MHP ve TÜRBAN!
Bu “türban” lafı yine gündemde.. Müslüman hanımlar “türban” takmıyor. Başörtüsü örtüyorlar.. Başörtüsü “takılmaz”, “örtülür”; çünkü Müslüman hanımlar örtünürler..
“Türban” Sih erkeklerinin başına sardığı sarığa denir..
Bunu başımıza saran ise, YÖK eski Başkanı İhsan Doğramacı'dır.. Doğramacı, üniversitede okuyan kızlara, başlarını köylü kadınlar gibi değil, çağdaş, uygar, eğitimli ve bakımlı hanımlar olarak yeni bir formda ve stilde örtmelerini önerdi, bunu kabul edebileceklerini söyledi ve bu örtünme şeklinin de adını “türban” olarak koydu..
YÖK’ün çözüm diye önerdiği bir örtünme şekli, daha sonra yine YÖK tarafından tehdit olarak gösterildi.
Bana kalırsa asıl büyük komplo buydu.
AK Parti MHP'nin oyununa mı geldi?
Paçacı “gelmeselerdi” diyor. Daha doğrusu Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Cihan Paçacı'nın dediği şu: "Adalet ve Kalkınma Partisi 339 milletvekili ile 70 milletvekili bulunan MHP'nin oyununa geldi ise bırakıp gitsin bu işi."
İddia ne?
MHP daha önce seçim meydanlarında “Başörtüsünü biz çözeriz” diye ortaya çıktı, “Erkek-Ürkek” tartışmasını başlattı. Sonra başörtülü olarak seçilen milletvekiline Meclis genel kurulunda başörtüsünü çözdürdü.. Kamusal alan, özel alan tartışmasını başlattı. “Aç-kapa” yöntemini uyguladı.. Getirdiği çözüm aslında “çözümsüzlük”tü.. Kavakçı yuhalanırken MHP sesini yükseltmedi. Daha sonra da Ecevit hükümeti ile birlikte koalisyon ortağı oldu. Bir bakıma ödüllendirilmişti..
Öcalan konusunda da “uygun adım” politikasını sürdürdü.. Apo asılmadı.. Hiçbir zaman asılmaması için de gerekli hukuki düzenlemeler yapıldı.. İdam cezası kaldırıldı süreç içinde..
CHP ile MSP'nin 12 Mart sonrası kurduğu koalisyon sebebi ile mangalda kül bırakmayanların sonunda kendilerinin de sol bir parti ile hükümet kurmaları kaderin bir tecellisi olarak bu süreçte ilginç bir gelişme olarak hafızalarımızda yer etti öte yandan.
Söz ve eylem çelişkili idi.. Reel politik, ilkelerin önüne geçmişti, her zaman olduğu gibi.
Şimdi MHP bir kez daha tartışmaların odağında..
Başörtüsü sorununun çözümü için bu kadar beklenmişti. Madem bu kadar beklendi biraz daha beklenebilirdi. Kapsamlı bir Anayasa değişikliği çerçevesinde bu iş çözülebilirdi.. Başörtüsüne özel bir çözüm arayışı bu işi germek isteyenlere fırsat verebilirdi..
MHP ve SP başörtüsü sorununun çözümü konusunda iktidar üzerinde pres uyguluyordu. Bu konudan zarar görenler de bu işin bir an evvel çözülmesini istiyorlardı elbette..
AK Parti bu psikolojik baskı altında, MHP'nin açtığı kapıdan daldı..
Eğer dalmasaydı, “AK Parti başörtüsü sorununu çözmek istemiyor, çözemez” diye kampanya başlatacaklardı. “O, Sorosçu, BOP'çu, ABD'nin stratejik ortağı, krizden siyasi rant üretiyor, ürkek” diyeceklerdi.. Erdoğan bu oyuna geldi.. Eğer kapsamlı bir Anayasa değişikliği gerçekleşseydi, zaten YÖK, Anayasa Mahkemesi, diğer insan hakları sorunları ile ilgili birçok konu birlikte çözülmüş olacaktı.. Türbanla birlikte Anayasa değişikliği süreci de engellenmiş oldu.. Birileri bu vesile ile sürece çomak soktu..
Şimdi asıl tartışılan konu şu: MHP şartlar oluşmadan AK Parti'yi kaypak bir zemine çekti. Hem başörtüsü sorununu çıkmaza soktu, hem de AK Parti'nin geleceğini kararttı.
Bu iddiayı öne sürenler, bu konuda ilk adımı MHP'nin atmasına rağmen, AK Parti iddianamesinde ileri sürülen görüşlerin çoğunun MHP'liler tarafından ileri sürülmesine ve Anayasa Değişikliği tartışmasını ilk başlatan ve destek vermelerine rağmen MHP hakkında dava açılmamasını öne sürüyorlar..
Bir süredir kulislerde konuşulan 'türban tuzağı' iddiası Türkiye'nin gündemine taşındı. Gazeteci Balçiçek Pamir, geçen gün Habertürk adlı internet sitesinde, MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı'nın, "MHP'nin türban çıkışı tamamen benim fikrim. Olaylar güzel gelişti. Parti kapanacak! Zaten amacım partinin kapatılmasıydı" dediğini yazdı. MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır, MHP'nin böyle bir yaklaşımının olmadığını vurgulasa da bilindiği gibi MHP'nin ilk teklifine göre başörtüsü kamuda da serbestti. Bu haberin tam da böyle bir zamanda, bu şekilde ve belli mecralarda gündeme getirilmesi de bana bir raslantı gibi gelmiyor..
Haberleri izleyenler okumuşlardır: “Başörtüsüyle ilgili Anayasa değişikliğini MHP lideri Bahçeli 13 Aralık 2007'de, Anayasanın 10. maddesinde değişiklik yapılarak sorunun çözülmesi talebiyle soktu.. 16 Ocak 2008'de Başbakan Erdoğan'ın 'MHP ben varım diyor. CHP yoksa yok' cevabıyla süreç başladı. MHP'nin teklifi, Anayasanın 10. maddesinin 4. fıkrasına, 'her türlü kamu hizmetinin sunulmasında ve bu hizmetlerin yararlanılmasında' ifadesinin eklenmesini öngörüyordu. Bu teklifteki 'kamu hizmetinin sunulmasında' ibaresinin kamu personelinin başörtüsü takmasına da imkân sağladığı iddia edildi. AK Parti, MHP ile yaptığı görüşmeler sonucunda bu ibareyi metinden çıkardı. MHP; anayasa değişikliğinin ardından bu kez başörtüsünün bağlama şeklini tarif eden kanun değişikliğinin yapılmasını istedi. Ancak Ek 17'de yapılacak böyle bir değişikliği Anayasa Mahkemesi'nin iptal edeceği ve başörtüsü sorununun iyice kilitleneceği eleştirileri yapıldı. İktidar partisi bu sebeple söz konusu değişikliği askıya aldı.”
Olayın kronolojik olarak gelişim süreci böyle..
AK Parti'nin çözüm önerisi kapsam ve nitelik olarak MHP'nin önerisinden daha dar ve sınırlı.. Buna rağmen MHP'nin tavrının davaya konu edilmemesi kafalara takılan bir soru olarak önümüzde duruyor.. Eğer gerçekten iddia edildiği gibi bu işte Bahçeli'nin derin bir mutabakatı ve rolü varsa, bunu ancak onlar bilir. Bu konuda asıl cevap vermesi gereken kişi Yargıtay Başsavcısıdır.. Başsavcı MHP'yi niçin kayırıyor? Ona bu konuda ulaşan bir bilgi mi var, yoksa bilmediğimiz bir başka sebeb mi?
Hani, zaten işin bir başka yönü ile DTP'den sonra AK Parti, bir de MHP'yi kapatacak olursanız CHP ve DSP'den başka parti kalmayacak Meclis grubu bulunan. Hatta CHP de bu kayıp trilyon davası sebebi ile sanık sandalyesine oturtulabilir..
Kim bilir, belki birileri MHP'yi de oyuna getirdi?
Şifreyi çözecek olan Yargıtay Başsavcısı olsa gerek.
Tabii bir de Anayasa Mahkemesi'nin bu gelişmeleri nasıl okuduğu önemli!
Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz.. Kim kimdir öğreneceğiz.
Selâm ve dua ile..
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT