1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Mezardan çıkan Rıfat Rıdvan’ın sesi İsrail'in yalanını nasıl ortaya çıkardı?
Mezardan çıkan Rıfat Rıdvan’ın sesi İsrail'in yalanını nasıl ortaya çıkardı?

Mezardan çıkan Rıfat Rıdvan’ın sesi İsrail'in yalanını nasıl ortaya çıkardı?

​​​​​​​Rıfat Rıdvan ölürken meslektaşlarının katledilişini kaydederek İsrail ordusunun katliamla ilgili anlattıklarını çürüttü.

08 Nisan 2025 Salı 21:50A+A-

Sümeyye Gannuşi’nin Middle East Eye’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.

 

“Anne, beni affet. Bu benim seçtiğim yol. İnsanlara yardım etmek istedim. Affet beni anne. Yemin ederim, bu yolu sadece insanlara yardım etmek için seçtim.”

Bunlar Gazze'de yaşayan Filistinli genç sağlık görevlisi Rıfat Rıdvan'ın son sözleriydi. Bu sözleri, Refah'ın soğuk bir gecesinde, İsrail askerleri tarafından kuşatılmış, açıkça işaretlenmiş/amblemli bir ambulansın yanında kan kaybından ölürken söyledi.

Yaralıları kurtarmak için ekibiyle birlikte yola çıkmıştı. Ama hiçbirisi de geri dönemedi.

İsrail ordusu hiçbir uyarıda bulunmadan ateş açarak Rıdvan ve diğer 14 acil yardım çalışanını öldürdü. Cesetleri daha sonra sığ bir mezardan çıkarıldı, bazılarının elleri ve bacakları bağlıydı, görünüşe göre yakın mesafeden vurulmuşlardı.

Hâlâ üniformalı, ellerinde telsizleri, eldivenleri ve sağlık malzemeleri olduğu halde infaz edildiler.

Ve buna rağmen İsrail yalan söyledi. Dışişleri Bakanı dünyaya ambulansların “işaretlenmemiş” ve “şüpheli” olduğunu söyleyerek İsrail saldırısının haklı olduğunu öne sürdü.

Ancak Rıdvan'ın son anlarının görüntüleri ambulansların açıkça işaretlendiğini, ışıklarının yanıp söndüğünü ve tıbbi yeleklerinin göründüğünü gösteriyordu. Herhangi bir tehdit belirtisi yoktu, çapraz ateş yoktu, belirsizlik yoktu - kasıtlı bir katliam olduğu anlaşılıyordu.

Yaşamın kendisinin silinmesi

Dünya Refah'ta yaşanan dehşeti anlamaya çalışırken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Avrupa'nın en aşırı sağcı hükümetlerinden olan Macaristan'daydı.

Aşırı milliyetçiler tarafından kuşatılan Netanyahu şunları söyledi: “Barbarlığa karşı verdiğimiz bu savaş hepimiz için, tüm uygarlık için önemli. Ortak uygarlığımızın, Yahudi-Hıristiyan uygarlığımızın geleceği için de benzer bir savaş verdiğimize inanıyorum.”

Hiçbir şey gerçeği daha müstehcen bir şekilde ters yüz edemez.

İsrail'in Gazze'de yürüttüğü şey savaş değil, yaşamın kendisinin silinmesidir. Nefes alan ve hayal kuran her şeyin sistematik olarak yok edilmesidir.

Ekim 2023'ten bu yana, aralarında Filistin Kızılay Derneği'nden onlarcasının da bulunduğu 1.000'den fazla sağlık ve tıp çalışanı öldürüldü. Sağlık görevlileri hayat kurtarıcı çalışmalar yaparken bombalandı ve vuruldu.

Aralarında en az 280 UNRWA çalışanının da bulunduğu 400'den fazla yardım görevlisi Gazze'de öldürüldü. Hastaneler yok edildi ve ambulanslar parçalandı. Doktorlar tutuklandı, işkence gördü, tecavüze uğradı ve infaz edildi.

Bunların arasında altı yaşındaki Hind Rajab'ı kurtarmak için gönderilen sağlık görevlileri de vardı. Tüm ailesini öldüren bir İsrail saldırısından sağ kurtulmuştu. Bir arabada tek başına, dehşet içinde yardım istemişti. Bir kurtarma ekibi gönderilmiş ama ekiptekiler bir daha geri dönememişlerdi.

Hind'in cesedi sonunda kurşunlarla delik deşik edilmiş bir arabanın içinde bulundu. Olaya müdahale eden sağlık görevlileri, bir çocuğu kurtarmaya çalışırken infaz edildiler.

Kırmızı çizgiler yok - ne doktorlar ne çocuklar ne de ölenler için.

Filistinli sağlık görevlileri üniformalarının onları korumadığını, ölüm için işaretlediğini söylüyor. Bir zamanlar kutsal olan semboller - Kızılay yeleği, beyaz önlük, ameliyat önlükleri - artık hedef muamelesi görüyor.

Ameliyatın ortasındaki bir hemşire, İsrail askerleri hastanelerine baskın düzenlediğinde hastasını terk etmeyi reddetti. Başka bir doktorun anlattığına göre, onu dizinden vurdular, kemiğini kırdılar ve daha sonra sürükleyerek götürdüler. İşkence görmüş, kör edilmiş ve sonunda durumu ağır bir şekilde yol kenarına atılmıştı.

Gazze'nin önde gelen ortopedi cerrahı Adnan el-Burş, el-Avda Hastanesinden alınarak İsrail hapishanesinde kayboldu ve burada dövüldüğü, tecavüze uğradığı ve ölüme terk edildiği bildirildi.

İmha Savaşı

Netanyahu sadece evleri, camileri, kiliseleri ve okulları yıkmıyor. Hayatta kalma araçlarını da yok ediyor. Bombalar öldürmezse, susuzluk, açlık ya da tedavi edilmemiş yaralar öldürecektir. Peki ya başkalarını kurtarmaya çalışanlar? Onlar da avlanıyor.

Gazze'de tıp “isyan”, şefkat ise “ihanettir.” “İyileştirmek” imhaya meydan okumaktır.

55.000'den fazla Filistinli öldürüldü ve tüm mahalleler yok edildi. Birçoğu daha sonra çadırlarında bombalanan 1,9 milyondan fazla insan yerinden edildi.

Sözde ateşkesin bozulmasından bu yana, dehşet yeni derinliklere ulaştı. Yiyecek kalmadı, yakıt bitti ve su tesisleri sessizliğe gömüldü. Gazze'deki fırınlar çöktü. Aileler lağım suyu içiyor ve hayvan yemi yiyor. Tedavi edecek kimse kalmadığı için yaraları kanamaya devam ediyor.

Bu İsrail'in “uygarlık!” savaşıdır.

BM'nin işgal altındaki Filistin topraklarındaki İnsani Yardım Ofisinin Müdür Vekili Jonathan Whittall bunu “sınır tanımayan bir savaş” olarak tanımlıyor. İsrail her türlü hukuk, etik ve ahlak kuralını ayaklar altına almıştır. Hiçbir bölge güvenli değil, hiçbir hastane korunmuyor, hiçbir çocuk dokunulmaz değil. Bu bir çatışma değil; sınır tanımayan bir imhadır.

Ve bunu besleyen yalan nesiller boyunca üretildi. On yıllardır dünyaya “şiddet yanlısı Filistinli” imajı yayılıyor - modern bir sömürge efsanesi. İsrail kendisini bir demokrasi feneri, kuşatma altındaki bir uygarlık kalesi olarak gösteriyor. Tel Aviv bu hikâyeyi “kurguladı”, Washington “silahlandırdı”, Londra “bastı” ve Hollywood “sattı.”

Ama asla doğru değildi. Propagandaydı - cilalanmış, prova edilmiş ve silah haline getirilmişti.

Soykırım politikası

Gazze'de bu illüzyon çökmüş durumda. İsrail içinde bile bazıları bunu görmeye başladı. İsrailli-Amerikalı ünlü soykırım tarihçisi Ömer Bartov, 2024 yılında ülkeyi ziyaret etti ve Gazze'deki askerlik görevinden dönen İsrailli öğrencilerle konuştu. Öfkeliydiler, hayal kırıklığına uğramışlardı ve topyekûn savaş talep ediyorlardı. Onları en son ne zaman aşağılanmış bir öğrenci neslinin militarizmi benimsediği konusunda uyardı: 1930'ların Nazi Almanyası.

Bartov ayrıca geçen yaz “İsrail'in sistematik savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım eylemleri işlediğini inkâr etmenin artık mümkün olmadığını” yazdı.

İsrail'in en saygın tarihçilerinden biri olan Tom Segev ise şunları kaydetti: “80 yaşıma geldiğimde, belki de tüm bu Siyonist meselenin en başından beri doğru olmadığını düşünmeye başlıyorum. Siyonizm o kadar da büyük bir başarı öyküsü değil. Ayrıca Yahudilere güvenlik de sağlamıyor. Yahudiler için İsrail dışında yaşamak daha güvenli.”

Bu soykırım tesadüfî olmadığı gibi, savaşın trajik bir yan ürünü de değildir. Bu bir politikadır.

Yakın zamanda bir İsrailli subay Golani Tugayı'ndaki askerlere “Gazze'de gördükleri herkese tehdit muamelesi yapmalarını ve tereddüt etmeden öldürmelerini emrederken” görüntülendi. Sivil ya da savaşçı, çocuk ya da yetişkin, anne ya da sağlık görevlisi arasında ayrım yapmaya gerek yok - sadece vurun. Her Filistinlinin hayatı önceden mahkûm edilmiştir. Suçluluk varsayılır.

Aynı zamanda, İsrail'in liberal bir kurum olarak dünya çapında övülen Yüksek Mahkemesi, Gazze'ye uygulanan ablukanın insani gerekçelerle kaldırılması için yapılan başvuruları oybirliğiyle reddetti. Tek bir yargıç bile çocuklar da dâhil olmak üzere kapana kısılmış bir nüfusu aç bırakmanın yasallığını sorgulamadı.

Bu sadece Netanyahu ve onun faşist bakanlarının işi değildir. Ordu, mahkemeler, devletin kendisi. Her sütun imha mekanizması içinde hizalanmıştır. Siyonizmin inşa ettiği şey budur: sağlık görevlilerini idam eden, doktorları toplu mezarlara gömen, çocukları vuran ve buna medeniyet diyen bir rejim.

Tanıklık etmek

Ama bu karanlığın karşısında Rıfat Rıdvan duruyor.

Son anlarında intikamdan söz etmedi. Annesine döndü ve af diledi. Seçtiği yolu anlattı - yok etmek için değil, iyileştirmek için.

Hayatı tükenirken bile Rıdvan tanıklık etti. Bir ambulans konvoyunun ortasında kan kaybından ölürken katliamı kaydetti. Orada hiçbir gazeteci ya da uluslararası gözlemci yoktu. Konuşmazsa gerçeğin de kendisiyle birlikte öleceğini anlamıştı. Bu yüzden konuştu.

Sonrasında ne olacağını biliyordu. İsrail öldürecek, sonra da İsrail yalan söyleyecekti. Cinayeti meşru müdafaa olarak yeniden paketlemek için başka bir medya açıklaması yayınlayacaktı. Bu düzeni biliyordu ama Rıdvan silinmeyi reddetti. Son nefesinde gerçeği söyledi.

Rıdvan vuruldu ve bir çukura atıldı ama sesi mezardan yükseldi. Tanıklığı kurşunlardan kurtuldu, hikâyesi Siyonist yalanı paramparça etti. Katillerinin örtbas etmeye çalıştığı şeyi dünyaya anlattı: merhametin bile artık bir suç olduğunu. Gazze'de bir hayat kurtarmanın kendi ölüm fermanınızı imzalamak olduğunu.

Bunu yaparken de kazandı. İsrail sessizliğini koruyamadı. Maske düştü. Dünya “bilmiyorduk” diyemez.

Rıdvan yükseldi - sadece ruhen değil, meydan okuyarak da. Korkunun, propagandanın, ölümün kendisinin üzerine çıktı. Rakamlarla uyuşturulmuş bir dünyada, hikâyeye insanlığı geri getirdi.

Ateşe doğru, enkaza doğru, yaralılara doğru koştu. Korkmadı. Sessizlik yerine gerçeği seçti.

Ve şimdi Rıdvan, İsrail'in ezmeye çalıştığı her şeyin bir anıtı olarak duruyor: bir haysiyet sembolü, zulmün karşı ağırlığı.

Arapça رفع kökünden gelen adı yükselmek anlamına geliyor. Ve öyle de yaptı: Mezarından konuşmak için kalktı, böylece dünya gözlerini başka tarafa çeviremedi. Hiç kimse “bilmiyorduk” diyemesin diye dirildi.

 

*Sümeyye Gannuşi, Tunus asıllı İngiliz yazar ve Orta Doğu siyaseti uzmanıdır. Gazetecilik çalışmaları The Guardian, The Independent, Corriere della Sera, aljazeera.net ve Al Quds'ta yer almıştır.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum
  • Rıdvan Kaya / 09 Nisan 2025 11:13

    Çok çarpıcı, düşündürücü bir yazı.
    İsrail denilen barbar çetenin zalimliğinin ayyuka çıktığı bu hadise üzeri,nde çokça durmak lazım.
    Ne yazık ki sistematik hale gelen ve adeta yağan bu zalimlikler bir müddet sonra sıradanlaşmaya başlıyor algı dünyamızda. Öyle böyle olmamalı! .

    Yanıtla (0) (0)
  • Fatih / 09 Nisan 2025 02:07

    Allah bu anlamlı yazıları çevirenlerden de razı olsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • Barış Hoyraz / 08 Nisan 2025 23:12

    Allah Sümeyye Gannuşi'den razı olsun. Güçlü kalemiyle zulme karşı sesini yükseltiyor.
    Hayatını kaybedenlere Allah rahmet eylesin.

    Yanıtla (0) (0)