Mes’ele, Pastadan Pay Kapmak veya Toprak Değil..
Tayyîb Erdoğan’la aynı inanç ve kültür havzasından gelen ve yüzde 2’den fazla oy alamayacağı defalarca ortaya çıkan bir küçük siyasî teşekkülün bağlısı olup, ismini gizlemiş birisi, eleştirilerini sıralamış; ‘Eleştirilerinin bazısına katılıyorum, gayet haklı..’ demeyi eklemeyi de ihmal etmeden.. ‘Ancak, sormak istiyorum; yanlış, pastayı paylaştıranda da olsa, yanlış değil midir?’ diyor.
Mes’eleye pasta paylaşımı açısından bakanlar hep olabilir, ama, siperlerini terk etmemeleri şeklindeki nebevî emre uyan Uhud Okçuları durumunda olanlar için, hedef şu kişi veya bu parti değil; sadece halkımızın 90 yıllık bir kemalist-laik baskı döneminden sonra biraz olsun rahat nefes almaya başlaması ve yetersiz de olsa, bir takım kazanımlarını yitirmemesidir. Seçimlerde aynı inanç ve kültür köklerine sahib olanların kendi aralarında dayanışma göstermelerini de bu açıdan temenni ediyorum.
*
Bir diğer okuyucu ise, 28 Eylûl tarihindeki, ‘Kavimler kardeşliği’ değil, ‘İslâm kardeşliği’ başlıklı yazım üzerine ve daha bir hışımlı yazan N. Tozlu..
O yazımda, ‘TRT Haber’de yayımlanan bir sohbette, kardeşlik vurgusu yapılıyor ve amma, ısrarla, ‘Yeter ki, türk toprağı’na saygı gösterilsin, kardeşlik olur..’ kabilinden saçma laflar ediliyordu; müslümanların ortak vatanı, sadece bir kavmin adına tapulu gibi gösterilerek.. Ben ki, ana dili türkçe olan bir müslümanım. O sözleri işitince ürperdim. (...)’ demiştim.
Bu zât, (bazı saldırı cümlelerini es geçiyorum) şöyle diyordu, özetle: 'Anadolu’nun tapusu türklere aittir ve türklerin vatanıdır; müslümanların ortak vatanı değil. Sizin hiçbir tarihsel ve sosyolojik gerçekliği olmayan kozmopolit İslâmcı fantezileriniz adına ne türklüğümüzü, İslâm milleti (ümmeti) içinde eriteceğiz, ne de "kan ve can vergisi"ni yalnızca türklerin ödediği bu vatanı, sırf müslüman oldukları için çadırımızı açtığımız dindaşlarımızla paylaşacağız. (...) Sizin bu söylediklerinizin âlâsını 20. yüzyıl başlarındaki fikirdaşlarınız fazlasıyla söylemişti. Açın o dönemin gazetelerini, hatıralarını okuyun. (...) Okuyun da "İslâm milleti"nden olduğumuz kardeşlerimizin neler yaptığını görüverin.(...)'.
*
Böylesine şovenist ifadelerle nerede durduğu belli olan bu okuyucu, sonra da, Joseph Hammer ve Yahya Kemâl gibi isimlerden ‘türk’ün benzersizliği ve yüceliği’ üzerine bazı cümleler aktarmış..
*
Evet, bir müslümanım. Başka kavimlerde olan kardeşlerimden ayrıldığım tek nokta, türkçe konuşan bir müslüman oluşum.. Kan üstünlüğü diye bir anlayışı insanlığa düşman bir telakki olarak görüyor ve hiçbir ırkı, kavmi, diğerinden üstün veya alçak olarak görmüyorum.
Bu, benim inancım; birilerini hışımlandırsa da..
Fantezi denilen bu ise, bunu, inandığım Kur’ân ve Peygamberim böyle bildiriyor. Hz. Peygamber (S.), kendi kavminden, hattâ amcasıyla bile savaşırken, yanında Habeş’ten Bilâl, İran’dan Selman, Anadolu’dan Suheyb vs. vardı. Bu tablo bir fantezi değil, bir gerçekti.
İslâm’ın, insana bakış açısı böyle bir temele dayanıyor; hiç kimsenin dili, kanı, kavmi ve rengi diğerinden daha yüce veya alçak değildir, diyor. Birileri hışımlansa ve bu inanç temellerine, fantezi olarak baksa da..
Ancak, hele de 100 yıl öncelerde, aynı inancı paylaşan insanların beynine ırk ve diğer beşerî ideolojiler yerleşince.. İslâm Milleti’nin nasıl, parça-parça olduğunu gördük. Bugün de ülke ve toplumumuzun hastalığının temelinde aynı dert vardır.
*
Mezkûr okuyucunun, ‘20. asrın başındaki fikirdaşlarınızın fantezileri..’ derken, tezyif etmeye çalıştığı isimlerin başında Mehmed Âkif ve Muhammed İqbal geliyor.
Ve biz inadına, ‘İslâm Milleti’nin birliği’ ve ‘İslâm kardeşliği’ diyeceğiz. Çünkü, bizi bir millet yapan değerler, kan soyu, ırk, coğrafya ve menfaatlere değil, ‘vahy-i ilahî’ ve ‘İlâ’y-ı kelimetullah’a / Allah’ın dininin yüceltilmesi’ dâvasından beslenir.
*
Star
YAZIYA YORUM KAT