Metrobüs, Hilton, İBB, 2 Numaralı Kurul gibi konular
Benzer bir öneriyi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın (gazeteyi ziyareti sırasında olduğunu belirteyim ki dedikodu çıkmasın!) huzurunda dile getirdiğimi iyi hatırlıyorum.
Topbaş, şehrin ulaşım sorunlarına getirilen çözümlerden söz ederken –aşağı yukarı- şöyle demiştim: Toplu ulaşım çerçevesinde hafif metroyu niçin tercih etmiyor ve bunun yerine yedi tepeli ve altı arkeolojik SİT olan İstanbul'u son derece zahmetli ve pahalı metro tünelleriyle donatmak istiyorsunuz? Önerimi desteklemek için de o günlerin taze bir projesini, Kadıköy-Kartal metrosunu göstermiştim. Madem ki elinizde hafif metro denilen vasıtanın iki hattına rahatlıkla yer bulunabilecek bir “sahil şeridi” var, o halde toprağın altına girmeye ne gerek var; döşeyin hatları da şehirliler bir büyük azaptan kısa sürede kurtulsunlar...
Belediye Başkanı hatırladığım kadarıyla –yok yok doğru hatırlıyorum- “şehrin geleceğini de düşünmek gerekir” diyerek önerime iltifat etmemişti.
Oysa ben eskiden beri, şehirci olmasam da, İstanbul'un caddelerinden birer ikişer hat alan hafif metronun ulaşım sorunumuza ilaç gibi geleceğini düşünürüm. Kabataş'a ulaşan metroyu sal Beşiktaş üzerinden Barbaros Bulvarı'na. Çevre yolundan çalacağın iki hatla bağla Avcılar ve Kozyatağını. Aralara da döşe yan hatları oldu bitti işte...
Tünelli-tünelsiz hızlı metroyu da, İstanbul'un biraz nefes almasını sağlamak için şehri çevreleyen bölgeler için tasarla ve gerçekleştir.
Bugün görüyorum ki, Topbaş'a o gün o bahsi açmam işe yaramış!
İki ayda (tamı tamına “77 gün”müş) tamamlanan ve ulaşıma açılan Topkapı-Zincirlikuyu metrobüs hattına bakın... Artık metrobüs adı verilen bu otobüs azmanları ile (hem de –Topbaş'ın sözleriyle- “konforlu, kaliteli, klimalı ve keyifli”) Avcılar-Zincirlikuyu arası artık 38 dakika... Günde 400 bin yolcu... Nasıl bir şehirde yaşadığımızı düşünürsek, bir mucize bu! Demek ki istenince oluyormuş.
Belediyenin toplu ulaşım alanında önemli bir hamle yapması için “metrobüs” denilen vasıtanın tanınması gerekiyormuş. Topbaş, Zincirlikuyu-Söğütlüçeşme arasındaki üçüncü etabın da ihalesinin tamamlandığını, 200 günde bu projenin de gerçekleştirileceğini müjdeliyor.
Ne güzel, Avcılar'dan binen yolcu kısa sürede, hatta zevkli bir yolculukla Anadolu yakasına geçebilecek.
Topkapı-Zincirlikuyu arasında başlayan seferleri kullanan bir yolcu duygu ve düşüncelerini şöyle açıklamış: “Eskiden biz özel araçtakilere imrenirdik. Şimdi onlar bize imreniyor. Biz V!P yolcular olduk.”
Her şey iyi güzel de, maliyeti düşük bu yol-yordamın bugüne kadar niçin akla gelmediğini anlayabilmek imkansız. Bu “aydınlanma” nasıl ve kimin sayesinde oldu, ben merak ediyorum doğrusu.
Söz Büyük Şehir'den açılmışken, “Hilton” meselesi bağlamında bir gazetede (Sabah) karşılaşınca dikkatimi çeken şu haberden de kısaca söz edelim.
Doğan Holding, Hilton'u satın almış ve sıra gelmiş imar değişikliğine.
Yeni mal sahibi tarafından arzu edilen imar tadilatı Şişli Belediyesi'nce problemsiz biçimde gerçekleştirilmiş. Böylece 43 bin metrekarelik yerüstü inşaat alanı oluvermiş 233 bin metrekare. Fena bir fikir değil yani.
Şişli Belediyesi'nin plan tadilatı nihayet gelmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Planlama Müdürlüğü de, dosyayı İBB Meclisi'ne indirmiş.
Bundan sonrasını haberden aynen aktaralım:
“İBB Meclisi, kendilerine gelen ve 3.5 kat fazla yapılaşma istenen plan tadilatı teklif dosyasını, 444 gündem numarasıyla İmar Komisyonu'na havale etti. İmar Komisyonu ise dosyayı değerlendirmek için İBB Planlama Müdürlüğü'ne gönderdi. (...) Bu sırada İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu bazı sivil toplum kuruluşlarının müracaatlarını değerlendirerek, Hilton Oteli'nin de bulunduğu bölgeyi SİT alanı ilan etti.” Yani hikaye de böylece sona ermiş oldu.
Bu haberde benim dikkatimi çeken birinci husus, Şişli'nin imar tadilatı dosyası İBB içindeki turuna zaten İBB Planlama Müdürlüğü'nden başlamışken, dönüp dolaşıp (önce İBB Meclis, ardından İmar Komisyonu) tekrar İBB Planlama Müdürlüğü'ne niçin geldiği. Yadırgıyorum ama işin aslını da bilmiyorum doğrusu; belki de İBB'de âdet böyle, yani “dön baba dön” şeklindedir... Ayrıca açıkçası, araya “Kurul” kararı girmese, bu dosyanın İBB içinde atmaya başladığı turu sanki başarıyla tamamlayabilirmiş gibi bir his var içimde...
Dikkatimi çeken ikinci husus, Hilton otelini ve arsasını satın alan ailenin alanı yeni yapılarla donatmasının önü asıl olarak İstanbul 2 Numaralı Kurul tarafından kesilmişken, “Hilton meselesi” niçin Başbakan, Aydın Doğan ve biraz da İBB arasında geçen bir hadise gibi anlaşılıp sunuluyor? Ne yani, söz konusu arazi üzerinde arzu edilen ve Şişli'den geçirilen imar tadilatına İBB ya da Başbakan “evet buyrun” dese “Kurul” kararı atlanarak yeni bir düzenlemeye gidilmesi mümkün müydü? Herhalde mümkün ki, devam eden sert polemikte “Kurul”un adını anan bile yok...
Yeni Şafak gazetesi
YAZIYA YORUM KAT