Mirasımız Tehlikede Gecesi
Gazetemizde Çarşamba günü yayınlanan yazımızın sonundaki notta sözünü ettiğimiz ve birkaç gündür davet reklamları yayınlanan “Mirasımız Tehlikede” gecesi 7 Ekim Çarşamba akşamı İstanbul Çemberlitaş'taki Fırat Kültür Merkezi'nde düzenlendi.
Burada “mirasımız” denirken kastedilen, geçmiş nesillerin gelecek nesillere emanet ettiği kültür mirası, Filistin ve Kudüs'teki Müslüman varlığının tapusu anlamına gelen tarihtir. Kudüs tarih boyunca tevhid mücadelesinin bir merkezi olduğu gibi Müslümanların burayı fethetmesinden sonra da İslâmî davet, eğitim ve kültürel etkinlikte asırlar boyunca stratejik rol oynamıştır. Müslümanların ilk kıblesini ve üç harem mescidden birini bağrında barındırdığından tarih boyunca Müslüman nesiller buraya önem vermiş, oraya İslâm'ın damgasını vuran çok önemli eserler inşa etmiş ve bu eserleri gelecek nesillere emanet etmişlerdir.
Fakat özellikle 1967'de siyonist işgalcilerin Mescidi Aksa'nın bulunduğu Doğu Kudüs tarafını işgal etmesinden sonra bu kültürel mirasın imha edilmesi için yoğun bir faaliyet başlatıldı. Bu faaliyetin amacı İslâm'ın oradaki damgasını silmek ve izlerini ortadan kaldırmaktır. Yoksa iddia edildiği gibi orada daha önce Süleyman Heykeli olması değildir. Eğer öyle bir iddiadan kaynaklanıyorsa siyonistler Memenullah kabristanıyla, büyük bir kısmı Osmanlı eseri olan surlarla, Müslümanların tarihi evleriyle ve Kudüs'ün farklı bölgelerine inşa edilmiş tarihî camileriyle neden uğraşıyorlar? Kaldı ki Kudüs'te daha önce Hz. Süleyman'ın inşa ettiği mabed de Mescidi Aksa'ydı ve bugünkü Mescidi Aksa onun bir devamıdır. Üstelik Hz. Süleyman'ın mirasını himaye hakkına sahip olanlar da onun peygamber olduğuna inanan tevhid ehli mü'minlerdir. Onu Kral Salamon olarak niteleyen, peygamberliğini reddeden ve babası Davud'un, gökten inen Rabb ile bir gece sabaha kadar güreştiği ve yenişemedikleri iddiasında bulunan sapık inançlılar değildir.
Mirasımız Derneği'nin yapmak istediği de Kudüs ve Filistin'de İslâm'ın damgası niteği taşıyan kültürel mirasa sahip çıkmaktır. Bu mirasa sahip çıkmak için insanlarımızı bilgilendirmek ve görevlerini yerine getirmeye teşvik amacıyla çeşitli kültürel etkinlikler düzenliyor. Bu çerçevede düzenlediği Mirasımız Tehlikede gecesini de geleneksel hâle getirerek 7 Ekim 2010 Perşembe gecesi ikincisini düzenledi.
Gecenin işgalci siyonistlerin meşhur Kudüs katliamlarının yıldönümünden bir önceki geceye denk gelmesi anlamlıydı. Kudüs'ten davet edilen değerli konuşmacılardan Üstat Kemal el-Hatib'in de konuşmasında dikkat çektiği o katliamda, siyonist işgalciler Mescidi Aksa'ya yaptıkları baskında 30 Müslümanı şehit etmiş, 800 Müslümanı da yaralamışlardı. 20 yıl önce gerçekleştirilmiş Kudüs katliamı ile Mavi Marmara katliamını yan yana koyup arada geçen olayları, katliamları, cinayetleri ve saldırıları gözden geçirelim. Göreceğiz ki siyonist eşkıyaların elleri kan dökmeye çok alışık. Onların önüne geçilmesi için insanlığın harekete geçmesi, birlikte bir şeyler yapılması gerekiyor. Aksi takdirde daha kaç yirmi yıl geçse de siyonist işgalciler barışa ve birlikte yaşamaya alışamayacak, kan dökmeye devam edeceklerdir.
Mirasımız Tehlikede gecesinde yapılan konuşmalarda önemli mesajlar vardı. Fakat hepsini yazımıza sığdırrmak mümkün olmadığından sadece kısa notlar aktaracağız.
Mirasımız Derneği'nin kurucu başkanı Muhammed Demirci konuşmasında Mescidi Aksa'ya yönelik ciddi tehlikeler olmasına rağmen buranın ihmal edilmesinden şikâyetçi oldu. TGTV Genel Başkanı Av. Necati Ceylan Mescidi Aksa'nın ve önceliğinin iyi tanınmasını, ona karşı sorumluluğun yerine getirilmesini istedi. Şeyh Raid Salah'ın yardımcılarından ve beraberinde Mavi Marmara yolculuğuna katılan Muhammed Zeydan işgalcilerin Mescidi Aksa'yı hedef alan faaliyetlerinden söz etti ve Mavi Marmara'ya saldırılarında sergiledikleri tutumla kendilerinin daha önce şahit oldukları saldırılarındaki tutumları arasındaki benzerlikleri dile getirdi. Mescidi Aksa imamı Şeyh İkrime Sabri bu caminin Müslümanların inançlarından bir parça olduğunu hatırlattı. Yine Şeyh Raid Salah'ın yardımcılarından Kemal el-Hatib de Kudüs'ün Allah'ın Kur'an'ından bir âyet olduğuna dikkat çekti. Mescidi Aksa ve Kudüs'ü himaye için yürüttükleri çalışmalardan ve projelerden de özetle söz etti.
Gecede bize takdim ettikleri Kudüs Onur Plaketi'nden dolayı Mirasımız Derneği yetkililerine buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Kudüs ve Mescidi Aksa bizim her zaman onurumuzdur. Yüce Allah'tan dileğimiz bizi de o onura ve davaya lâyık kılmasıdır.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT