MGK’ya yeni üyeler!
Ana muhalefetin MGK’ya katılmasına sonuna kadar destek veriyorum.. Bunun iki faydası olacak. Biri; ana muhalefet partisi, iktidara en yakın siyasi hareketin, gelişmelerden haberdar ve hazırlıklı olması gerek..
Devletin devamlılığı açısından bu konu önemli. Öte yandan bazı kararlar hakkında bilgi sahibi olması siyasi ciddiyet bakımından da büyük önem taşır..
Hatta, TBMM Başkanı da MGK’ya katılabilmeli ve gerektiğinde diğer grubu olan partilerin grub yöneticilerine bilgi verebilmeli.. Böylece diğer grub başkanlarının MGK ile ilişkileri de başkan üzerinden sağlanmış olur..
Madem MGK’ya yeni katılımlar sözkonusu. Ve madem bu, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında iktidar ve askerlerin bulunduğu bir danışma meclisi. Nasıl kuvvet komutanları buraya katılıyorsa, MİT ve Emniyet Genel Müdürü de katılmalı. Başbakan ve İçişleri Bakanı katılıyor, diğerlerine gerek yok denirse, o zaman MSB ve GKB katılıyor, “Kuvvet komutanlarına gerek yok” da denebilir..
MGK toplantıları kararlarının kısa basın açıklamaları ile geçiştirilmemesi gerek..
MGK, Milli Güvenlik açısından tehlikeli, riskli gördüğü konularda, mesela 3 ayda bir kapsamlı raporlar yayınlayabilir.. MGK’ya sunulan raporların gizlilik taşımayan bölümleri yayınlanabilir..
Bu konuda, Alman Anayasayı Koruma Kurumunun güzel bir çalışması var. Her üç ayda bir, mesela Türk dernekleri, dini, etnik faaliyetler, uyuşturucu ve terör eylemleri konusunda raporlar yayınlıyor.. Kişi ve kuruluş ismi veriyor.. Kişiler bu raporlara itiraz edebiliyor, denetim isteyebiliyor..
Demokratik olduğu iddia edilen bir ülkede, siyasilerin karar vermelerine esas bilgilerin halkla paylaşılması gerek..
Rapor metni, STK’lar, basın ve üniversiteler, anayasal kuruluşlar, hükümet organlarınca yeniden ele alınıyor.. Parlamento ve yerel meclislerde tartışılıyor.
ABD’de de mesela Pentagon ya da CIA’nın raporlarının önemli bir kısmı yayınlanıyor. Hatta para ile satılıyor..
MGK, üniversitelere, bazı yarı resmi kuruluşlara, derneklere de rapor sipariş edebilmeli. Mesela Patrikhane ne istiyor, bunu doğrudan kendilerine sormak gerek. Müslümanlar ne istiyor.. Ermeniler, Çingeneler ne istiyor.. Bunların taleplerine karşı diğer toplulukların endişeleri neler? Bundan niye korkalım ki..
Buraya vatandaşlar da başvurabilmeli. Şikayette bulunabilmeli.. Adı geçen kişiler, açıklanan bilgilerin doğruluğu ile ilgili itirazda bulunabilmeli. İnceleme talep edebilmeli. Dava açabilmeli..
MGK’nın tamamen bir kapalı kutu olmaktan çıkarılması gerek..
Biraz da güvenlik kuruluşları arasında oryantasyon, senkranizasyon, iş bölümü, koordinasyon merkezi olarak görev üslenebilir..
Tabii önce MSB ve TSK’nın yapısının yeniden düzenlenmesi gerek.. EMASYA gibi düzenlemelerin ortadan kaldırılması şart.. İç hizmet yönetmeliğinin yeniden düzenlenmesi gerek.. Yoksa bu düzenlemeler bir işe yaramayacaktır..
Bundan sonra mesela MGK Genel Sekreterine, İçişleri ve MSB’den iki ayrı yardımcı atanabilir.. Bunun da altında Kuvvet Komutanlıkları, MİT ve Emniyet’ten 6’lı bir Daimi Güvenlik Koordinasyon Merkezi kurulabilir.. Genel Sekreteri Cumhurbaşkanı seçerken, Koordinasyon Kurulu Başkanını Başbakan atamalı. Ancak kurul, Genel Sekreter ve yardımcılarına karşı sorumlu olmalı..
MGK Genel Sekreteri, üç ayda bir diğer bakanlıklar ve anayasal kuruluşların başkanlarına güvenlikle ilgili brifing verebilmeli.
MGK, dış tehditler, iç tehditler yanında, devletin kendi içindeki gizli ve açık derin yapılara, çetelere karşı da duyarlı olmalı ve bu anlamda Sayıştay, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlıklarla, anayasal ve özerk kuruluşların teftiş kurulları ile ortak çalışmalar yapabilmeli.. Çünki, Milli Güvenliğe yönelik tehditler, bazen bizzat devletin içindeki unsurlardan kaynaklanıyor olabilmektedir.. Bazı olayların teftiş ve denetiminin sadece bakanlığın inisiyatifine bırakılıyor olması da doğru değildir. Çünki, bazı durumlarda siyasilerin bizzat kendileri de bu oluşumun içinde yer alabilmektedir..
Eğer MGK’ya ana muhalefet partisinin de katılması sağlanırsa, Baykal’ın bugünki çocukça bir çaba ile ortaya çıkardığı randevu krizi örneğinde olduğu gibi, devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan komiklikler de sona erdirilmiş olacaktır.. Herhalde Baykal’ın böyle bir durumda “Ergenekon avukatlığı” da bu bilgilenme sürecinde politik bir gösteri konusu olmaktan çıkacaktır..
Madem MGK’nın yeniden yapılandırılması düşünülüyor, aceleye getirilmeden ama geç de bırakılmadan, ilk anayasa değişikliği ile birlikte bu konu yeniden ele alınabilir.. Ve tabii böyle bir değişiklik için, daha önceden yapılması gereken başka değişiklikler de sözkonusu. Bu zaman zarfında da bu konular ele alınabilir..
Milli Güvenlik Kurulu, ayrıca, komisyon ve komiteler şeklinde uluslararası güvenlik, bölgesel güvenlik, Türk Dünyası, İslâm dünyası, Akdeniz güvenliği, Karadeniz güvenliği gibi, Türkiye’nin taraf olduğu blog içi güvenlik, Türkiye’nin bu yapılar içindeki etkinliği ile de ilgilenmeli.. İstihbarat faaliyetleri, karşı istihbarat faaliyetleri alanında daha etkin çalışmalar yapmalı.. Uluslararası ve bölgesel güç dengeleri ile ilgili inceleme, izleme, değerlendirme, derecelendirme, ihtimal, maliyet ve risk analizleri yapılmalı..
MGK, derin yapının görünen devlete politika empoze ettiği bir yer değil, yürütmenin elini güçlendiren bir yapıda olmalı..
Yani, demem o ki, MGK’nın baştan sona yeniden yapılandırılması gerek.. Selâm ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT