‘Meyveli ağaç taşlanır’
Karınca kararınca bizim de çorbada tuzumuz bulunsun diye, haklı gördüğümüz hususlarda tarafımızı belli ediyoruz.
Elbette gazetecinin de bir davası olmalı. Bu dava adalete hizmet etmelidir. Körü körüne cihangirlik yapılmayacağı gibi kalemşörlük de yapılmaz. Lakin gazetecilik için gazetecilik de boştur. Kısaca dengeyi iyi tutturmak gerekiyor. Dava ile mesleği dengeli bir biçimde birleştirmek gerekir. Özellikle de son sıralarda Suriye meselesine yoğunlaştık. Bu meselenin birçok boyutu olsa da neticede bir insanlık dramıdır. Suriye rejiminin ideolojik olarak boğmaya çalıştığı gibi Suriyeliler yabancıların talimatıyla harekete geçmediler. Aksine, diğer Arap ülkelerinde benzer hareketleri görerek içlerindeki isyanı dışa vurdular. Daha önce korku ikliminde içlerindeki isyanı bastırıyorlardı. Değişimin temelinde iki faktör var. Bunlardan birisi, Beşşar ve extended family veya genişletilmiş aile veya aşiretin yanlış mukabeleyle birlikte tepkilerin hacmini artırmasıdır. Beşşar ve rejimi halk hareketine ve taleplerine yanlış tepki vermiştir. Yangının üzerine benzinle gitmiştir. Hesap etmediği bir şey olmuştur. Babasının bastırdığı ve paramparça ettiği kitleler ve insanlar gitmiş yerlerine Muhammed Suresi 38’inci ayetinde bahsedilen yeni bir nesil ve topluluk gelmiştir. Bu topluluk ayağa kalkmıştır. “İn tetevellev yestebdil kavmen gayrekum summe lâ yekûnû emsâlekum.” Eğer O’ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar. Nesiller arası nöbet devri yaşanmıştır ve Esat rejimi bunun farkına varamamıştır. Varsa da konforunu bozamamıştır. Saltanat tatlıdır. İlk beyanatlarında gayet kibirli davranmış ve Arap halk devrimlerinin kendisi Suriye’nin başında olduğu için buralara uğramayacağını uğrasa da teğet geçeceğini varsaymıştır. Kendisine yapılan aile telkinlerini dinlemiştir. Tepkisel reformun geri tepeceğini söylemiştir. Bunun için de reform yapamamış ve sahte reformlarla halkı oyalamaya çalışmıştır. Halkı oyaladıktan sonra bir de dış dünyayı oyalamaya çalışmıştır. 2006 yılında Hizbullah propagandası yaparak Arap liderlerinin adam bozuntusu olduklarını söylemiştir. Arap liderleri adam bozuntusu ise kendisi adam bile değil. Gücünü savunmasız halka karşı kullanan bir canidir.
¥
Belli ki birileri veya bir cephe bizim yazılarımızdan hoşlanmıyor. Bu da olabilir. Herkesin beğenmesini beklemek hem beyhude hem de haksızlık olur. Bununla birlikte, ihtilafta oyunun kuralları çiğnenmez. Yani iftira atılmaz. Lakin birkaç gün önce benim adımı kullanan birileri İstanbul toplantısına İsrail’in davetli olduğunu yazarak twitlemişler. Birinci defa bu maddi delillere aykırı. Elbette öyle bir şey yok. İkinci olarak, benim öyle bir twitim söz konusu değil. O güne kadar bir twitter hesabım olmadı. Bazıları böyle bir hesabımın olmasını istediler ve hatta girişimde bulundular lakin ben prensipte twitter kullanmaya yanaşmadım. Olayın akabinde, yine sevenlerimiz, arkadaşlarımız aradılar ve böyle bir hesabımın olmasının daha uygun olacağını en azından ağyara filtre olacağını söylediler.
Neden birileri böyle bir şeye yani sahte twite tevessül etti? Acaba beni İran Meclis Başkanı Ali Larijani ile mi karıştırdılar? Zira, Ali Larijani İstanbul toplantısı için ‘İsrail’e rüşvet dağıtanlar toplantısı’ demiş. Kem söz sahibine aittir. Galiba Ali Larijani Rami Mahluf diye birisini hiç duymadı! Keza toprağı bol olsun Suriye’den kaçarken ölen Antony Şhadid’in Rami Mahluf ile konuşması da hiç kulağına çalınmamış. Pes doğrusu. En büyük delil itiraftır. Ve itiraf mahiyetinde Beşşar’ın dayıoğlu Rami Mahluf, ‘İsrail’in güvenliği Suriye’nin güvenliğinden geçer’ demiştir. Bu aynen İsrailli strateji uzmanı general Amus Gilad tarafından da doğrulanmıştır. Ali Larijani lafı eğip bükerek gerçeklerin karakterini değiştirebileceğini vehmediyor. Ya da herkesi sersem bir tek kendisini akıllı sanıyor. Suriye ve ittifak zinciri İsrail’in arka bahçesidir. Batı ve İsrail bu sayede İslam dünyasında tahterevalli sistemi kurmuştur. İran ve mihveri ortak bölen olmadığı için Batı ve İsrail, uçlardan birine basarak çıkarlarının devamını sağlamaya çalışmaktadır. Bunun için Suriye ve İran nazlı ve hatırlı düşmandır.
¥
Tabii ki benim yazdıklarım hoşlarını gitmiyor. Niye gitsin ki? Sadece bu kadar düşük yöntemlere tevessül edeceklerini düşünmüyordum. Geçenlerde Vuslat dergisine yakın bir dernek tarafından sohbete çağrıldım. Oradaki arkadaşlar ‘kötü şöhretimin’ benden evvel ulaştığını söylediler. Meğerse konuşmacı olarak geleceğim ilan edilince İbni Sebe ruhu taşıyan meçhul kişiler benim Ramzan Kadirov’un adamı olduğumu fısıldamışlar. Gazetecilik amacıyla Çeçenistan’a gittiğim için Ramzan Kadirov’un adamı olmadığım gibi Mavi Marmara gemisinden sonra Halep’e; Suriye Başbakanının da katıldığı bir konferansa resmi olarak davetli gittiğim için de Suriye’nin adamı falan olmadım. Aksine her iki rejim de aynı cephede ve hendekte olmasına rağmen ben karşılarındaki cephedeyim. Bunu da beni takip eden herkes biliyor. Bilmek istemeyenlerin garazında maraz vardır. Benim doğrularım onların marazlandırıyor. Karadavi de hem Beşşar’la görüşmüş hem de vaktiyle Çeçenistan konusunda o döneme Çeçenlerin maslahatına uygun olarak bazı telkinlerde bulunmuştur. Bu telkinler konjonktürel niteliklidir. Çeçenlerin maslahatına göre değişir. Bu değerlendirmelerde Ramzan Kadirov’un irapta mahalli yoktur. Kimse Kadirov namına hesap yapmamıştır. Ve bugün en fazla Beşşar rejimini destekleyen Ramzan Kadirov’dur ve Suriye rejiminin karşılaştığı halk hareketini yabancıların komplosu olarak görmektedir. Çünki Putin’le aynı pencereden bakmaktadır. Dolayısıyla Kadirov üzerinden bizi karalamaya çalışanlar onun çizgisinde ve cephesindedirler. Bu cephe Putin, Kadirov üzerinden Esat’a kadar uzanmaktadır. Hizb-i Tahran da bunun başka bir koludur. Müttefik oldukları halde bizi karalamak için Kadirov’un ismini kullanıyorlar. Twitter meselesinde olduğu gibi.
Atalar sözünde denildiği üzere: Atarlar seng-i ta’rîzi dıraht-i meyve-dâr üzre. Meyveli ağaç taşlanır.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT