1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. MISIR

  4. Mısır, 2002 Öncesinin Türkiye'si Gibi
Mısır, 2002 Öncesinin Türkiyesi Gibi

Mısır, 2002 Öncesinin Türkiye'si Gibi

"Mursi kazanırsa ordu darbe yapacak, Şefik kazanırsa daha şiddetli bir halk devrimi patlayacak." 20 yıldan fazladır yazılı medyada çalışan Mısırlı bir gazeteci arkadaşımın ifadesi bu.

19 Haziran 2012 Salı 06:56A+A-

El Kuds El Arabî gazetesi yazarı ABDULHAMİD SIYAM Mısır’daki durumu değerlendiriyor:

"Mursi kazanırsa ordu darbe yapacak, Şefik kazanırsa daha şiddetli bir halk devrimi patlayacak." 20 yıldan fazladır yazılı medyada çalışan Mısırlı bir gazeteci arkadaşımın ifadesi bu.

Kendisine her iki seçenek konusunda farklı düşündüğümü, şu an Mısır'da yaşananların Türkiye'de ordunun hâkim olduğu 2002 yılına kadar yaşananlara benzediğini belirttim. Ordu, disiplinli demokrasiye bir nebze izin veriyor. Demokrasiyi dikkatle takip ediyor ve trenin vagonlarının kendisine çizilen raydan çıktığını hissettiği an şartları düzeltmek için uygun anda müdahalede bulunuyor. Peki, işler bu tarihi yol ayrımına nasıl geldi?

Mübarek ve içişleri bakanı hakkında çıkan son siyasi kararlardan sonra oyun açığa çıktı, Askerî Konsey'in devrim ve devrimcilere karşı olan şaibeli rolü ve biraz estetize ederek Mübarek rejimini geri getirmeye çalıştığı veya ülkeyi bütünüyle İhvan hareketine teslim ettiği görüldü. O halde Konsey'in çizgisini okumak için çok zeki olmaya gerek yok. Konsey, devrim sonrası Mısır'da söz sahibi olmak istiyor. İhvan'la iktidarın paylaşımı etrafında ilan edilmemiş bir ittifak yaptı.

Anayasa yazımının yasama ve cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına ertelenmesi, tuhaf ve şaibeli bir durumdu. Cumhurbaşkanının, parlamentonun, Şûra Meclisi'nin ve diğer kurumların yetkilerini, kuvvetler ayrılığını belirleyen anayasa değil mi? Anayasa, hesap verme sistemini belirler ve orduyu siyasetten uzaklaştırır. Yalnız Konsey'in seçimlerde acele etme ısrarının, şu iki sebepten dolayı üzerinde iyi çalışılmış bir adım olduğu anlaşılıyor: İlki devrim gençlerine İhvan ve önceki rejimin kalıntıları gibi daha organize ve imkânlara sahip iki grup için sorun oluşturacak şekilde bir veya iki parti içinde organize olma fırsatının verilmemesi. İkincisi ise Konsey, halk nezdinde devlet ve devrimin bekçisi olduğu kanaatini güçlendirmek istiyor.

Bu tutumlar Mısır veya başka ülkelerde ordu için yeni bir şey değil. Demokrasi ile ordu arasında tarihi düşmanlık vardır. Asker, tarihsel olarak gerçek demokratik sistemden nefret eder. Çünkü bu sistem askeri, hukuk yönetimi altına koyarken askerler hukukun üstünde olmak isterler. Barış ve savaş kararları ellerinden çıkar ve seçilmiş sivillere verilir. Demokratik sistem, askeri siyasetten uzaklaştırır ve vatanı savunma rolüyle sınırlar. Arap ülkelerinin çoğunluğunda olduğu gibi gelişen ülkelerde asker siyasette açık rol oynar ancak bunu demokrasi kılıfı altında gizlenen karışık ağlarla örülü bir şekilde yapar. Burada aklıma bize yakın iki örnek geliyor. 1923'te Cumhuriyet'in kuruluşundan 2002'ye kadarki Türk ordusu ve 1962'deki bağımsızlığından bugünümüze kadarki Cezayir ordusu.

Türk ordusu ülkenin işlerini laik devletin bekçiliği sıfatıyla yürütür ve kendisini daima birlikte çalıştığı Anayasa Mahkemesi'yle kuşatmıştır. Türk ordusu, cumhuriyetten bu yana 4 darbe yaptı. Hepsinde de ortak nokta, seçimleri iptal etmeleri ve siyasileri laikliğin dışına çıkmakla suçlamaları. İşler AKP'yi iktidara getiren 2002 seçimlerine kadar muallâkta kaldı. Türkiye istikrarlı demokrasinin yeni dönemine sahne oldu. Anayasa Mahkemesi ve ordu, seçilmiş iktidara tabi oldu. Hava, kara ve istihbarat komutanları da dâhil 1997 darbesinin altı komutanı yargılanıyor.

İkinci örnek ise 1989 yılına kadar doğrudan yönetimde kalan Cezayir ordusu. Eski bir asker olan başkan Şazli bin Cedid, ülkeyi saran ve 1.000 kişinin öldüğü gösterilere karşılık vererek anayasayı değiştirdi ve siyasi çoğulculuğa izin verdi. 1991'de yerel seçimler yapıldı ve İslami Kurtuluş Cephesi, koltukların çoğunluğunu aldı. Aynı yılın aralık ayında da parlamento seçimlerini kazandı. Bu seçimler ülkeyi 10 yıl süren ve yüz bin kişinin öldüğü kanlı bir savaşa girdirdi. O kanlı darbeden günümüze kadar ordu sadece Türk yöntemiyle değil, gerektiğinde aşırı güç kullanarak ülkeye hükmediyor.

Gazeteci arkadaşıma dedim ki: Türk veya Cezayir modelleri arasında bir seçim yapmak gerekirse Mısır ordusunun Cezayir modelinden uzak durmasını arzuluyoruz. Her iki model de kötü ancak Türk modeli uzun yıllar sonra da olsa ülkeyi istikrarlı bir demokrasiye götürdü. Cezayir modeli ise ülkeyi henüz izlerinden kurtulamadığı iç savaşa ve katliamlara.

Londra'da Arapça yayımlanan El Kuds El Arabî gazetesi 15 Haziran 2012

ZAMAN GAZETESİ 

HABERE YORUM KAT