Milli Ajitasyon Üzerine Kısmi Sondajlar
Miroslav Hroch’un Avrupa’da Milli Uyanış Toplumsal Koşulların ve Toplulukların Karşılaştırmalı Analizi adlı kitabını Haksöz-Haber için Asım Öz değerlendirdi.
Miroslav Hroch, Orta ve Kuzey Avrupa'da milliyetçiliğin nasıl geliştiğini betimleyerek kitleselleşmiş milli hareketin başlangıcından önceki milli ajitasyon dönemine özellikle yoğunlaşıyor. Çeşitli kıyaslamalar yaparak, benzerlik ve farklılıkları belirginleştiriyor. Millet-inşa sürecini evrelere bölerek pek çok bakımdan zihin açıcı cevap ve açılımlar içeren bir modelleme sunuyor. Milliyetçi entelektüellerin, aktivistlerin, yayınların, derneklerin tarihsel önemini, siyasi aktör olarak devamlılıklarını tartışıyor böylelikle.
ASIM ÖZ / HAKSÖZHABER
Milli hareketlerin etrafında bir çok mit ve dogma ortaya çıkmıştır. Bu tarihçiler arasında da yaygındır. Örneğin milli hareketlerde öğretmenlerin önemli rol onadığı, küçük milletlerin milliyetçiliklerin esas olarak kır kökenli oldukları ve burjuvazinin girdiği andan itibaren milli hareketin dışında bulunduğu gibi tezler ilk elde sayılabilir. Miroslav Hroch, Orta ve Kuzey Avrupa'da milliyetçiliği sayısal veriler üzerinden analiz ettiği Avrupa'da Milli Uyanış- Toplumsal Koşulların ve Toplulukların Karşılaştırmalı Analizi- başlıklı çalışmasında milliyetçilikle ilgili evrensel olduğu varsayılan kimi tezlerle hesaplaşırken küçük milletlerin milli hareketleri üzerinden farklı bir milliyetçilik okuması da sunuyor.
Yazarın yöntembilimsel hareket noktası şudur: Yurtseverlik hissiyatını ve bireylerin tutumlarını ihmal etmeyen yazarın amacı modern milletlerin oluşumunu yorumlarken toplumsal ve ekonomik alanlardaki temel ve tayin edici ilişkilere bakmaktır. İlk önsöze yazdığı son cümle kitabın çok tartışılacağını yazarın sezdiğinin de göstergesi olarak okunabilir. "Araştırmanın gelişmesi açısından alakalı ve münevver bir okurun farklı düşüncede olması alakasız birinin aynı görüşte olmasından daha değerlidir."
Millet/ler İnşası Süreci
Karşılaştırmalı bir metotla yazılan kitap millet ve millet inşası sürecini tek bir örnek vasıtasıyla analiz etmenin mümkün olmadığı kanaatindedir. Kitabın yazıldığı yıllarda milli meseleler günümüzde olduğu kadar konuşulmaması da çalışmaya ayrı bir yer kazandırıyor. Çünkü yetmişli yıllarda milliyetçilik özellikle de Sovyetler Birliği'nde miadını doldurmuş arızi bir sapma olarak görülüyordur. Bu hakim bakış açısı çalışmanın kolaylıkla yapılmasını da mümkün kılmış. Çünkü onun analizinin başlıca konusu sayısallaştırma ve coğrafi yapı üzerinden yol almayı önceleyen bir bakışa sahiptir. 1980'li yıllarda ise milliyetçilik çalışmaları yeniden popüler olmuş, modern milliyetlerin oluşum sürecinin açıklığa kavuşturulması ve izah edilmesi çabaları hız kazanmıştır. Yazar için 60'lı yılların sonunda görece soyut olan konu, yoğun emek harcanan ön araştırmalar olmaksızın çarpıcı genellemeler ve teoriler formüle etme imkanı sunan revaçta bir konu haline gelir. Ayakları yere basmayan teorik kurgular amprik verileri ıskaladığı için milliyetçilik konusunda terminolojik daralma yaşanmıştır. Milletleri ebedi bir fenomen olarak görmeyen yazar milletlerin zuhur ettiği süreci görmeyi de ihmal etmez. Milletlerin sadece bir mit, bir icat olmadığını aynı zamanda geniş coğrafyada yaşayan insanlar arasındaki öznel bir kolektif bilinç algısıyla bütünleşen bir yanının da olduğunu ifade eden yazar milliyetçiliğin ortaçağlarda da var olduğunu ama bu milliyetçiliğin on dokuzuncu yüzyıldan itibaren farklılaştığının altını çizer. Bu farklılaşma içinde küçük milletler olarak andığı gruba ait nesneleri karşılaştırmayı tercih eder. Küçük millet kavramı ile kastettiği, egemen olmayan etnik grubun şartları altında başlamış ve modern millete doğru ilerleyen bir gelişmedir. Egemen olmayan etnik gruplar Avrupa özelinde kendi soylu zümrelerinin olmayışı, devletlerinin yokluğu, kendi dillerindeki edebiyat geleneğinin eksik yada kesintiye uğramış olması gibi temel konularda egemen millet devletler olarak anılan Fransa, Hollanda, Portekiz gibi millet kategorilerinden nitelikçe farklılaşır. Küçük millet içindeki eğitimli üyelerden bir grup er yada geç kendi etnik gruplarının millet olduğuna karar verince modern anlamda millet oluşmaya başlamıştır. Bu aşamada henüz milli mesele canlanış, uyanış evresindedir. Milli hareket başlamıştır ama henüz kitlesel bir duruma geçmemiştir. Milli ajitasyon, farklı kimlikleri kabul eden ve bunlar içinde yaşayan insanlara milli kimliğin kabul ettirilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Miroslav Hroch, Milli hareketin, egemen olmayan etnik grubun mensuplarını milli ajitasyonla harekete geçirmeye çalıştığı aşamayı incelemekle sınırlandırır kendini.
Milli Hareketin Üç Evresi
Milli ajitasyonun ortaya çıkmasıyla birlikte milli harekette başlamıştır bir bakıma. Hareketin kitlesel düzeye erişmesinden önceki evreleri Hroch için daha önceliklidir. Bu süreçleri A, B ve C Evresi olarak ayıran yazar, yurtseverlerin bir kısmının milli ajitasyona başlamaya kara vermesini A Evresi olarak anar.Bu dönemde eski ilişkiler az ya da çok alt üst olmuştur, eski değerlerden kuşkuya düşülmüş ve siyasi iktidarın eski dini meşruiyetine meydan okunmuştur. Eski rejim kriz halindedir bir bakıma. Burada milli harekete duyulan akademik ilgi B Evresinde mili ajitasyona dönüşür ve C Evresinde kitleselleştirilir.Küçük milletlerin milli bilinçlerinin oluşumunda en önemli ve can alıcı nitelikteki evre yazara göre milli ajitasyon dönemi olarak B Evresi'dir. Milli bilincin arttırılmasına yönelik faaliyetler bu aşamada belirmiştir çünkü.
Pek çok milli hareket olmasına karşın bunlardan bazılarının başarılı olabilmesinin nedenleri üzerinde de durur yazar. Örneğin on dokuzuncu yüzyılda klasik millet tanımın pek çok özelliğini taşıyan Galler bir millet olarak kendi bağımsız ulusal kimliğini kuramamıştır. Ona göre ilk evrenin başarılı olabilmesi için millet olacak olanın komşularından açık biçimde ayırt edilmesi, dilin sistemleştirilmesi kısaca milli geçmişe ilişkin olarak temel bilgilerin sağlanılabilmesi gerekir. Temel düzeyde dikey bir toplumsal hareketlilik ve eğitimli olanların asimile olmayan etnik bir gruptan gelmiş olması da gerekir. Aratan toplumsal iletişim, okuryazarlık, okullaşma ve Pazar ilişkileri de nesnel bağlam açısından önemlidir. Milli bakımdan önem taşıyan çıkar çatışmaları da buna eklenmelidir.
Bütün dünyayı etkileyen milliyetçi dönüşüm sürecinde entelijansiya önemli bir yer tutar. Kuşkusuz bu tespit Miroslav Hroch'a ait bir tespit değil. Burada ona ait olan husus şu: Milli hareket içindeki entelijansiyanın güçlü içsel farklılaşmasını açığa çıkarmak. Entelijansiyanın mesleki gruplaşmalara göre iç taksimatını dikkate alan Hroch incelediği milli hareketler içinde entelijansiyanın sadece bir grubunun sürekli ve etkin bir yere sahip olmadığını, milli hareket içindeki çeşitli mesleki grupların oranlarının sürekli değiştiğini belirtiyor. Belirli sınıf ya da toplumsal grupların milli hareketin B Evresi'nde kesinlikle yeri doldurulamayacak nitelikte olmadığını belirtiyor. Milli hareketin nihai biçimin ortaya çıkması açısından burjuva ve köylülerin harekete katılımı modern ulusun ortaya çıkışının temel koşuluydu.
Milli hareketin yaygınlaşma aşamasından önceki yurtsever grupların toplumsal yapısını karşılaştırma ölçütü olarak ele alan yazar Avrupa'daki küçük ülke milliyetçiliklerine yoğunlaşıyor. Milli hareketlerde çeşitli sınıf ve grupların oynadıkları rol ve oransal ağırlıkların yanında farklı milli hareketlerin toplumsal ve bölgesel yapısındaki çeşitliliklerin yorumlanmasına da ayrı bir önem atfediyor. Milliyetçilikle ilgili araştırmalarda önemli bir yeri var bu yönüyle çalışmanın. Milliyetçilikle ortaya çıkan müstakil yapıların ve düşüncelerin mutlak homojenizasyonundan öteye geçerek Avrupa milletlerinin ulusal hareketlerinin farklı tezahür biçimlerini aynı ölçüt içinde tanımlamanın imkansızlığını ortaya koymuş olması çalışmanın en önemli yanı kanımca.
Modern milleti ortaya çıkaran milli hareketi incelerken üç evrede inceliyor yazar. Milli hareketin başlangıç evresinden kitleselleşmesine uzanan gelişiminin hızının hızlı ya da yavaş olmasının belirli sosyal grupların katılımının zayıf ve güçlü olmasına tekabül ettiğini örneklerle belirgin kılan yazar milli canlanış sürecinde toplumsal grupların katılımını ülke ülke analiz etmektedir.
Milli hareketlerin nihai olarak her birinin amacı aynı olsa da bu hareketlerin detayda farklılaşan eylem biçimlerini analiz etmesi önemli. Milli bilincin yükseltilmesine yönelik aktivitelerin başarısı ve milli uyanış sürecindeki paylarını aristokratlar, burjuva, küçük burjuva,köylüler, öğretmenler ve ruhbanlar açısından irdeleyerek bunlar üzerinden analizler yapması çalışmanın sağlam veriler üzerinden kurulduğunun da göstergesi aynı zamanda. Örneğin, Bohemya, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerde köylülerin yurtseverlik faaliyetlerine katılma oranı ile Flaman hareketine köylülerin katılım oranı aynı oranda değildir. Gene ruhbanların hem mezhebi farkları hem de var olan düzenle ilişkileri üzerinden milli hareketlere ilişkin katılımlarının kırılganlığı da dikkate değer.
Tabii çalışmada dilsel asimilasyon meselesi de incelenir. Flaman soylularının Fransızlaştırma, Macaristan'daki Slovak soyluların Macarlaştırma, Çek soyluların Almanlaştırma ve Litvanya soylularının Lehleştirme örneklerinden bahsetmek bu konuda ilk akla gelen örnekler. Egemen ulusla birlikte taşradaki hâkim sınıfın birlikte yürüttüğü bir dilsel asimilasyon söz konusudur burada. Dilsel asimilasyon her halükarda milletin gelişimine indirilen bir darbe de değildir. Bu bağlamda İrlanda ve Norveç örnekleri üzerinde ayrıca durmaktadır yazar.
Ne Yoksullar Ne Zenginler
Yurtseverlerin ağırlıklı olarak köylülerden oluştuğu milli hareketler Litvanya, Estonya, Beyaz Rusya olarak dikkat çekmekte. Liderlerinin üçte ikisinin entelijansiya ve orta sınıflara mensup hareketler ve liderlerinin sadece ya da ağırlıklı olarak şehirli orta sınıflar (Bohemya, Flaman hareketi) yahut şehir ve kırsal bölgelerdeki zanaatçı ve küçük tüccarlardan oluşan bir sınıfa (Slovakya) mensup olduğu milli hareketler biçiminde kategorize ediyor. Yurtsever tabakasının ezici çoğunluğunun halk tabakasından gelmesi üst tabakalar ile yüksek bürokrasinin milli harekete katılımını genel olarak engellemiştir. Öte yandan milli hareketlerin çoğunda örgütsel ve ideolojik liderliğin şehirlerde yoğunlaşmış olması da ilginç bir noktadır.
Milli uyanış sürecinde yer alan çeşitli toplumsal grupların oranlarını analiz ederken zenginlik meselesinin mili uyanışta nasıl bir yer tuttuğunu da ihmal etmez yazar. Milli uyanışın popüler niteliğinde milli mücadele ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesi olduğu ve dolayısıyla yoksulların zenginlere karşı yürüttüğü bir mücadele olduğu ifade edilir. Milli hareketin kitleselleşmesinden önce bu harekete katılanlar ne zenginlerdi ne yoksullardı. Yoksullar yahut yaşamını sürdürebilmek için gerekli asgari temel ihtiyaçların tam sınırında yaşayanların milli fikirlerle ilişkisi yoktu. Genel eğitimin yaygınlaşmadığı bu dönemde yoksullara, sefaletin esas sorumlusunun başka milletlere mensup "düşmanlar" olduğuna yahut sadece milli topluluğun yaşadığı bu zor durumdan bir çıkış yolu sunacağına ikna edecek herhangi bir iletişim aracı da yoktu. Bu dönemde harekete ilgi gösterenler belli bir hayat standardına sahip insanlardı. Dolayısıyla yazar şöyle bir çıkarımda bulunuyor: "Milli harekete esas olarak katılan tabaka çok zenginlerle çok yoksulların arasında yer alıyordu." Zenginlikle yoksulluğunu izafiliğini unutmadan şöyle de denilebilir: Milli ajitasyon sürecinde zenginin yoksulu, yoksulun zengini olan tabaka milli harekete öncelikle katılmıştır. Tabii bunun istisnaları da yok değildir. En zengin tabaka genel olarak milli uyanışın B Evresi'ne katılmamıştır ama Norveç bu konuda istisnai bir durum teşkil eder. Bunun dışında incelenen milletlerin yurtseverleri arasında şehirli olsun ya da kırsal kesimden olsun yoksullara rastlanmaz. Toplumsal tabaka zenginleştikçe bu tabakanın geniş kesimi egemen milletle özdeşleşmiştir. Milli hareketin B Evresi'nin başlangıcı geciktikçe yoksulların zenginlerinin hareket içinde oynadığı rol artmıştır.
Küçük milletlerin milli uyanışıyla ilgili toplumsal ve bölgesel bir çözümleme sunan, çeşitli somut istatistiki verilerin modern milletlerin oluşum sürecini belirleyen toplumsal güçler ve ilişkilerle ilgili bilgileri genişletme gayesi taşıyan ileri doğru atılmış bir adım Avrupa'da Milli Uyanış. Milliyetçilik akımlarına rağbetin yoğun olmadığı ve bunun yerine sosyalist bir sistem çerçevesinde milliyetler ötesi jeopolitik birimlere yönelik baskın politik ortamda milliyetçiliğe akademik düzlemde duyulan ilgiyi göstermektedir. Milli hareketin doğuşunu başlı başına sadece milli ajitasyon üzerinden açıklanamayacağını da ortaya koyan çalışma milliyetçilik literatürünün önemli klasikleri olan çalışmaların yayımlanmasından önce yayımlanmış olmasına karşın onlardan daha sonra literatüre dahil oldu. Zahmetli ve karmaşık bir süreci öznellikten kitleselliğe değin irdeliyor çalışma.
Miroslav Hroch, Avrupa'da Milli Uyanış Toplumsal Koşulların ve Toplulukların Karşılaştırmalı Analizi, Çeviren: Ayşe Özdemir, İletişim Yayınları, 2011, 302 sayfa.
HAKSÖZ HABER
HABERE YORUM KAT