MHP doğru olanı yapıyor
Belki söylenen sözlerin, o sözler söylenirken gösterilen öfke ve şiddetin arkasında olanlara bakmalıyız. MHP, çözüme giden yolun çok daraldığı bir yere aşılmaz bir duvar örüyor.
Çözüm için atılan adımlar arttıkça MHP lideri bu duvarı yükseltiyor. Belli ki bir stratejisi ve bu stratejiyi dayandırdığı hesapları var. Ve elbette kendisi ve temsil ettiği kitleler adına doğru olanı yaptığını düşünüyor. Öyleyse çözüm arayanların MHP'nin gözettiği doğruları anlamaları lâzım. Bu doğrular arasında hesap hataları bulmak ve MHP'nin de dahil olacağı ortak paydayı bu hataları göstererek oluşturmak görevi hepimize ait.
"Kötü adam" olmaya gelince... Elindeki kalemden başka sermayesi ve gücü olmayanlar "kötü adam" olarak nitelenmekten çekinmezler. Nihayetinde "kötü adam"ın kim olduğuna onlar karar verirler; çünkü tarihi onlar yazarlar. Doğru bildikleri yolda yürürken şiddete ve tehdide maruz kaldıklarında da, Bahçeli'nin çok iyi bileceği şu sözü söylerler: "Gün akşamlıdır Devletlim. Dün doğduk, bugün ölürüz."
Tekrarlayalım: MHP kendisi için doğru olanı yapıyor. Peki bu Türkiye için de doğru mu? Bize düşen bu "doğru"nun içindeki hesap hatasını bulmak. O zaman soralım: MHP'nin doğrusu ne?
MHP, Kürt siyasal talepleri için tam karşı kutupta bir sıklet merkezi oluşturarak süreci dengelemeye çalışıyor. "Devlet kurumları arasında sağlanan uyum"dan, yani askerlerin de çözüme dahil olmasından sonra MHP tek direnç hattı olarak kendisini görüyor. MHP lideri bir yandan bu direnç hattını sağlamlaştırmaya ve bir yandan da bu cepheyi genişletmeye çalışıyor. 12 köşe yazarını hedef almasının cepheyi genişletmek ve "düşman ateşi"ni göstererek taraftarlarını mevzilere çağırmak dışında bir anlamı yok. "50 yıl dağda gezme" muhabbeti ise ordunun başındaki kumandanın taarruz öncesi hamasetine benziyor. Kısaca MHP, krizi derinleştirerek üniter-ulus devleti korumaya çalışıyor.
Bu stratejinin neresinde hesap hatası var?
MHP kendisini en güçlü ve en sağlam gördüğü yerde hata yapıyor. MHP'nin bu stratejisi Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü değil, tam tersine bileşenlerine ayrılmasını getirecek. MHP bir kilime benzettiği Türkiye'yi, tek rengin egemen olduğu fabrika malı bir halı gibi görüyor. Daha ortada bir çözüm projesi veya bir plan yokken, "vurun söyletmen" tarzı muhalefet ile Kürt vatandaşlarımızın gönlünü incitiyor; Kürtlere tepki duyanların öfkesini çoğaltıyor. MHP, cehennem ateşine odun taşıyor.
Kürt sorunu hâlâ siyasal bir sorun. MHP, ortalığı gererek siyasal dünyada devinip duran bu sorunu toplumsallaştırıyor. Türkiye'de çarpık yapılanan şehirlerin ve işsizliğin yol açtığı kültürel boşluk, kimlik arayışları ve şiddet gibi patolojik eğilimleri bir Kürt karşıtlığına dönüştürüyor. Tek başına bugüne kadar bir türlü yaratılamayan Türk-Kürt karşıtlığının kapısını aralıyor. Farklı olana düşmanlık ile milliyetçilik arasında çok ince bir çizgi vardır. MHP milliyetçiliği bu çizgiyi belirsiz hale getirecek ölçüde kitleselleşiyor. MHP'nin bugüne, tam olarak tartıştığımız şu sorunlara cevap verebilen bir milliyetçilik teorisi ve teorisyenleri yok. El yordamıyla bu kritik dönemecin aşılması ise imkânsız.
Şu husus çok önemli: Kürt sorunu bugüne kadar bir Kürt-Türk düşmanlığına dönüşmedi; yani siyasal bir sorun olmaktan çıkıp toplumsallaşmadı. İlk defa Türkiye bugün tam da çözüm umutları yükselmişken bu tehlike ile karşı karşıya. MHP lideri, üniter yapıyı korumak adına kitleleri savaş alanına sürüyor. Karmaşık ekonomik ve sosyal güdülerin yönettiği kitlelerin milliyetçilikle hiç ilgisi olmayan öfkeleri her şeyi yakıp yok edebilir. Cin şişeden çıktıktan sonra o cini tekrar şişeye sokmaya Bahçeli de dahil kimsenin gücü yetmez. Üniter yapı yasalardan önce halkın vicdanında kökleşir. MHP liderinin izlediği gerginlik stratejisi üniter yapıyı koruyor mu, yoksa zayıflatıyor mu? MHP'nin yaptığı hesap hatası bu sorunun cevabında gizli.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT