Mısır ve Suriye'de Boşa mı Kürek Çekiliyor?
Şu anda gelinen durum itibarıyla gerek Mısır ve gerekse Suriye mücadelesinde bir tıkanmanın ve hatta gerilemenin olduğu müşahade ediliyor. Bu durum her iki mücadeleye gönül verenlerde tereddütlere ve acabalara neden olabiliyor. Mücadelelerin başlaması ve devam ettirilmesinde yanlışlıklar yapılıp yapılmadığı, süreç ve neticelerin İslam ve Müslümanların aleyhine olup olmayacağı soruları ister istemez kafaları meşgul edebiliyor. Mısır Ve Suriye'de gelinen durumu ve bu tür soruları çeşitli açılardan değerlendirmek gerekmektedir.
Mısır ve Suriye'de Çok Ciddi Direniş ve Mücadele Söz Konusu Olup, Direnişçilerin ve Direnişin Zayıflığı Değil, Karşılarındaki Odakların Orantısız Büyüklüğüdür Sorun Olan.
Konunun değerlendirilmesinde öncelikle şu hususun göz önüne alınması gerekiyor. Mısır ve Suriye'de sadece Esed ve Sisi ile değil, neredeyse tüm dünyanın egemen güçleri ile mücadele ediliyor. Eğer direnişçilerin rakipleri sadece bu memleket rejimleri ve destekleyenleri olsa idi, şimdiye kadar bu iş çoktan neticelenir, her iki yerde de çok açık zaferler kazanılmış olurdu.
Daha önce müteakip defalar Suriye'de muhaliflerin sadece Esed rejimi ile mutlak destekçileri olan İran, Rusya ve diğerleri ile değil, ABD ve tüm batı ile Suudi Arabistan ve diğer arap monarşileriyle de dolaylı olarak mücadele etmekte olduklarını dile getirmiştik. O günlerde belki istifhamlarla karşılanan bu iddianın aslında ne kadar doğru olduğunu, önce Taksim Gezi Parkı olaylarında hissettikten sonra, Mısır darbesinde ayan beyan görmüş olduk.
Bu nedenle, Suriye direnişinin arzulanan zafere ulaşamayışı ve hatta nisbi gerileyişini bir başarısızlık olarak görmek kesinlikle yanlıştır. Muhaliflerin Esed rejimi gibi insanlık dışı canavarca savaş metotlarına ve katliamlara başvuran ve bu savaşında gözlerini şii ideolojisi bürümüş İran ve Hizbullah militanlarının savaşçı desteğinin yanı sıra, neredeyse tüm dünya memleketlerinin direkt yada dolaylı desteğini arkasına almış bir güç karşısında gösterdiği direniş gerçekten destansı bir direniştir. Bu husus bu günlerde iyi algılanamasa da, ileride çok net olarak ortaya çıkacaktır.
Keza Mısır'da neredeyse tüm dünyanın desteğini almış askeri darbenin karşısında milyonlarca Müslümanın silahsız eylemlerle dimdik ayakta durmasına rağmen darbecilerin geri adım atmaması üzerinde de durulmalıdır. Bu durum çok açık olarak darbecilerin başta ABD olmak üzere destekçisi rejimlerce perde arkasından desteklendiğine, görünüşte darbeyi eleştirir gibi yapan AB memleketlerinin dahi perde arkasından darbecilere, durmak yok yola devam dediğini ortaya koymaktadır. Darbecilerin milyonlarca Mısırlının tepki eylemlerine rağmen hiç tınmadan yollarına devam edebilmelerinin başka hiçbir makul izah tarzı olmayıp, bu perde arkası desteklere dair bilgi ve belgeler ileriki süreçte ortaya çıkacaktır muhtemelen.
Mısır ve Suriye'de Direnişçiler İstenen Hedeflere Ulaşamaz ve Bir Yenilgi Olursa Boşa Kürek Çekilmiş mi Olacaktır?
Bu soruyu iki açıdan ele almak gerekir kanaatimce. Birinci yön, daha önceki yazılarda ayrıntılı olarak işlemeye çalıştığımız, Müslümanların dünyevi başarılarla değil, mücadele - cihadla sorumlu oldukları gerçeğini bir kez daha hatırlamaktır. Yani Mısır ve Suriye'de doğru -hak ve gerekli bir mücadele - cihad veriliyorsa, netice ne olursa olsun bir başarı söz konusudur ki, bu durum ğalib sayılır bu yolda mağlub deyimi ile özlü olarak anlatılmıştır.
İkinci yön ise, bu mücadeleler hedeflenen neticelere ulaşamasa bile, ileride ortaya çıkacak ve istenen hedeflere ulaşmaya çalışacak yeni mücadele süreçleri için bir altyapı ve basamak oluşturmakta olduğunun dikkate alınmasıdır.
Yani oldukça yüksekte olan hedefe uzanarak yada sıçrayarak ulaşması mümkün olmayan bir kişinin, merdiven kullanarak basamak basamak hedefe yaklaştığını ve en üst basamağa çıktığında hedefe ulaşacağını düşünürsek, Mısır ve Suriye direnişleri de, arzulanan hedeflere ulaşmak için gösterilen uzun vadeli çabaların yeni bir basamağını oluşturmuş olacaktır.
Nitekim, gerek Mısır ve gerekse Suriye'de şu anda ulaşılan seviye -basamakta, yaklaşık bir asırdır süren uzun soluklu bir mücadelede geçilen aşamaların - basamakların aşılmasıyla ulaşılmış olan bir aşama- basamaktır.
Bilindiği gibi Mısır'da 1928'den beri sürmekte olan ve çeşitli aşamalar - basamaklardan geçmiş bulunan İhvanı Müslümin hareketinin mücadele de ulaştığı en üst basamaktır şu anda Mısır'da yaşanan destansı mücadele. Keza aynı hareketin Suriye versiyonunun da Suriye direnişinin ortaya çıkmasında ve devamında başat güç olduğu malumdur.
Mücadele Süreci Uzun ve Meşakketli Olup, Çaba Bizden Netice Allah'tandır. Önceki yazılarda değindiğimiz gibi, toplumsal hareket ve değişimler Yüce Allah'ın Kur'anda sünnetullah olarak isimlendirilen sosyolojik kanunlarına (ölçü - kader) tabidir. Bu kanunlar çerçevesinde şartlar olgunlaştığında, Yüce Allah'ın ğaybi yardımları da devreye girerek açık zaferler söz konusu olacağı, Kur'andaki pek çok kıssadan ve peygamberimizin mücadele sürecinden açık ve net olarak ortadadır. Lakin, bu süreçlerin uzun ve çok sıkıntılı olabileceği gerçeği de, 2.Bakara Suresi 214. ayette, peygamberlerin ve onlarla beraber mücadele edenlerin bu mücadele sürecinde sarsıldıkları ve Allah'ın yardımı ne zaman diyecek kadar sıkıntıya düştükleri şeklinde ifade edildiği gibi, Nuh (as)'ın mücadelesinin uzunluğu ve yok denecek kadar az insanın ona iman ettiği bilinmektedir.
Yine 2.Bakara Suresi 216. Ayette, hoşumuza gitmeyen bir şeyin bizim için hayırlı olabileceği, hoşumuza giden bir şeyin ise hayırsız olabileceği, hoşumuza gitmeyen savaşla mükellef olmamızın ve savaşta başımıza gelenlerin bu ilke çerçevesinde değerlendirilmesi hatırlatılmaktadır.
Bu nedenle, Mısır ve Suriye'de gelinen durumu ve ileriye yönelik olumsuz gibi görünen gelişmeleri değerlendirirken bu ilke ve gerçekleri dikkate almak gerekir. Bizim açımızdan önemli olan doğru -hak ve gerekli bir mücadele içinde olup mücadeleyi doğru bir şekilde yürütmek olmalıdır. Mücadelenin başarıya ulaşması bizi aşan ve Yüce Allah'ın takdiriyle gerçekleşen bir durumdur. Dünyevi başarılar Allah indinde başarı anlamına gelmeyebileceği gibi, dünyevi başarısızlıklar da Allah indinde başarısızlık anlamına gelmeyebilir.
O halde, mücadelenin durumu ve olası neticelere değil, doğru - hak ve gerekli bir mücadele içinde olup olmadığımıza ve mücadeleyi doğru bir şekilde sürdürüp sürdürmediğimize odaklanmalı, varsa bu konuda ki yanlışlarımız üzerinde durmalıyız. Bu konuda en doğru değerlendirmeleri yapabilecek olanlar, bizzat sıcak mücadele sahasının içinde olup malları ve canlarıyla mücadele edenlerdir. Bizlere düşense, Allah'ın hükümlerine açıkça aykırı çok açık yanlışları olmadıkça onları eleştirmekten kaçınmak ve mücadelelerini tüm imkanlarımızı seferber ederek desteklemektir.
Bu mücadelelerin başlangıç ve devamında Allah'ın açık hükümlerine aykırı olmayan içtihadi ve taktiksel hatalar yapılması normal karşılanmalıdır. Hiç kimse ve hiçbir hareket masum olamayacağına, yani hatasız kul ve hareket olmadığına göre, bu mücadelelerde kişiler ve hareketler bazında hatalar kaçınılmazdır.
Yapılan bu hatalar zamanla farkına varılarak düzeltilmek kaydıyla, mücadele sürecinin neredeyse vazgeçilmez basamakları olacaktır aynı zamanda. Çünkü hiçbir insan yada hareket hata yapmadan daha doğru ve güzele erişemez. Hata yapmadığını iddia eden kişi ve hareketler, ya hareket etmiyorlardır (ki en büyük hatadır) yada kendilerini doğru bir şekilde muhasebe yapmıyorlardır, bu hususta üçüncü bir şık söz konusu olamaz.
YAZIYA YORUM KAT