Milli görüş ve ‘necasetten temizlik’
Kürt açılımını doğru bulmuyorum, kapalı mıydı ki açalım” diyordu, Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş.
Demirelvari siyaset dilinin pek de parlak sayılmayacak bir örneğini veriyordu.
Kurtulmuş, daha sonra, sözlerinin yanlış aksettirildiğini söyledi ve “iyi niyetli adımları desteklememek gibi bir şey olamaz” dedi.
Olumlu bir açıklama bu.
***
Ama düzelttiği şekliyle de Kurtulmuş’un sözleri yol gösteren, Kürt Sorunu konusunda Hükümeti daha ileri bir noktadan sıkıştıran sözler değil. Genel geçer sözler.
Oysa şimdi çözümün önünü açacak, siyasi iradeyi açılımı tamamlaması yönünde teşvik edecek sözler söylemek gerek. Örneğin “genel af”ı konuşmak gerek.
Acaba SP’nin böyle bir perspektifi ve “öneri paketi” var mı, yoksa “Akepe’nin ekmeğine yağ sürmemek” için otoriter bir çizgiye mi savruluyor?
Acaba 28 Şubat’ın darbesini yiyenler, özellikle de Milli Görüş camiası, bugün özgürlük mücadelesinde nerede duruyor?
Kurtulmuş, Ergenekon’un “magazinsel” konuşulmasına itiraz ediyor, ama acaba partisi Ergenekon Davası ile diğer partilerden daha ciddi mi ilgileniyor? Mesela ne yapıyor?
***
Acaba Kurtulmuş Milli Gazete’yi okuyor mu?
Orada bildik ulusalcı dolmaları “milli görüşçü damar”dan girerek yutturanları, hatta Ergenekoncuları savunanları, “irticayla mücadele planı” türü haberlerin “acaip bir gazete” tarafından “orduyu çökertmek için” çıkarıldığını, “orduyla zalimce ve akılsızca uğraşıldığını” yazanları görüyor mu?
“Faili meçhulleri de sıraya koydular”, diyor köşe yazarı, “Bunlar Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı sırasında hükme bağlanmamış mıydı? Danıştay cinayeti hükme bağlanamamış mıydı?”
Garip ama bunlar Milli Gazete’de yazılıyor. Danıştay Cinayeti, hani şu İslamcıların üstüne yıkılmak istenen olay...
Oradaki yazarlardan birinin 27 Nisan Muhtırası’nı kaleme alan kişi olup olmadığı tartışılıyor. Aradaki çizgi bu kadar incelmiş olabilir mi?
Ya milli görüşçü gruplardan gelen ve ulusalcı saçmalıkları “islami” bir dille tekrarlayan maillere ne demeli?
Görünen o ki, daha dün üzerinden tank geçenlerden birçoğu, bugün böyle garip, dayak yediği sopayı kutsayan bir çizgiye savrulabiliyor. AK Partililere duydukları nefret mi onları adaletten saptırıyor, yoksa daha derin bir sorun mu var? Her iki durumda da vahim bir sorun var demektir.
“Bu yazıları hiçbir aklı başında milli görüşçü okumaz mı? Yoksa okuyorlar da aynı fikirdeler mi?” diye soruyor, Mazlumder’den Üstün Bol ve Milli Görüşçülere “necasetten temizlenin” çağrısı yapıyor.
***
Türkiye’de ahlaki zaaftan ve buna bağlı ilkesiz siyaset sorunundan bağışık olan hiçbir kesim yok.
Din, ahlak ve adalet gibi değerleri temel aldıklarını söyleyenlerin çoğu da farklı değil. Bu değerlerle siyasetin ayrılmazlığını savunuyorlar, ama çoğu kez tutumlarıyla ayırdıklarını gösteriyorlar.
Adaleti ve özgürlüğü herkes için savunmak yerine, yedikleri dayağın acısı geçmeden, kendilerini döven güçlerle yakınlaşma sinyalleri vermeye başlıyorlar.
“İslami kesimin aklının başına gelmesi için üzerinden daha 20 tane 28 Şubat geçmesi gerekir” demişti bir arkadaşım.
Yoksa haklı mıydı?..
STAR
YAZIYA YORUM KAT