıldığı Afganistan’da kız çocuklarının eğitim-öğretimden mahrum edileceği, kadınların çalışma ve siyasi hayatın dışına atılacağına dair kaygıların abartılma katsayısı ile modern sömürgeciliği temize çıkarmak için yırtınıp durma katsayısı paralel işliyor. Bu kirli misyonu üstlenenler cenahında Amerika-NATO ordularının barbarca yakıp yıktığı Afganistan’ın telafisi imkânsız kayıplarını görünmez kılmak üzere küresel çapta muazzam bir seferberlik görülüyor. Daha önemlisi hayatın asli gayesi şeklinde tasvir edilen seküler hayat tarzı ve semboller marifetiyle bir taraftan karikatürize edilen diğer taraftan mutlak bir nefret objesine tebdil edilen Taliban sembolizmiyle bütün Müslüman toplumlara ve İslami değerlere yapılan saldırıları meşru ve zaruri sayan son derece çirkin bir söylem geliştiriliyor.
Yabancısı olmadığımız psikolojik harp taktikleri bugün Afganistan bağlamında da hiç sektirmeden tatbik ediliyor. Klişe söylemlerin dışına çıkmaya teşebbüs edene, işgal ve katliamların Afganistan halkına dayattığı ağır faturadan bahsetmeye kalkışana, Amerika ve NATO ordularına 20 yıl boyunca direnen Taliban’ın kendi toplumundaki karşılık ve desteğine dair somut verilere atıf yapanlara çılgınlar gibi saldıran profesyonel ekipler derhal durumdan vazife çıkarıyorlar. İsim ve eşkâllerini gayet iyi bildiğimiz, sicil ve seciyelerini yakından tanıdığımız bu ekip süreci izah sadedinde kurulan cümleleri itibarsızlaştırmak üzere “Taliban güzellemesi” parolasıyla organize ataklar yapıyor. İstiyorlar ki Amerika ve NATO’nun askeri sahada icra ettiği şeytanlaştırma ameliyesine dini, siyasi, kültürel, toplumsal vd. bütün alanlar da herkes iştirak etsin.
Seküler-modern vahşetlerin envanteri çıkarıldı mı?
Taliban’ı mutlak yanlış, kötülük ve çirkinlikle eşitleyerek modernleşme, sekülerizm ve aydınlanma-ilerleme temellerinde yükselen kapitalist hayat tarzını tahkim etmek üzere icra edilen işgal, tehcir ve katliam politikaları dâhil her türlü zorbalığı meşrulaştırma planı hiç yürürlükten kalkmıyor. Taliban’ın temsil ettiği değer ve davranışların ne kadarı Afganistan kültürü ve geleneğini ne kadarı İslam’ı/Şeriatı temsil etmektedir sorusunu sormaya, din ve gelenek arasında ayrım yapmaya, İslami ölçüler ile toplumsal şartları kıyaslamaya teşebbüs bile etmeden ahlaksız ve hukuksuz bir biçimde ilan edilen topyekûn savaş konseptiyle karşı karşıyayız aslında.
Taliban’ın, El Kaide’nin, İŞİD’in veya İran ve Suudi Arabistan’ın temel İslami çizgiden, adalet ve merhametten sapma sebeplerini, cürüm ve günahlarını tartışıp ıslaha yönelmek Müslümanlar için hem bir hak hem de bir sorumluluktur. Yalnız bu hak ve sorumluluğu hem ferdi olarak kendimize hem de içinde bulunduğumuz toplumlar için de yürürlükte tutmak icap eder. Bu bahis İslam toplumları açısından ciddi ve sistematik bir iç muhasebeyi içerir fakat başka bir tartışmanın konusudur.
Şimdi tekrar “Taliban güzellemesi” retoriğine dönerek bazı kıyaslar yapmak, şahidi olduğumuz modern asırda yaşadığımız acı ve kayıplara dair bazı hususları canlandırmak üzere birkaç misal verelim. Çünkü Şeriat, İslami hüküm ve hedefler, Ümmet kimliği ve hilafet özlemi, cihad ve kısas gibi Kur’an ve Sünnet kaynaklı bütün siyasal-toplumsal çabaları tek kalemde “çağdışı, gerici, barbar, savaş kışkırtıcısı, terör odağı” gibi tümüyle öfke ve nefret içeren kavramlarla tanımlanıp tasfiye edilecek en büyük ve öncelikli düşman kategorisine yerleştiriliyor. Hakikat üzerinden ilerleyip, olay ve olgulara yaslanarak Taliban’ın sapma ve zulümlerini tespit ve teşhir edip elden geldiğince düzeltmeye girişmek bir seçenek olarak görülmüyor. Tek seçenek, mecburi istikamet dayatılıyor: “Her zemin ve şartta Taliban’la savaşmak!” Yine ve yeni bir distopya ile insanları aldatmaya teşebbüs ediyorlar: Kılık kıyafetleri, hayat tarzları, ilişki biçimleri ve özlemleri bütünüyle yeryüzünden kazılırsa dünya şenlenir, bütün halklar refah ve güvenliğe kavuşur biçiminde bir önerme sunuluyor.
Füzeyle öldürmek güzel, keleşle direnmek çirkin mi?
İyi ama modern-seküler NATO orduları çakal sürüleri gibi üşüştükleri Afganistan’da ne demokratik ulus devlet inşa ettiler ne de sağlıktan eğitim ve ulaşıma değin ülkenin altyapısını kurdular. Sadece ve sadece Afganistan’ı 20 yıldır bombardıman edip, köyleri ve şehirleri yakıp yıktılar. Resmi rakamlara göre 159.000’den fazla insanı öldürdüler, yüz binlercesini sakat, dul, yetim, evsiz ve işsiz bıraktılar. İşte tam da bu gibi sebeplerle Amerika ve NATO’nun imajından bahsederken, algısını inşa ederken giriştiği katliam ve yıkımları teferruatmış gibi özenle atlayıp bütün dünyayı Taliban’la mücadele için seferber etmeye kalkışanların ahlak ve hukuktan, şeref ve haysiyetten nasipleri olabilir mi hiç?
Muhakkak cevaplanması gereken soru şudur: NATO yeni bir ulus inşa etmek üzere işgale girişme hakkını kimden ve nasıl aldı? Sömürgeci devlet ve orduların sakalsız, sarıksız, şalvarsız, tesettürsüz oldukları ve seküler-kapitalist sistemi temsil ettikleri için döktükleri kana meşru, yıktıkları ülke ve topluma haşerat muamelesi yapmak kadar büyük bir barbarlık tasavvur edilebilir mi? Suriye’nin hemen bütün şehirlerine füzeler ve varil bombalarıyla saldıran, kimyasal silahlarla defalarca halkın üzerine çöken, cezaevlerinden işkence altında katledilen insanların cesetleri fışkıran Esed rejimini dost ve müttefik sayan bütün siyasal aktör ve partiler halkın iradesini ve direnişini temsil eden Taliban’ı imal ettikleri büsbütün çirkin imaj üzerinden tasfiye edebileceklerini sanıyorlar.
Rusya’nın sadece son kırk yılda Afganistan’dan, Çeçenistan, Ukrayna ve Suriye’ye uzanan cinayetlerine stratejik analizler marifetiyle meşruiyet atfetmek üzere konuşlananlardan Taliban’ı okumak-dinlemek, öğrenmek büyük bir gaflet, dehşetli bir ihanettir. Batılı hayat tarzının misyoneri, İslami hayat tarzının hasmı gibi hareket edenlerden ayrıntılı bir envanter isteyelim: Amerika ve İngiltere, İtalya ve Fransa, İspanya ve Almanya orduları kaç Afganı öldürdü, kaçını sakat bıraktı? Waterboarding tekniğiyle (suda boğulma hissi verme) uygulanan işkencelerden kaç insan geçirildi? Bizler 27 Mayıs ve 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbecilerinin işlediği suçları affedebilir miyiz, askeri cuntaların ihanetine cevaz verebilir miyiz ki NATO hesabına kurulan ordu ve hükümetin 20 yıl boyunca Afganistan halkına silah doğrultmasını Taliban’dan affetmesini bekleyelim. Kaldı ki, genel af ilanı, herkesin işinin-görevinin başında bulunması gibi intikam hissinden uzak teminatları veren, Kabil’e girerken kurşun atmadan ve hiçbir infaza yönelmeden hükümeti teslim alması Afganistan’da Taliban’ın nasıl bir modeli hayata geçirme niyetinde olduğunu gösterir.
Taliban güzellemesi yapmaya niyetimiz yok ama Müslüman kardeşlerimize sahip çıkarken Amerika’nın, NATO’nun, Rusya’nın, Esed rejiminin günahlarını gizlemeye veya aklamaya teşebbüs edenlere de asla fırsat vermeyeceğimizi bir kez daha ilan edelim.
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT