Modern insan, dine mecburdur!
Küresel çaptaki büyük sorunlar karşısında âciz kalan insanın çözüm için dinden medet ummaya başlaması, önemli bir gelişmedir. Böylece pozitivizmin ürettiği "tanrı öldü!" aforizmasının tabutuna çivi çakılmıştır.
Kimisi, lâ dinî modernitenin yaşadığı bu tarihsel kırılmayı, insanın iç dünyasını ihmal etmesine ve onun salt maddi yönünü merkeze almasına bağlıyor. Buna göre, göreceli de olsa tekrar dinle barışma çabaları, mâneviyata aç maddeye doygun insanın arayışlarının bir sonucudur.
Bir yere kadar doğru bir teşhis bu, ama, sınırları iyi tesbit edimezse eğer, çok yanıltıcı bir analize de dönüşebilir.
Bu teşhis, olsa olsa maddî anlamda doyuma ulaşmış boşluktaki insanlar için geçerli olabilir, lâkin, dine iltifat edenler bu azınlığı oluşturan kesimden ibaret değil ki!
Gerçek sebep şudur: İnsanlar, modernitenin ürettiği ya da büyüttüğü bireysel ve toplumsal, iktisadi ve siyasi birçok sorunlarına modernite içi cevap bulamamıştır.
Meselâ, en tehlikeli kitle imha silahlarından daha tehditkâr boyutlara ulaşan fakirliğe, küresel ısınma gibi çevre sorunlarına, âdil siyasi yapıların oluşturulamamasına, güçlü devletlerin müreffeh konumlarını sömürmeye borçlu olmalarına..
Küresel fakirlik sorununu ele alarak konunun izini takip edelim.
Çağdaş seküler dünya görüşlerinin döl yatağı modernite, dünya halkları arasındaki gelir dağılımını, daha âdil çözümlere kavuşturmayı öngörüyordu, başaramadı. Sınırsız maddi üretimi hedeflediği hâlde, zengin ve fakir arasındaki makasın, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar açılması, ironik olarak modern zamanların nasibine düştü.
Fakir ve zengin arasındaki ayrımcılık, ırksal ayrımcılığı bile geçti. Dünya nüfusunun yüzde 1'inin, dünya toplam gelirinin yüzde 60'ını aldığını bilmek bile insanı ürpertiyor, değil mi?
Bill Gates'in kişisel serveti birçok ülkenin toplam zenginliğinden daha fazla. 130 milyondan fazla çocuk, eğitim kurumlarına uğrayamaz durumda. Yılda 3 milyon insan tedavi edilebilir hastalıklardan ama tedavi edilemeyen yoksulluk yüzünden hayatını yitiriyor. Her 3 saniyede, 1 çocuk açlıktan ölüyor. Dünyada günlük geliri 1 doların altında kalan insanların sayısı 1.5 milyar civarında tahmin ediliyor. Bu sayının 2015 yılında 1.9 milyara ulaşması bekleniyor.
Her gün daha kötüye gittiğimizi istatistikler söylüyor. Hakim seküler dünya görüşü bütün hümanist söylemlerine rağmen çözüm üretemiyor. Bu çözümsüzlüğün altında paradigmanın tıkanmasının yattığını, konuya kafa yoran kim inkâr edebilir ki?
Dinlerin insanları motive istidatı, bağlayıcı temel ahlâk prensipleri, insan zaaflarını tedavi etme yeteneği, karşılık beklemeden insanlarla paylaşmaya sevk eden kutsal metinlerin yaptırım gücü, modernitenin yabancı olduğu hususlardan..
Dini yardıma çağırma paradigma kayması olarak telakki edilse de, aç milyarların ideolojik tartışmalara karnı tok, âcil çözüm lâzım. Dinlerin bu tür sorunlara getirdiği teorik ve pratik toplumsal çözümler, mekanik toplum algısına sahip kişileri bile hayretler içinde bırakıyor.
Açları doyurmak için dünyanın birçok bölgesine yayılmış sivil örgütlere baktığınızda, dinin ne kadar önemli rol oynadığını görürsünüz. Zira, dinin terbiye ve ikna gücü olmazsa, insanlar maddi birikimlerini tanımadıkları, görmedikleri muhtaçlarla niye paylaşsınlar ki?..
Din, vicdanlardaki merhamet duygularını kuvvetden fiile geçirmede başka hiçbir şeyle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Çünkü bunun temelinde inanç vardır. İnsanı harekete geçiren inançtır. Bunu gören pragmatist modern aklın, dinin sorun çözücü yönünü kabullenmeye başlaması, çözümsüzlüğündendir.
Dinî nassların bu zemindeki öğretilerinin gücüne İslâm'dan bazı misaller vererek devam edelim:
Kur'an şöyle buyurur: “Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu; işte onlara elem verici bir azabı müjdele!” (Tevbe: 34)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de; “Komşusu açken kendisi tok yatan, bana indirilene iman etmiş olmaz” (Mecmau'z Zevâid: 8/167) diyor.
“Allahım! Açlıktan Sana sığınırım. Çünkü o pek fena, pek kötü yatak arkadaşıdır.” (Süneni Ebu Dâvut: 2/91, hn: 1547; Süneni Nesâi: 8/263 hn: 5468) sözü de O’na ait.
Başka bir hadiste de; “Fakirlik neredeyse küfre sebep olacak” (Şuabi'l İmân, Beyhâkî, 5/267) diyerek bu konunun önemsenmesini istemiştir Efendimiz.
Bu minvaldeki metinlerin kudsiyetine iman etmiş bir bireyin ya da toplumun, açlara duyarsız kalması pek mümkün değildir. Türkiye'den dünyanın dört köşesine yayılmış yardım kuruluşlarının muharrik gücünün din olması tesâdüf değildir zaten.
"Modern sistemler", yoksulluk meselesinde olduğu gibi diğer meselelerde de âcil ve kalıcı çözümler üretemediğinden, dine mecburdur. İman, insanlık için en büyük imkân olduğundan yükselmektedir.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT