1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. MGK'da değişen ve değişmeyen
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

MGK'da değişen ve değişmeyen

22 Ağustos 2011 Pazartesi 14:00A+A-

Son MGK toplantısına ilişkin öne çıkan en önemli gelişme -yakınlarda YAŞ toplantısında da yaşandığı gibi- "oturma düzeni" oldu.

Bu yeni oturma düzeninin önemini küçümsüyor değilim. YAŞ toplantılarında başbakana genelkurmay başkanının yanında yer gösteren protokol amiri tabii ki yanlış yapmıştı. Bu oturma düzenine kafayı takmamak gerektiğini, "şekilci" olmamak gerektiğini ileri sürenler olabilir. Nitekim gerçekten de, başta ABD Başkanı olmak üzere batılı birçok hükümet başkanının ekibiyle son derece "laubali"(!) bir oturma düzeninde yaptığı toplantılara ilişkin görüntülere hepimiz hatırlıyoruz. Bu görüntülerde karşımıza çıkan "samimiyet" politik hayatın politikacıların işlerini insani ilişkilerini ve davranışlarını da koruyarak sürdürülebileceğinin bir örneği ve delili değil midir? Ama biliyorsunuz; biz ve bize benzeyen ülkelerde "devlet işleri" söz konusu olduğunda "ciddiyet" daima ilk sıradadır! Bu öyle bir "ciddiyet" ki, devlet adamlarının toplantı öncesi verdikleri görüntülerde bu zevatın yüz ifadeleri sanki o gün ilk kez karşılaşıyorlarmış gibi değil midir? Görüntü alma faslı son bulup toplantıya geçildiğinde de toplantı salonuna hakim bu havanın aşağı yukarı aynı kaldığı kuvvetle muhtemeldir. "Oturma düzeni"ne de "ciddiyet" hakimdir tabii ki... Mümkün olduğu kadar büyük bir çalışma masası, masanın büyüklüğü gereği yine büyük olarak tasarlanmış iskemleler. Ama şu "ayrıntı"yı da asla unutmadan: Masanın başında oturan zatın iskemlesi diğerlerinden mutlaka farklı ve tabii ki daha büyük olacak... Çalışma masaları o derece büyük ebatta tasarlanmış ki, ortada oluşan boşluğu doldurabilmek için çoğu zaman pirinçten bir mangal ihtiyacı da doğmuştur...

Söylediğim gibi, MGK'nın son toplantısında da benzer biçimde şekilsel bir yenilik ile karşılaştık. Yalan değil; bu kurulun "oturma düzeni" de son derece sinir bozucuydu. Çok iyi hatırladığınız (daha doğrusu "hafızalarınıza kazındığı") gibi başında cumhurbaşkanının oturduğu, hükümet üyeleri ve askerlerin karşılıklı yer aldıkları bir oturma düzeniydi bu. YAŞ düzeni gibi bu düzenin değişmesi de iyi oldu. Kurulun üyeleri artık masada "protokol sırası"na göre yer alıyorlar. (Genelkurmay Başkanı'nın Cumhurbaşkanı'nın hemen sağında yer alması "protokol"a uygun mu bilmiyorum.)

Güzel, böylece sonunda YAŞ görüntüleri gibi MGK görüntülerinde de durum şekil olarak daha "medeni" bir hale getirilebildi. ("Şekle" ilişkin bu değişikliğin yapılabilmesi için tamı tamına 50 yıl beklediğimizi hatırlayacak olursak, buradan Türkiye'nin "sürati"ni de hesaplayabiliriz!)

MGK toplantılarında "şekil" değişti ama buna "içerik"e ilişkin değişiklikler de eşlik ediyor mu acaba?

Bu konuda altı çizilmesi gereken ilk husus, MGK denen kurum var olmaya devam ettikçe işin esasının değişmeyeceği gerçeğidir. MGK'yı ister eski isterse yeni oturma düzeni içinde oturtun, demokrasiye yakışmayan bu kurumun varlığı tek başına büyük bir problemdir.

Son MGK toplantısından çıkan açıklamada terörle mücadeleden bahisle yer alan şu (uzun) cümle bazı yorumcuların işin esasına ilişkin değişikliklerin yaşandığının delili olarak sunuldu: "... terörle mücadelenin demokratik ve hukuk devleti anlayışından asla taviz vermeden devam ettirileceği; hayatın olağan akışını olumsuz etkileyecek hiçbir gelişmeye izin verilmeyeceği..."

Evet. Bu cümlede dile getirilen çerçeve olumludur. Ama bu olumlu çerçevenin "devam ettirileceği"nin özellikle vurgulanması epeyce yersiz kaçan bir hatırlatma değil midir? Falih Rıfkı'nın kaleminden çıkmış bir tespitti galiba: "Demokrasi"den her fırsatta söz edilen ülkelerde demokrasi yoktur!

Bu da böyle bir şey sanki... MGK açıklamasında "Terörle mücadelenin demokratik ve hukuk devleti anlayışından taviz verilerek devam ettirileceği..." gibi bir cümle yer alamayacağına göre?

MGK'nın son toplantısından sonra yapılan açıklamanın bütününe bakılınca, elli yıldır MGK açıklamalarına hakim olan dilin milim değişikliğe uğramadan yerinde durduğunu gözlemliyoruz. Her açıklamada karşımıza çıkan şu ifadeler mesela: "altı çizilmiştir", "teyit edilmiştir", "vurgulanmıştır", "ifade edilmiştir", "dile getirilmiştir", "yinelenmiştir", "değerlendirilmiştir", "dikkat çekilmiştir".

Yani, bu açıklamaya da aynı dil, tarz hakimdir. Sanırsınız ki bu açıklamaları elli yıldır bir türlü emekli olamayan bir "uzman" kaleme almaktadır. Son derece tekrar içeren ve daha da önemlisi "buyurgan" bir üslupla kaleme alınan bu açıklamaların "şekil" değişikliğinden hiç mi hiç etkilenmediğini gözlüyoruz.

Son MGK açıklamasında yer alan şu bölüm ise, MGK'nın "ruhu"nun sapa sağlam yerinde durduğunun işareti:

" 'Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet' ilkesinden hiçbir şart altında taviz verilmeyeceğine; halkımızın birlik ve beraberliğine, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne halel getirecek hiçbir girişime müsamaha gösterilmeyeceğine dikkat çekilmiştir."

MGK elli yaşını geride bırakmasına rağmen, bu ülkede yaşanan büyük acıların, büyük felaketlerin nedenlerinin başında "tek milletten taviz verilmeyecektir" inadının yattığını hâlâ öğrenemedi mi? "Seküler din" olarak niteleyebileceğimiz milliyetçiliğinin "tek millet" sevdasının artık vazgeçilmesi gereken bir sevda olduğunun anlaşılabilmesi için bu toplumun daha kaç yıl gözyaşı akıtması gerekiyor?

YENİ ŞAFAK 

YAZIYA YORUM KAT