Millet, Devleti Kurtardı; Ama Devleti Kurmasına İzin Verilecek mi?
15 Temmuz gecesi, Türkiye'ye büyük bir saldırı oldu. İçerdeki hâinleri kullanarak dış güçler tarafından tezgâhlanan bir saldırıydı bu!
Türkiye'nin, bu milletin varlığına kasteden alçakça bir işgal girişimiydi bu aslında: O yüzden bu ülkenin Meclis'i bombalandı, tarihinde ilk kez! O yüzden halka bu ülkenin F-16'larıyla, helikopterleriyle bomba yağdırıldı; tanklarla masum insanlar katledildi!
Ama bu millet, asil bir millet olduğunu gösterdi: Tanklara göğsünü siper etti ve tarihte benzerine az rastlanır bir direniş örneği sergiledi: Sarsılmaz inancıyla, vatan sevgisiyle tankları “ezdi geçti”.
15 Temmuz Ruhu'nu Yok Edecek Tehlikeli Yönelim...
Bütün bunlar yazıldı çizildi.
Ama asıl söylenmesi gereken henüz söylenmedi. Affınıza sığınarak söylenmesi gerekeni söylüyorum: 15 Temmuz gecesi; millet, devleti kurtardı.
15 Temmuz gecesinden bugüne dek gözden kaçan tehlikeli bir olay yaşanıyor: Birileri, bu ülkede bütün darbelerin gerisindeki bazı çevreler, Kemalist askerler, darbeci zihniyetli tipler, halkın yazdığı 15 Temmuz destanını rehin almaya çalışıyor, yazılan büyük destanı buharlaştıracak sinsi bir oyun tezgâhlıyor!
Şunu her zaman söyledim: Bu toplumun bütünleşmeye, kenetlenmeye, kardeşliğin kıymetini bilmeye, yekvücut olmaya, müşterek bir geleceğe birlikte yürümeye ihtiyacı var. Hem de şiddetle.
Toplumun kenetlendiği, bütünleştiği bu ortamda, ayrıştırıcı bir tavır takınmam söz konusu olamaz. En zor zamanlarda bile, bu toplumun kenetlenmesi gerektiğine her zaman dikkat çekmiş bir yazar olarak bunu söylemem bile gereksiz: Açın bakın gazetenin arşivine göreceksiniz bunu.
Sözgelişi, Ergenekon operasyonunun yapıldığı günlerde, herkesin “gaza geldiği” bir zaman diliminde, bunun bir tezgâh olduğunu yazdım; Ergenekoncu olmakla yaftalandım; özellikle de kirli PÇete tarafından linç edildim.
Örnekleri çoğaltmak gereksiz... Sadece bu bile kâfî.
Katı Laiklik-Kemalizm İdeolojisi Pompalanıyor: 15 Temmuz Ruhu Bitirilebilir!
Gelmek istediğim nokta hayatî: Bütün televizyonlardan Kemalizm propagandası yapılıyor; Kemalistler aklanıyor; dolayısıyla anakronik, fosilleşmiş, milletin burnundan getiren kaskatı, militan bir laiklik ve Kemalizm ideolojisi pompalanıyor!
İşte bu beni ürkütüyor: Bu sürecin varacağı yer, 15 Temmuz destanının rehin alınması, buharlaştırılması, sulandırılması ve fosilleşmiş, topluma çok ağır bedeller ödetmiş, bütün darbelerin birinci derecede sorumlusu Kemalizm ve laikliğin kutsanması ve sonuçta da toplumun İslâmî kesimlerinin kaçınılmaz olarak bu duruma sessiz kalmayacak olması. Dolayısıyla oluşan birlik, bütünlük, kardeşlik ortamını bombalayacak tohumların ekiliyor olması.
Burada tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bu oyunun ne kadar tehlikeli olduğunu şöyle gözler önüne sereyim: Allah göstermesin ama yarın Erdoğan'a bir şey olduğunda, inanın, bu Kemalistler, laikler “Türkiye laiktir, laik kalacak!” sloganları atmaya ve bu millete kök söktürmeye başlayacaklar!
Bunun en önemli göstergesi, en küçük Kemalizm, laiklik eleştirilerine zırnık kadar olsun bırakın değer verilmesini, dikkate alınmasını, derhal saldırıya geçilmesidir.
Dahası, ordunun komuta kademesinin -Balyoz ve Ergenekon'da haklı haksız gerekçelerle yargılanan ama- kaskatı Kemalist, laik kişilerden oluşturulması, bu açıdan beni endişeye sevk ediyor.
Millet, Devleti Kurtardı Ama Devleti Silbaştan Kurmasına İzin Verilecek mi?
Erdoğan'ın, bunların kontrolden çıkmaması için gerekli önlemleri aldığından kuşku duymuyorum. Ama yarın -dediğim gibi Allah korusun ama- Erdoğan olmadığında, bu Kemalist-laik komuta kademesini de arkasına alarak Türkiye'deki militan-katı-laik tiplerin bu milletin burnundan getireceğinden hiç kuşku duymuyorum.
Biraz önce de dikkat çektiğim gibi, televizyon ekranlarının bu tiplerden geçilmemesi, bu kişilerin en küçük Kemalizm-laiklik eleştirilerine bile agresif bir şekilde cevap vermeleri, kuşkularımı artırıyor.
Yazıyı şöyle toparlayayım: 15 Temmuz'da bu asil millet bir destan yazdı, devleti kurtardı; ama bu milletin devleti silbaştan kurmasına izin verilecek mi?
Bu hayatî meseleyi, hem halkımızın hem de ülkeyi yöneten insanlarımızın dikkatine sunmayı, bu ülkenin bir çocuğu olarak zarûrî gördüm. Ben vazifemi yaptım; gerisi, sorumlululara kalıyor. Vesselâm.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT