Mısır’da Sisi Sonrası Senaryolar
Sebahattin Arslan “Mısır’da Sisi Sonrası Senaryolar” başlıklı dünkü makalesinde Mısır siyasasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
HAKSÖZ HABER
Timeturk sitesi yazarlarından Ortadoğu uzmanı Sebahattin Arslan “Mısır’da Sisi Sonrası Senaryolar” başlıklı dünkü makalesinde Mısır’da son dönemde ciddi olarak tartışılmaya başlanan “Sisi’nin öldürülmüş olabileceği”ne dair iddialar üzerinden, Mısır siyasasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İhvan yönetimi ile yakın ilişkileri bilinen Arslan’ın analizleri, dikkat çekici yönler ihtiva etmekte.
Makalesinde; “Bugün Mısır’da gelinen son noktada, İhvan’ı terör örgütü ilan etmekle cunta yönetimi gerçek yüzünü göstermiş oldu.” derken; Mısır’daki cunta yönetiminin gerçekte, derin bir yapılanmanın uygulayıcılarından başka bir şey olmadığını ve bu derin yapılanmanın en tepesindeki isimlerin başında da Muhammed Hasaneyn Heykel olduğunu iddia ediyor.
Sisi’nin öldürülüp öldürülmediğini de sorgulayan Arslan, bu hususta da Mısır’ın siyasi atmosferine dayanarak şu tespitlerde bulunuyor:
“17.10.2013’ten beri cuntanın görünen lideri Savunma Bakanı Abdulfettah Sisi’nin canlı olarak görüntüsü bulunmuyor. Bu tarihten sonra görülen ve konuşan kişinin dublörü olduğunu sesinden de anlamak mümkündür. Mısır’da Sisi’nin bu tarihten itibaren ayağından ve göğsünden vurulduğu, ABD’ye veya Yemen’in eski lideri Ali Abdullah Salih gibi Suudi Arabistan’a ağır yaralı olarak nakledildiği ve öldüğü söyleniyor. Doğrusu bu haberi doğrulamak için çok beklemekle birlikte, şu ana kadar Sisi’nin basın önüne çıkmaması, bu görüşü güçlendiriyor. 26.12.2013’te solcu muhaliflerden olan Ahmet Hasan el-Şerkavi de El-Cezire’de: ‘Sisi’yi bana gösterin? Gösteremezsiniz çünkü o öldürüldü.’ demişti…
Sisi’yi kimler neden öldürsün?
“Sisi kimlerin kurbanı?” sorusunu da soran Arslan, ölümünün ilan edilmemesini bir komplonun parçası olarak değerlendirmektedir:
“Abdulfettah Sisi’nin (şayet öldürülmüş ise) ölümünü İslami muhalefeti ülkede tamamen bitirmek için kullanılacaktır. Bugünlerde yapılan bombalama eylemlerinin ısrarla İhvan’ın üzerine atılması da boşuna değil. Önümüzdeki günlerde Mısır derin devletinin düzenleyeceği, Savunma Bakanlığı’na yapılacak muhtemel büyük bir saldırı ile Sisi’nin öldürüldüğü ilan edilebilir. Böylece bu saldırıyı da İhvan’a yükleyerek hem Sisi’nin ölümü ilan edilmiş olacak, hem de İhvan’ın ileri gelenleri başta olmak üzere çok sayıda İhvan üyesinin öldürülmesine veya idam edilmesine resmi bir kılıf olacaktır.”
Tespitlerine Abdunnasır döneminden örnekler vererek destekleyen Arslan şu noktanın altını çizmektedir; “Abdunnasır’ın en yakın adamlarından biri geçen gün El-Cezire’ye verdiği bilgiye göre Abdunnasır’ın 1950’lerin sonunda bizzat birçok bombalama olayı organize ederek, birçok masum insanın ölümüne neden olduğunu itiraf etti. Bu cinayetleri de İhvan’ın üzerine yığarak İhvan’dan çok sayıda kişiyi tutuklatan Abdunnasır, tutukladıklarının bir kısmını idam ettirmişti.”
“İhvan’ı ve halkı sindirmede Sisi’yi başarısız olarak gören Mısır derin devleti ve dış güçler, Sisi’yi devre dışı bırakacağı konuşuluyordu.” diyen Arslan, Mısır’ın mezkur süreçteki siyasasına (ve dolayısıyla muhtemel geleceğe) dair de şu tespitlerde bulunmakta:
“17 Aralık 2013’te Türkiye’de başlayan bir yargı sürecinin hükümeti götürmeye yönelik içeriden ve dışarıdan belli çevrelerin bir linç kampanyasına dönüştürülmesi, bu coğrafyada yabancısı olmadığımız bir durumdur. Türkiye’deki bu operasyon ertesinde Mısır’da da hiçbir kanuni gerekçe ileri sürülmeden İhvan-ı Müslimin’in terör örgütü ilan edilmesi manidardır. Mısır’daki cunta yönetimi sanki gerçek düşmanı Hamas imiş gibi, kendine bağlı medyadan da aldığı güçle nerdeyse Gazze’ye saldıracaktı. Cuntanın medyadaki tetikçileri Gazze’nin yerle bir edilmesi gerektiğini, gerekçe olarak da Hamas’ın bir terörist yapılanma olan İhvan’dan olduğunu ileri sürmüşlerdi. Hamas, Mısır’dan Gazze’ye gelebilecek herhangi bir saldırı karşısında Mısır’a saldırmayacaklarını, onun yerine Tel Aviv’e saldıracaklarını net ve kararlı bir şekilde dile getirince İsrail’in jandarmalığına soyunan cuntacılar Gazze’ye saldırıyı bir daha dile getirmediler.
Her kanlı askeri darbe veya her diktatör zamanı geldiğinde kendi arkadaşlarının da işini bitirirler. Nitekim Enver Sedat, yönetimdeki bazı hassas bakanlıkları görevden almadan önce, onları saraya davet eder, aynı anda yeni tayin ettiği içişleri bakanına verdiği emirle başta eski içişleri bakanı olmak üzere azlettiği eski bakanları tutuklattırırdı. Böylece azil, tayin ve tutuklama bir saatte tamam olurdu.
Mısır cuntasının başındaki kişi Genel Kurmay Başkanı Sıtkı Subhi’nin Ömer Süleyman’ın ekibinden olduğunu İsrai’in sözünden çıkmadığını söylersek, Mısır siyasetini daha iyi anlarız. Çünkü ülke halihazırda onun kontrolünde.
Sisi’nin öldüğü haberini duyduğumuzda buna benzer bir haber de işiteceğiz. Eski katiller tutuklanacak, yenileri gelecek. Böylece yaşasın Mısır denilecek.”
HABERE YORUM KAT