Mikail Bayram “Anadolu’nun İslamlaşması” Sürecini Anlattı
İlim Yayma Cemiyeti Muş Şubesi’nin Muş Öğretmenevi konferans salonunda düzenlediği “Anadolu'nun İslamlaşması” adlı konferansın konuğu Prof. Dr. Mikail Bayram idi.
İslam'a giren Türklerin, Anadolu'ya geldikten sonra Anadolu'da birçok sosyal ve kültürel teşkilatlar kurduklarını söyleyen Bayram, o dönemde Anadolu'da gerçekten birçok fikir akımlarının mevcut olduğunu ve bu fikir akımları Anadolu'da farklı tarikatlar adı altında faaliyetler gösterdiğini söyledi. Bayram konuşmasını şöyle sürdürdü:
Anadolu’da Ahi Teşkilatı gibi hem sanayi, hem de askeri kuruluşlar vardı. Bu teşkilatların Anadolu'da yoğun faaliyetleri sayesinde Anadolu'nun İslamlaşması ve Türkleşmesi gerçekleşebilmiştir. Eğer bu kültürel, sosyal ve ekonomik teşkilatlar olmasaydı Anadolu'nun İslamileşmesi belki mümkün olmayabilirdi.
Ömer Lütfi Barkan bu sosyal ve kültürel zümrelerin liderlerini Kolonizatör Türk Dervişleri diye adlandırıyor. Bu çok isabetlidir. Gerçekten Anadolu'ya gelen bu Türkmen dervişler, belli yörelere yerleşmişler ve bu yörelerde koloniler kurmuşlardır. Bu koloniler sayesinde o yörelerin Türkleşmesi ve İslamlaşması gerçekleşebilmiştir. Tarihte belki bunun en güzel misallerinden birisi de Moğollar'ın durumudur. Sözgelimi Moğollar 13. asırda hemen hemen bütün Asya'yı askeri bakımdan fethettiler, işgal ettiler. Fakat Moğollar gittikleri yerlerde kendilerine mahsus bir kültür götüremedikleri için 100 sene zarfında fethettikleri ülkelerin yerli kültürleri içerisinde eriyip yok olmuşlardır. Oysa müslümanlaşan Türkler; Anadolu'ya gelinmeden önce burası Bizans medeniyetinin beşiği iken, bu organize faaliyetler sonucunda Diyar-ı Rum'un kısa sürede İslamlaşmasını gerçekleştirmişlerdir.
Türkler Anadolu'ya gelmeden önce Anadolu'nun sosyal ve kültürel yapısı
Anadolu'ya eskiden Diyar-ı Rum diyorlardı. Yani Rum ülkesi. Bundan maksat Bizans'tır. Biliyoruz ki Bizans tarihin tanıdığı en güçlü imparatorluklardan birisidir. Avrupa'da ve özellikle Ön Asya'da yerleşmiş güçlü bir iktidardı. Rumlar özellikle Anadolu'ya çok önem vermişler. Herakliyus zamanından beri Anadolu'yu kültürel bakımdan imar etmişlerdir. Özellikle Herakliyus, İslamiyet'in yayılması karşısında Anadolu'nun da müslümanların eline geçmesini engellemek için çok çalışmıştı. Çünkü biliyorsunuz Filistin, Suriye, Mısır Bizanslılar'ın elindeydi. İslamiyet doğduğu zaman müslümanlar buraları Bizanslılar'dan aldı. Herakliyus da bunu görüyordu. Anadolu'nun da müslümanların eline geçmesini engellemek için gerek askeri ve gerekse kültürel bakımdan Anadolu'yu imar etme cihetine gidiyordu. Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman Bizans da bütün kurumlarıyla orada teşkilatlanmış durumdaydı. Türkler böyle bir teşkilatın içerisine geldiler. Bazı Avrupalı yazarların dediği gibi Anadolu tamamen bomboş değildi. Anadolu'da bir Bizans medeniyeti vardı. Bu da Hıristiyan bir medeniyetti. Özellikle Türkmenler, Anadolu'da bu Hıristiyan insanlarla muhatap oldular. Anadolu bir noktada Hıristiyanlıkla İslam'ın buluştuğu bir merkez haline gelmiştir.
Anadolu’ya gelen Türkmenler'in fikri planda İslam'ı anlamalarında etkili unsurlar
Öncelikle Türkler'in İslamiyet'le tanışması Emeviler devrine kadar uzanabilir. Emeviler'in Irak valisi kanalıyla Türk illerine Kuteybe bin Müslim'i gönderiyor, bu komutan da Horasan ve Maveraünnehir'de büyük fetihler gerçekleştiriyordu. Askeri bakımdan Türkler'le ilk defa bu devirde muhatap olunur. Fakat bu dönemde Türkler arasında İslamiyet'in pek yayıldığını göremiyoruz. Esirler, köleler İslam beldelerine getiriliyor. O beldelerde eğitim görüyorlar, müslümanlaşıyorlar. Bunlar çok münferit hadiselerdir. Fakat Türkler'in İslamiyet'le karşılaşması ve İslamiyet'e ilgi duymaları daha ziyade Abbasiler döneminde Talaş savaşında olur. Bu savaş Çinliler'le Abbasiler arasında geçer. Türkler çok eskiden beri Çinliler'den rahatsızlık duymuşlardır. Çinliler'in hegemonyası altında yaşamışlardır.
Sorular bölümünün ardından program sona erdi.
HABERE YORUM KAT