Milli Güvenlik Dersi: Askerileştirilen Liseler
Bu hafta gerçekleştirilen 18. Milli Eğitim Şurası’nda tartışılan konulardan biri de liselerde okutulan Milli Güvenlik Bilgisi dersiydi. Katılımcılardan MGB dersinin kaldırılması yönündeki çekimser bazı öneriler ulusalcı-Kemalist çevrelerin şiddetli muhalefetiyle karşılaştı. İşin enteresan tarafı statükocu karşı çıkışlar neticesinde MGB dersinin kaldırılması değil müfredatının gözden geçirilmesi ve derslere subayların değil branş öğretmenlerinin girmesi önerisine dönüştü ve bu öneri kabul edildi.
MGB üzerine Şura’da yapılan tartışmalardan basına yansıyanlara bir göz atınca meselenin ele alınışında hala ciddi bir miyopluk hatta şaşılık olduğu anlaşılıyor. Milli Güvenlik Bilgisi dersinin eğitim öğretim kurumlarını kışlaya; öğrenci, öğretmen ve idarecileri ise emir erine dönüştürmeye endekslenmiş bir dayatmanın ürünü olduğu adeta görmezden geliniyor. MGB ders kitabının içeriği ve bu dersin işlenişi bütün bir gençliği itaat kültürüne zorlayıcı bir siyaset üzerine kurulmuş.
Zorunlu eğitim içerisinde bulunan ve liselerde bütün öğrencilere mecbur tutulan MGB dersleri okullardaki Türkçü-ulusalcı şartlandırma süreçlerini zirveye taşıyan bir mahiyettedir. 1926 yılından bugünlere kadar gerek ders kitaplarının müfredatı gerekse dersleri veren üniformalı subaylar eliyle okullarda sadece öğrenciler değil öğretmenler ve idareciler hatta veliler bile “esas duruş”a mahkûm edilmek isteniyor. Bu yönüyle MGB ders kitapları başından beri bütün okulları Askeri Lise formatına yaklaştıran bir araç pozisyonunda.
MGB ders kitaplarının müfredatını da derslere hangi subayların girip derslerin nasıl işleneceğini de TSK’nın belirlediği biliniyor. Milli Eğitim Bakanlığı, MGB derslerinin içeriğine, üniformalı subayların dersleri işleyiş ve okullarda yürüttükleri istihbarat, fişleme, yasa dışı denetim, yetkisiz yönlendirme vs gibi gizli faaliyetlere müdahale edemiyor. Bu derslerle alakalı yaşanan sorun bütün bir toplum olarak yıllar yılı mağdur olduğumuz darbe, muhtıra, andıç, brifing vs gibi askeri dayatmaların mantığının lise yıllarından itibaren bütün gençlere normalleştirilmiş bir şekilde aktarılmasıdır.
MGB kitabı lise ikinci sınıflarda okutuluyor ve kaynakçasından da gayet net olarak anlaşıldığı üzere bir komisyon tarafından “Genelkurmay Başkanlığı Dokümanları”ndan derlenmiştir. MGB ders kitabı, Genelkurmay Başkanlığı Dokümanları’ndan liseli gençlere kazandırılmak istenen bilgi, duygu, karakter ve ideolojinin mahiyetini tam olarak kavramak açısından dört dörtlük bir malzemedir.
MGB dersleri vermek üzere Garnizon komutanlıkları tarafından okullara gönderilen subayların temel misyonu nedir? Liseli gençlere nasıl bir bilgi aktarmak ve nasıl bir örneklik oluşturmakla görevlidir bu subaylar? Okullara gönderilen bütün subaylar öğrencilerden başlayıp öğretmen ve idarecilere, okul aile birliği üyelerinden başlayıp kantinciye kadar herkes hakkında istihbarat toplamakla görevli. Kütüphanedeki kitaplardan öğretmenlerin okuduğu gazeteye, okulda namaz kılan, oruç tutan, başını örtenlerin çetelesini tutmaya kadar okuldaki herkes hakkında istihbarat toplamak ve fişleme yapmakla görevli olarak okula geliyor bu subaylar. Kafa yapısı, ideolojisi ve misyonlarıyla okula gelen subaylardan başkaca bir şey beklemek tam anlamıyla saflık olur.
Sınıfa girerken ‘Dikkat!’ komutuyla bütün öğrencilerin ‘Hazır ol!’da emir ve görüşe hazır hale getirilmesi rutine binmiş zaten. Subaylar öğrencilere ‘korku temelli bir otorite’ dayatıyorlar. Hali hazırda toplumun ve siyasetin cehaleti ve iş bilmezliğinin üzerine inşa edilen söylemlerin üzerine ‘her işin en iyisini asker bilir’ propagandasını giydiriyorlar. Üzerindeki üniformanın, apoletlerin, belindeki silahın, emrindeki tankın-topun gölgesi altında liselerde okuyan kız-erkek bütün gençlerin kişiliğini, kimliğini ezip parçalıyorlar.
MGB dersleri, yanlı ve yanlış bilgilerle iç içe geçirilen askeri-otoriter tecrübelerle olsa olsa sapkın bir şahsiyet ve toplum inşa etmek isteyenlere hizmet eder. Militarizmin, darbeci siyasetin hayatın bütün alanlarından ama öncelikle eğitim öğretim alanlarından kovulması gerekiyor. Asker, toplumun her işine hayatın her alanına müdahale edip otoritesini kurmak istiyor. Askerin müdahil olduğu her iş, her alan toplumun ve siyasetin geri çekilmesi, sindirilmesi ve buyruk altına alınması demektir.
Okulların kışla, öğrencilerin asker, öğretmen ve idarecilerin emir subayı olmadığını açık, net ve yüksek sesle dile getirmek gerek. Tereddüt ve çekimserlik sadece militer otoriteyi cesaretlendirir. Şura’da dahi cesaret yerine bu çekimserliği görmek hayra alamet değildir. Askerleştirilmiş topluma zemin hazırlayan her şeye bu arada Milli Güvenlik Bilgisi derslerine de ‘Hayır!’ deme hakkımızı ısrarla kullanmalıyız.
* Bu makale YENİ AKİT gazetesinin 8 Kasım 2010 tarihli nüshasında da yayınlanmıştır.
YAZIYA YORUM KAT